Bu köşenin takipçileri, Baykal’la ilgili kaset medyaya düştüğünde yazdığım ‘Olcay Hanım eş olduğunu göstermeli” başlıklı yazımda bu tür ‘komplo’ kokan ifşaatların ahlaki ve insani olmadığını söylemiştim.
Amacı ne olursa olsun ve sonunda elde edilecek olan ne kadar önemli olursa olsun, bu tür hadiselere prim vermek, sonunda bumerangın gelip size çarpmasına neden olur türünden şeyler yazmış “Bu görüntüleri ifşa edenler, servise koyanlar ve bundan medet umanlar bizatihi ahlaksızlık işliyorlar veya ona hizmet ediyorlar” demiştim.
Nitekim ibre hızla, olayın CHP içinden örgütlenmiş olabileceği ve tamamen Baykal’ı CHP’nin başından uzaklaştırmayı hedeflediği yönüne kayıyor.
Esasında, seçenekler içinde en makul görüneni de buydu. Yani, başında Baykal’ın bulunduğu ‘statükoculuk’ hızla bir tükenişe doğru gittiği için, statükocular kendilerine yeni bir isim bulmak istediler.
Birtakım safdil CHP’liler ve Doğan gurubu da zannediyorlar ki, Kemal Kılıçdaroğlu, statükoculuğu bitirecek ve CHP’yi atağa kaldıracak.
Kılıçdaroğlu gerçekten bunu yapabilecek kabiliyet ve karizmada olsaydı, asla onu CHP koltuğuna aday göstermezlerdi.
Kılıçdaroğlu, oyunda, ‘büyük abi’nin, oyunu, istediği gibi idare etmek için kullandığı ‘muzip ama sevimli çocuk’ rolündedir. İş büyüdüğünde, bir bakarsınız büyük ağabey güya onları barıştırmak için devreye girmiş.
Bence Deniz Baykal da artık farkında olayı kimin tezgâhladığının… Hatta bana göre ilk konuşmasındaki Pensilvanya vurgusu da bunun işareti idi. En azından darbenin nereden gelmediğini biliyordu.
Ama şimdi biliyor kimin yaptığını. Kaç kere önünde sütre olduğu ve savunduğu arkadaşlarının onun hatırasını nasıl dişlediklerini görünce yıkılıyordur eminim.
Ziya Paşa,
“Huda göstermesin âsâr-ı izmihlâl bir yerde.
Ehibbâ şive-i yağmada mebhut eyler a’dâyı”
(Allah bir yerde iktidar kaybı yaşatmasın. Dostlar, ihanette düşmanlara bile parmak ısırtırlar) der.
Baykal, kendisine saplanan hançeri nakışından tanır eminim.
***
KEMAL SAV YAHUT ÖNDER KILIÇDAROĞLU!
Önder Sav’ın siyasi misyonu da düşüncesi malum. İslam’a, Kur’an’a ve Hz. Muhammed’e (asv) dair düşünceleri millet tarafından biliniyor. Onun bu konulardaki vukuatı hayli fazla olmasaydı, sizi temin edirim, şu anda, ‘Çakma Gandi’ diye ortalıkta gezdirilen güya yenilikçi ve ‘saf’ Sayın Kılıçdaroğlu yerine onun adını duyacaktık. ‘Kılıçdaroğlu’ CHP lideri olduğunda büyük ihtimalle ‘Kemal Sav’ şeklinde tezahür edecek!
Şu operasyonu yapanlar ne yaptıklarını biliyorlar da değişimin fitilini ateşlediklerini sananlar bilmiyor. Bu değişimin CHP’yi nasıl bir bağnazlığa götüreceğini pek yakında görecekler.
İşte yazın; CHP toplum partisi olmaktan çıkarak, eski Suriye’deki ‘Baas Partisi’ gibi bir hizbin, bir ailenin yahut cemaat olamayacak kadar büyümüş bir dinî anlayışın (İslam’ın Türk versiyonu dedikleri anlayışın) partisi olacak!
Gerçi CHP’nin böyle bir duruma gelmesi belki milletin lehinedir. Fakat eğer CHP’de şu anda olup bitenlerin maskesi indirilmezse, gerçek niyetler deşifre edilmezse, CHP eski parti zannedilecek ve bir takım saftiroz Atatürkçüler, Kemalist ve CHP’liler ve yargı üzerinden milleti kontrol altında tutmak isteyenler onu hala eksi kurucu parti sayıp destekleyecekler.
CHP bu operasyondan sonra, daha rijit, daha radikal, daha tahripkâr ama daha profesyonel bir statükocu olarak karşımıza çıksa şaşırmayın.
