Gaybı Allah bilir amma sanırım, Obama’nın başkan seçilmesi dünyaya rahat bir nefes aldırdı. Özellikle de Rusya ve İran’a… Ve tabii Türkiye’ye…
Obama’nın yeniden seçilmesi bir tek İsrail’in ‘hoş’na gitmedi. Çünkü Obama uzun zamandır, İsrail’in taleplerine direniyordu.
İsrail, her daim olduğu gibi Amerika’nın güçlü kanatları altında sorumsuz politikalarını sürdürmek istiyor ama Amerikan kamuoyunda bu durumdan rahatsız olanlar çoğalıyor. Obama da Amerikan derin devleti içindeki milliyetçi kesimlerin baskısını dikkate alıp, İsrail’e direnç gösteriyor.
İsrail’e kalsaydı, Amerika çoktan İran’a saldırmıştı. Türkiye’ye haddini bildirmişti… Obama, İsrail’in isteklerine eski başkanlar gibi evet demediği için, çoğu aynı zamanda İsrail yanlısı olan savaş baronlarını karşısına aldı. Onlar da kendilerine savaş vaad eden Romney‘in yanında yer aldılar. Şayet Romney, seçilseydi, Amerika’nın savaş makinesi, bir kere daha Şeytan imparatorluğunun ihtiraslarına hizmet edecek, başta Ortadoğu olmak üzere dünya yeniden ateşe verilecekti.
Tabii ki bu söz, Obama yönetimindeki Amerika’nın masum olduğu anlamına gelmez. Sözünü ettiğim, Romney‘in İsrail’e hizmeti, Amerikan menfaatleriyle özdeş bilmesidir.
Romney sadece Ortadoğu’daki ülkeleri değil Rusya’yı de tehdit ediyordu. Hatta söylediklerini telafi etmek için el altından oğlunu Rusya’ya gönderdi ama Rusya kabul etmedi… Dolayısıyla Obama’nın seçilmesi tüm dünyaya rahat bir nefes aldırdı.
Ancak, bu seçimler, şunu da net gösterdi ki Amerika artık eski Amerika değil. Ekonomisi güc kaybeden Amerika’nın toplumu bir arada tutan bağları da gevşiyor. Bugüne kadar hiçbir başkan seçildikten sonra “Birliğimiz ileri doğru gelişiyor” deme ihtiyacı duymamıştı. Obama ise seçimden sonra ilk vurguyu, ‘birliğe’ yaptı! Amerika’nın birliğine yönelmiş dış bir tehdit olmadığına göre Obama’yı telaşlandıran şey, toplumsal dokudaki çözülmedir.
Evet Amerikan toplumu hızla çözülüyor. Darlık yüzü görmemiş Amerikan toplumu harcamasından kısmak istemiyor ama Amerikan ekonomisi de artık buna imkân vermiyor.
Romney‘i destekleyenler, giderek ağırlaşan yaşam koşullarından Obama’yı sorumlu tutuyorlar. Hatta onu, ‘Amerikan Rüyası’na tehdit olarak algılıyorlar. Tıpkı bizim Kemalist Cumhuriyetçilerin, Sayın Erdoğan‘ı Atatürkçülüğe ve Kemalist Laikçi düzene bir tehdit gördükleri gibi…
Öte yandan, gerçekten de 50 milyonun üzerinde fakirlik sınırının altında yaşayan insan var. Kısacası, ‘Hepimiz Amerikalıyız’ sloganı artık büyüsünü kaybediyor. “Ne mutlu Türküm diyene” cümlesinin büyüsünü yitirdiği gibi…
Mamafih bu durum kaçınılmazdı. Önünde sonunda, hem Amerika hem Batı, ettikleriyle yüzleşecekti. Yıllarca dünyayı, halklarının arasına nifak sokarak parçalayan ve onları sömüren bir düzenin, sonunda kendisinin de aynı akıbete uğraması mukadderdi. Ve Amerika artık kaderine doğru koşuyor. Tabii ki bu, ha deyince olmaz.
“Sizin de İcabınıza Bakacağız Ey İki Süper Güç”
Irkçılık tüm Batıda hızla yayılıyor. İslam’ı, milliyetçilik nifakıyla bölüp parçalayanların da ırkçılık mikrobuyla zehirlenmeleri mukadderdir. Kur’an da bize onlar arasındaki nifak ve saklı husumetten haber veriyor: “Onların (Ehli Kitap Hıristiyan ve Yahudilerin) kendi aralarındaki çekişmeleri şiddetlidir. Sen onları toplu (birlik ve beraberlik içinde) sanıyorsun. Hâlbuki kalpleri darmadağınıktır…”(Haşir 14).
Çıkarları ciddi anlamda zedelendiğinde, rahatları bozulduğunda birbirlerine saldırırlar. İki dünya savaşı bunun delilidir. Amerika da bu akıbetten kendini alamayacaktır Allahu a’lem.
