AK Parti’de Hala Turan Çömezler Var mı Acaba?

Bu meseleye değinmeden önce bir iki haber başlığı hatırlatacağım.

1- Cindoruk DP Genel Başkanlığı’na seçildi.

Demokrat Parti (DP) 5. Olağanüstü Büyük Kongresinde genel başkanlığa, sabık cumhurbaşkanı Demirel’in de desteklediğiHüsamettin Cindoruk seçildi. Süleyman Soylu ve Mehmet Ali Bayar’ın ikinci turda genel başkan adaylığından çekildiğini açıklamasının ardından, üçüncü tura Cindoruk tek genel başkan adayı olarak girdi.

Cindoruk ilk açıklamasında “Birleşik Merkez Partisi kuracağız” dedi. Tahmin ediyorum ardından da el öpmeye gitmiştir. (16.5.2009)

2- Masum Türker, 3. turda geçerli 834 oyun 431’ini alarak DSP Genel Başkanı seçildi. İlk beyanatında “Partinin sahip olduğu gücün en büyük denetim aracı Rahşan Hanım, ona saygılıyız. Onun talebi bizim için emirdir, ideolojik fikirleri rehberimizdir. Masaya oturduktan sonra ilk iş olarak randevu isteyeceğiz, elini öpmeye gideceğiz. Devri sabık yapmayacağım.” Diyen Türker’in de ilk beyanatı “dsp Saylan’ın Kızlarını Öksüz Bırakmayacak” oldu.

3- Ve ardından…

Sincan Ağır Ceza Mahkemesi, “Kayıp Trilyon Davası”nda yargılanan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile ilgili evrakta sahtecilikten yargılanması gerektiğine hükmetti. Bu arada, Mahkeme kararı, Gül’ün yargılanıp yargılanmayacağı konusunda yeni bir hukuki tartışma başlatmıştı.

Bu üç başlığın altını şimdi birlikte dolduracağız.

Dersimiz ‘Hayat bilgisi’. Konumuz Ergenekon İzci Kulubü’nün yeniden yapılanma ve karşı kampı dağıtma taktikleri.

***

 “Neden Kılıçdaroğlu Değil.” Başlıklı yazımda, Ergenekon örgütünü kast ederek şöyle demiştim:

“Seçimlerin sonucunu bekliyor!

Milletin desteği devam ediyor mu etmiyor mu görecek! Millet seçimde bir zaaf gösterir de o kuyruğu sıkıca tutmuş elin kaslarını gevşetirse; yani iktidarın arkasındaki desteğini azaltırsa, o da karşı hamleye geçecek. İşte o zaman anlarız, iktidara ders verelim derken neye hizmet ettiğimizi.

Dolayısıyla şu zaman, ferasetli insanlar için ‘şu adam temiz bu adam kirli, bu adam böyle bu adam şöyle’ deme zamanı değil. Bireysel intikam peşinde koşma zamanı da değil. Zaman tam üç yüz yıldır başımıza çöreklenmiş şu menhus karabasandan kurtulma zamanıdır. Zaman, şu sivilleşme sürecini zedelememe zamanıdır.” (25.Şubat.2009)

Kabul etmeliyiz ki, şu yeni siyasi gelişmeler, şu sivilleşme sürecini zedelemeye yöneliktir. Yaşanmakta olan siyasi gelişmeler Ergenekon’un harekete geçtiğini ayan beyan gösteriyor. Bu ülkede, bir mahkeme, doğrudan Cumhurbaşkanını hedef alarak böyle bir karar vermeye nasıl cüret edebilmiş? Neye güveniyor bu hakimler?

Komutanların, bilmem ne derneklerinin veya bir örgütün rica ve tavsiyelerinin(!) -özellikle de siyasi davalarda – emir telakki edildiği bir yargı sisteminde hakimlerin bağımsız karar verdiğine siz inanabilir misiniz?

Gelişmeler adeta 1988-89’un bir tekrarı.

Süleyman Soylu ve Sezer gibi nispeten kendi fikirleri ve inançları olanları geriye çektirip, partilerin başına biat kültürü gelişmiş‘el öpmeye’ alıştırılmış başlar getiriyorlar. (Parti içindeki tabiiyetleri kast etmiyorum. Parti içi muhalefet açısından AK Parti dahil hiç birinin ötekinden daha iyi olduğunu söyleyemeyiz)

Çünkü çok yakında, “Emret Komutanım” diyebilecek, ‘vatanperverlik aşkı(!), sivil inisiyatifi ve milli iradeyi hiçe sayacak kadar gelişmiş’ liderlere ihtiyaç duyulacak.