(Kılıçdaroğlu’nun liderliği bir mevsimlik de olabilir. O da referandum sonuna kadar. Anayasa Mahkemesi, değişiklikleri iptal etmez ve iş referanduma kadar gidecek olursa diye bir tedbirdir Kılıçdaroğlu! Çünkü referandumu etkileyecek oylar doğu ve Kürt oylarıdır. Alevi ve Kürt oylarını referandumda değişiklik aleyhine çevirmek yabana atılmayacak bir plandır. Bunu Deniz Baykal ile yapamazlardı)
Çünkü CHP’de yaşanmakta olan değişikliğin aktörleri ile 1988-89 yıllarında askeriye içinde yapılmaya kalkışılan ama başarılamayan Baas tipi darbeci yapılanmanın aktörleri birbirine çok benziyor. O gün yapamadıklarını şimdi CHP’de gerçekleştiriyorlar. O zaman yapılamayanlar CHP marifetiyle yapılmak istenecektir…
Tamer Korkmaz meseleyi çok iyi görmüş. Ortada hinlik olduğunu sezmiş ama niyetin ‘masum’ (=yani CHP’nin başını ele geçirmek) olduğunu sanmış.
Hayır! O kadar değil. Bu kere CHP’nin kendisine darbe yapıldı. İsmet Paşa’nın, içinde ‘mervanlar’ da barındıran CHP’si ayıklanıyor.
Esasında Çaldıran Savaşı da tıpkı Hz. Hüseyin’in (ra) şehit edilmesi olayı gibi, hesabı kapatılmak istenmeyen bir yaradır. Dinî göründüğüne bakmayın, ikisi de siyasidir… Nitekim o kesim hemen siyasi karşıtlarını -AK Parti’yi de öyle niteliyorlar- ‘mervanlar’ diye nitelerler.
Ben o kesime acıyorum. Onlar adına hareket eden siyasiler, tıpkı Siyonistlerin, İsrailoğulları’nın başını sürekli derde soktukları gibi derde sokuyorlar. İşte CHP’de yaşanmakta olanlara bir de bu perspektiften bakmak lazım.
Doğan gurubu da ‘değişim’e çanak tutuyor ama fena halde yanıldığını görecek.
AMERİKA İRAN’I TASFİYE ETMEYE ÇALIŞIRKEN…
Bu arada bizim coğrafyada, Türkiye’yi CHP’nin ele geçirilmesinden daha derin etkileyecek olaylar yaşanıyor.
Uranyum’un Türkiye’de takas edilmesi olayında Amerika, baştan sona kadar bilgisi dahilinde yürütülen ve sonuca bağlanan bir anlaşmayı ‘yetersiz buldum’ diyerek, Türkiye’yi taca atmaya çalışıyor.
Esasında Türkiye’yi taca atmaya çalışan Amerika değil, Amerika’nın maskını kullanan Siyonistlerdir! Tıpkı kendilerini Atatürkçülük kisvesi içinde saklayan ‘din karşıtları’ gibi onlar da kendilerini ‘Amerikan menfaati’ kisvesi içinde gizliyorlar.
Türkiye bu hadisede ciddi bir rol kaybına uğradı. Türkiye’nin çabalarının ve elde ettiği sonuçların uluslararası camia tarafından tartışılır hale getirilmesinde Amerika’nın da bir çıkarı olmaz. Sadece, Türkiye’nin bölgede yükselen itibarına bir soğuk duş aldırmaya yarar.
Böyle bir soğuk duş, belki İsrail’in hoşuna gider ama Türkiye’ye zarar vermez. Belki Türkiye bundan böyle daha bilinçli hareket eder.
İsrail, bu coğrafyadaki varlığını Amerika’nın gücü ve bölgede çevirdiği – bugüne kadar çoğu kere başardığı- entrikalar üzerinden yürütmek istiyor. Türkiye bu oyunları ‘hilesizlik’ ve tam bir ‘açıklık’ politikası ile aşabilir. Sonuna kadar bu tavrını sürdürmelidir.
Amerika’nın ve İsrail’in bölgemizdeki itibarı aşınıyor, Türkiye’nin itibarı güçleniyor. Çıldırsalar da kahrolsalar da bu yükselişi durduramayacaklar. Onlar bu yükselişi, siyasi bir takım atraksiyonların eseri sanıyorlar, yanılıyorlar.
Bu bir ilahi operasyondur. Mukadderattır; bu millet yeniden söz sahibi olacak ve I. Dünya Savaşı’ndaki mağlubiyetimizle, safları arasına katıldığımız ‘mazlumların’, bir kere daha başının yükselmesine hizmet edecektir.
Türkiye elbette çıkarını düşünecektir.
Bugüne kadar, Türkiye’nin çıkarı, ‘batının ekmeğine yağ sürmek’ şeklinde lanse ediliyordu. Türkiye oyunu fark etti, yağı kendi ekmeğine de sürmeye başladı. Onlar bundan rahatsız oluyorlar. Türkiye’yi yeniden eski misyonuna çekmeye çalışıyorlar.
Ama inşallah, Türkiye artık ‘mütegallibe’nin (gücünden dolayı haklı olduğunu sananlar) safından, ‘mazlumların’ (güçlerini haklılıklarından alanlar) safına; yani gerçek güçlülerin safına geçti.
‘Allah nurunu tamamlayacak’ deyip duruyoruz ya. İşte böyle tamamlayacak inşallah!