28 Ağustos 2007 yılında yazdığım “28 Ağustos 2057 Anadolu Ajansı Gündemi” başlıklı bir yazımda, hayali bir Anadolu Ajansı gündemi yapmışım ve ilk madde olarak şunları yazmışım:
“1- Türk Birleşik Devletler Başkanı (TBD) Rauf Turgay Ertuğrul bugün Ankara’da toplanan “Uluslararası Uzlaştırma Komitesi Toplantısı”na başkanlık edecek. Toplantıda, eski ABD eyaletleri arasında yaşanmakta olan kanlı çatışmaların durdurulması için çare aranacak…” (Saat: 10.00)
Tabii ki bu bir fantezi ama hiç de yabana atılmayacak gibi görünüyor! Amerika’nın öyle bir sona doğru gittiğini kim inkâr edebilir? İşte Obama’nın ‘birliğe’ vurgu yapması bu yüzden.
Bizim liderlerimiz de yıllardır hep birlik ve beraberliğe vurgu yapıyorlar. Neden? Çünkü birlik ve beraberliğimiz cidden tehdit altındaydı. Birlik beraberliğin tehdit altında olmadığı bir yerde birlikten söz etmek abestir. Demek ki Amerikan toplumunda da çözülme emareleri başlamış. Mamafih devletin bünyesinde ayrışmanın tohumları mevcut! Kuzey Güney savaşı her an baş gösterme eğiliminde…
Mamafih, Rahman suresindeki “Senefruğu lekum eyyühe’s-seqalân” (Ey iki süper güç sizin de icabınıza bakacağız) ifadeleri esas itibarıyla ins ve cinni hedef aldığı gibi bu çağın iki ‘süper gücü’nü de dışarıda bırakmaz. Şeytan imparatorluğunun sol kanadı olan komünist SSCB dağıldı, Sıra sağ kanadı olan kapitalist Amerikan despotizminde!
Çünkü her ikisi de şeytani düzendir ve insan fıtratına aykırıdır. Bediuzzaman‘ın ifadesiyle Batı medeniyeti(nin bu iki insafsız yapılanması), İslam nezdinde merduddur/reddedilmiştir. Ve seyyiatı/kötülükleri, hasenatına/iyiliklerine galebe ettiğinden; maslahat-ı beşer fetvasıyla mensuhtur/uğursuzdur, insanlığın uyanmasıyla yıkılmaya mahkûmdur. Sefih, mütemerrid, gaddar, manen vahşi bir medeniyettir ki o medeniyetin ‘inkişâı’ndan Asya Medeniyeti doğacaktır.
İşte bugün yaşanmakta olan dağdağa ve kargaşa, o istikbale gidişin kapılarını aralamaktadır bizim için.
Hiçbir şey durup dururken olmaz. Türkiye acilen içerde kullanılabilecek zaaflarından kurtulmalıdır. Çünkü önümüzdeki birkaç yıl sefinemiz sert ve dalgalı denizlerden geçecek. Doğum horoskopu esas alındığında Türkiye bir Akreptir. Satürn Kasım ayından itibaren Akrep burcuna yerleşti. Bu etkisi bir yıl kadar sürecek. Bu da yeni şartların gündeme gelmesi anlamına gelir astroloji lisanıyla. Yani Türkiye’nin liderler arası sıkıntılar yaşanabilir, liderlerin ciddi sorunları olabilir ve daha da önemlisi Türkiye uzun zamandır birlikte hareket ettiği lider bir ülkeyle restleşebilir.
Mamafih, Türkiye, nasıl ki bölgedeki zorunlu dostu İsrail ile restleşmek durumunda kalmışsa, çok uzun olmayan bir zamanda Amerika ile de restleşebilir. Bunu bir yere not edin.
Madem ki “Âlem-i küfür bütün vesaitiyle, medeniyetiyle, felsefesiyle, fünunuyla, misyonerleri ile âlem-i İslama hücum ve maddeten uzun zamandan beri galebe ettiği” halde, içimizdeki zındıka komitelerinin ve dalalete girmiş grupların çabalarına rağmen, İslam alemini tam olarak mağlup edemediler ve maddeten dahi yıkamadılar, bundan sonra da yıkamazlar inşallah.
Çünkü artık sıra bize geliyor. Kendimize güvenmeliyiz. Bütün istibdat, baskı, darbe ve oyunlara rağmen bizi ayakta tutan, yok olmaktan koruyan ve en zor şartlarda bile geleceğe umutla bakmamızı sağlayan dinimize, sımsıkı sarılalım ve ahlakımızı güzelleştirelim.
Özellikle haram lokmadan uzak durmalıyız ki, hidayet ile helal lokma mıknatıs ve demir gibidir. Biz halimizi İslam ahlakı ile tasfiye etsek, Allah da önümüzdeki manileri tasfiye eder. Suriye meselesi de dâhil, bizi ürküten her mesele, lehimize tecelli eder inşallah.
Selam ve dua ile…