Önümüzdeki günler, Menderes’in ipe götürülmesi, Özal’ın pasifize edilmesi, Erbakan’ın siyasetten uzaklaştırılmasına benzer senaryolar sahne alacak. O yüzden tüm partiler yeniden şekillendiriliyor.

CHP’nin başında zaten ‘avukat’ları var. DTP derseniz, bizatihi Ergenekoncu yapılanmanın bir uzantısı olduğu iddianamelerin temelini oluşturuyor. DP’de Soylu’yu hal’ ederek, siyasetteki en samimi demokratı da susturdular. DSP derseniz, sayın Türker’in ilk işi ‘el öpmek’ ve ‘Saylan’ın kızlarına sahip çıkmak’ olduğuna göre, demek ki o da torna tesviye görmüş. SP açısından AK Parti, zaten memleketin başına gelebilecek en büyük beladır. Ondan kurtulmak için her örgütlenmeye vardır. Ergenekoncular da dahil!

Kala kala bir Bahçeli kalıyor. Eğer AK Parti, MHP ile ilişkilerini bu minvalde sürdürürse ve yaklaşmakta olan azgın dalgaları tek başına geçmeye kalkarsa, Ak Parti gemisi karşı sahile varabilir mi bilmem ama varsa bile bir kere daha sefere çıkacak durumu kalır mı bilmem!

Yukarıda aktardığım üç habere dikkatle bakar ve uçların nereye yönelebileceğini seziyorsanız, yakında bir çevrim hareketinin başlayacağını anlarsınız.

Sayın Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı olması arifesinde servise sokulan “Gülen ile Erdoğan’ın arası açılıyor’ türünden haberler şu günlerde de gündeme geliyor, gelecek. Yahut da tam tersi yaklaşımlar. AK Parti’nin, Gülen cemaatinin inisiyatifine girdiği türü haberler. İlk sinyali sayın Kurtulmuş verdi; “Adalet ve Kalkınma Partisi ile çok yakın diyalogları olduğu görülmüştür. Bu seçimlerde belki de ilk kez bu cemaatin bu kadar açık politize olduğuna şahit olduk” diyerek.

Elbette benim derdim, Ak Parti falan değil. Zaten ben de Ak Parti’nin umurunda değilim. Benim kaygım ve amacım sivil siyasetin, millet iradesinin ayakta tutulmasıdır.

Bu milletin, nefes almak, önünü açmak veya mevcut sistemin çarkından çıkmak için yarattığı tüm siyasi oluşumlar, bir şekilde, karanlık güçler tarafından boğuluyor veya boğduruluyor. Düzmece bir tarih, kurmaca bir demokrasi, mihverinden çıkarılmış bir hürriyet anlayışı, dinsizliği ve haysiyetsizliği meşrep edinmiş bir çağdaşlık boğmacası ve tanrısı halkının gözyaşlarıyla beslenen bir hayat tarzı bize dayatılmış. Ne zaman biri çıkıp ‘bu böyle olmamalı’ demişse hemen onu sisteme kurban etmişiz.   Defalarca yaşadığımız şu senaryoyu bir kere daha yaşamayalım diye şettiriyorum…

Hepsi bu. Endişelerimin vehim mi hakikat mi olduğunu Ak Parti’deki Turan Çömez’ler gösterecek! Eğer parti’de başka Turan Çömez yoksa problem yok.

Aksi takdirde “Sayın Cindoruk’u yabana atmayın” derim. O iyi tanır, akın içindeki karaları, gri tonları iyi sezer. Bu konularda mahirdir. Vazifesini de iyi yapar.

Öz geçmişine bakın. Başına geldiği tüm partiler mevta olmuş. Ama o hep ayakta ve gözde!

Şimdi de sanırım Ergenekon’un Ak Partiyi iktidardan indirme veya Ak Parti’yi ANAP’laştırma senaryosunda başrol oynayacak. Arkasındaki destek de güçlü.

Göreceğiz, önümüzdeki günler ne gösterir. Mamafih Ak Parti de tehlikeyi sezen at gibi sadece eşiniyor. “Havluyu atmış”dememek için bu benzetmeyi yaptım. Bakın kendisini iktidara getirmiş kesimin ideolojik taleplerinin hiç birisini gerçekleştirmediği gibi bu konuda bir şey yapacağına dair umut da vermiyor.

İmam hatiplerle ilgili gelişme yok. Başörtüsü ile ilgili gelişme yok. (Sadece eskiden her Cuma gösteriler olurdu, Ak Parti o tepkiyi de yok etti. Bu da bir şeydir!) Enflasyon düştü deniliyor; tabii millette bir şey alacak mecal mi kaldı ki enflasyon olsun!

İslami kesim, hiçbir dönemde bu dönemdeki kadar evrilmedi bu kadar dünyevileşmedi. Medenileşmek başkadır, dünyevileşmek başkadır. Ak Parti dindar kitleyi hızla sistematize ediyor. Bütün bunlar, aleyhine işliyor fakat farkında değil.

Sistemin kucağına sığınarak, onun hışmından kurtulacağını sanıyor ama yanılıyor! Zaman gösterecek!

Yanıldığımı görmekten büyük keyif alacağım!

Hakkında Mehmet Ali Bulut

1954’te Gaziantep’in İslâhiye ilçesinin Kerküt köyünde doğdu. İlkokulu burada tamamladı. Gaziantep İmam Hatip Lisesini ve ardından Gaziantep Lisesini bitirdi. 1978 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap ve Fars Dilleri ve Edebiyatları Bölümü’nden mezun oldu. Aynı Fakülte’nin Tarih Bölümünde doktora tezi hazırlamaya başladı. 1979 yılında Tercüman Gazetesi’ne girdi. Tercüman Kütüphanesinin kurulması ve kitapların tasnifinde görev aldı. Birçok kitap ve ansiklopedinin yazılmasına ve hazırlanmasına katkıda bulundu… Daha sonra gazetenin, haber merkezi ve yurt haberlerinde çalıştı. Yurt Haberler Müdürü oldu. Köşe yazıları yazdı… 1991 yılında Haber koordinatörü olarak Ortadoğu Gazetesi’ne geçti. Bu gazete 5 yıl süreyle köşe yazarlığı yaptı. Yeni Sayfa ve Önce Vatan Gazetelerinde günlük yazıları ve araştırmaları yayınlandı. 1993 yılında haber editörü olarak İhlas Haber Ajansı’na girdi. Kısa bir süre sonra ajansın haber müdürlüğüne getirildi. Mahalli bir ajans konumundaki İhlas Haber Ajansı, onun haber müdürlüğü döneminde Türkiye’nin ve Ortodoğu’nun en büyük görüntülü haber ajansı konumuna yükseldi. 1997 yılında İHA’dan ayrılmak zorunda kaldı. Bir grup arkadaşıyla birlikte Veri Haber Ajansı’nı kurdu. Finansal sıkıntılardan dolayı Ajansı kapattı. 1999 yılında BRT Televizyonuna girdi. Haber editörü ve program yapımcısı olarak görev yaptı. 2001 Mayısında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın danışmanlığına getirildi. 3 yıl bu görevde kaldı. Bir süre Ali Müfit Gürtuna’nın basın ve siyasi danışmanlığını yaptı. Turkuaz Hareket’in mantalitesinin oluşturulmasında büyük katkısı oldu. Bugün Gazetesi Yurt Haberler müdürü olarak çalışan Bulut, emekli ve sürekli basın kartı hamilidir. Eserleri: Karakter Tahlilleri, Dört Halifenin Hayatı, Geleceğinizi Okuyun, Rüya Tabirleri, Asya’nın Ayak Sesleri, Ansiklopedik İslam Sözlüğü, Türkçe Dualar, Fardipli Sinha, Derviş ve Sinha, Ruhun Deşifresi, Gizemli Sorular, Ahkamsız Hükümler, Can Boğazdan Çıkar, Sofra Başı Sağlık Sohbetleri gibi yayınlanma aşamasında olan çeşitli eserleri bulunmaktadır. Roman ve Hikaye: Mehmet Ali Bulut’un Roman türünde yazılmış Fardihli Sinha, Derviş ile Sinha adında iki romanı ve aynı serinin devamı olarak Zu Nima ve Fardipli Sinha 2 ve Fardipli Sinha 3 tamamlanma aşamasındadır. Diğer çalışmaları: Çeşitli dergilerde yayınlanmış çok sayıda makalesi, şiirleri bulunan Mehmet Ali Bulut son dönemdeki yazılarını haber7.com’da yayınlamaktadır. Bulut evli ve bir kızı vardır.

Ayrıca Bakınız

Çanakkale Geçilmedi…

Elhamdülillah, bu millet bir kez daha Çanakkale’nin geçilmez olduğunu gösterdi. Bir kere daha, bu millet, …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir