HSYK Üyelerinin Seçimi İçin Bir Teklif

Bugün okuyucularımın görüşlerinden hareketle düşüncelerimi aktarmak istiyorum affınıza sığınarak.

Bildiğiniz gibi önceki yazımda, “Zor ve sıkıntılı olan, bu insanların, bu kurumların tarafsızlığını insafsızca kullanıp suret-i haktan görünmeleridir” demiştim.

Bir okuyucum (Murat Pirim) bu ‘zor ve sıkıntılı’ dediğim meselenin üstündeki perdeyi kaldırmış. Ordu ve yargı içindeki cuntacı yapılanmanın safhalarını güzel özetlemiş:

“Alevi yapılanması, Atatürk sonrası İnönü döneminde hız kazandı.1960 darbesiyle ordunun içindeki Makedon ağırlık, Alevi kesimin ağırlığına dönüşmeye başladı. Ordudaki 1980 darbesi sonrası yapılanma sindirilmiş sanılsa da aksine 28 Şubat, Çevik Bir, Güven Erkaya kesimi ile Alevi cuntası tekrar kendini göstermiştir. Özellikle kurmaylık sınavlarındaki jüri ve soru şekilleri alevi kesiminin kurmaylık sistemini ele geçirmesine sebep olmuştur.

Şu anki ordu içi Ergenekon grubunun orduyu tehdit eder noktada bulunmasının yegâne sebebi, ordu içi Marksist alevi kesimin deşifre oluşudur. Ordunun general ve amirallerine ve hatta genelkurmay başkanına yönelik suikast timleri de DHKPC (malum, Sabancı suikastiyle ilgili olarak da bu terör örgütünün adı geçiyor/MAB) ile ortak eylem planı içerisindedir tahminen! Ordu içerisinde Makedon-Çerkez kökenli kesimin (Anadolu çocukları irtica adıyla ordudan tasfiye edilmişlerdir, Marksist alevi cuntasının bu kadar derin yapılanmasını görüp Tayyib Erdoğan ile anlaşma duymasının yegâne sebebi budur.”

İlginç bir yaklaşım!

***

Bir başka okuyucum ise (Ziya Yıldırım/ Cihan Haber Ajansı Konya reklam sorumlusu. Moğultay’ın o ünlü konuşmayı yaptığı salonda olayları takip eden dönemin CİHAN muhabiri. Olayın duyurulmasını ve o konuşmanın servise konulmasını sağlayan isim) lütfedip Moğultay’ın o ünlü konuşmayı yaptığı dakikaları ve atmosferi aktarmış bize yazısında.

***

HSYK, MOĞULTAY ve AK Parti başlıklı yazımda şöyle demiştim:

“Bu üç taş oyunu bozulmalı… Çünkü millet meseleyi gördü artık. Ne kadar tutarsız, kuralsız, keyfi ve cebri hareket ettikleri ayan beyan aşikâr oldu.

Bu kurumların bağımsızlığı,  özerkliği gibi tantanalar artık inandırıcı  değil. Çünkü tamamen taraflı  ve indî hareket ediyorlar.

Burada dil büküp dudak eğip, ortadan konuşmak istemiyorum. O on kişi, HSYK üyesi kaldıkça ve atanacak adlî unsurlar bu insanların inisiyatifi altında oldukça Ergenekon soruşturması sağlıklı yürümeyecek; hâkim ve savcılar bağımsız düşünüp karar veremeyecek! Bu noktada en ciddi görev, hükümet olan AK Parti’ye düşüyor. Acz gösteremez! Gösterirse siyaseten faturayı öncelikle kendisi öder!

Ben bilmiyorum ama bir çaresi olmalı. Hükümet, devlet kim ise çare, o kurum veya kişiler harekete geçip, şu kuruma -daha doğrusu adalet sistemine- bir çekidüzen vermeli.”

Yazıda belirtmemiştim ama bir başka merakım da nasıl olup da hep ‘aynı zihniyette tiplerin’ bu kurumlara seçildiği meselesi idi?

Hatta Ali Suavi Ertosun’un Cumhurbaşkanı Gül tarafından atanmış olmasını öğrenmek beni farklı rahatsız ediyordu. Sayın Gül hakkında da zihnimde acabalar oluşmuştu!

Son derece demokrat olduğuna ve sivil siyasetin önünü açmak için ciddi bir azim ve gayret sergilediğine şahid olduğumuz Cumhurbaşkanımızın, şu kritik ortamda, Ergenekon sanıklarını böyle aleni savunacak kadar cüretkâr ve hakkında, tutukevlerinden sorumlu olduğu dönemlere ait ciddi şaibeler bulunan birini, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK)’na seçmesi, kendisi hakkında da istifhamlar neden oldu?

Bunun sebeplerini merak ediyordum ve bu konulara yakınlığını bildiğim bir dostuma sordum.

Meğerse Cumhurbaşkanımızın önüne gelen ‘hepsi birbirinin aynısı olan’ üç isimden birini seçmekten başka çaresi yokmuş!

Peki, bu nasıl oluyor?

Efendim ortada tam bir ‘Ali Cengiz Oyunu’ (Bu oyunun ne menem bir şey olduğunu bilmek isteyenler İskender Pala hocanın İki Dirhem Bir Çekirdek adlı eserine baksınlar) varmış!

HSYK’nın başkanı, Adalet Bakanıdır. Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kurulun tabii üyesidir. Kurulun üç asil ve üç yedek üyesi Yargıtay Genel Kurulunun, iki asıl ve iki yedek üyesi Danıştay Genel Kurulunun kendi üyeleri arasından, her üyelik için gösterecekleri üçer aday içinden Cumhurbaşkanınca, dört yıl için seçilir. Süresi biten üyeler yeniden seçilebilirler. Kurul, seçimle gelen asıl üyeleri arasından bir başkanvekili seçer.

HSYK; adli ve idari yargı  hakim ve savcılarını mesleğe kabul etme, atama ve nakletme, geçici yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma işlemlerini yapar… Kurul kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulamaz.

Malum, HSYK’ya üye seçen bu kurumlar, kendi içlerinde yaptıkları seçimle ‘üç aday’ belirleyip bunlardan birisini seçmesi için Cumhurbaşkanına gönderiyorlar.

Buradaki cinlik şu! Her kurum ‘bir tek oylama’ yapıp en çok oy alan üç adayı belirleyeceklerine, her bir aday için ayrı ayrı seçim yapıyorlar!

Mesela birinci isim için oylama yapıyorlar. En çok oy alanı birinci sıraya yazıyorlar. Sonra sil baştan yeniden oylama yapıyorlar yine en çok oy alanı ikinci sıraya yazıyorlar. Sonra tekrar sil baştan seçim yapıp yine en çok oy alanı bu kere üçüncü aday olarak yazıyorlar.

Mesela diyelim kurumda 100 kişi var. Yüz kişinin 45’i bir görüşte, 35’i bir görüşte 20’si de değişik görüşlerde olsun.

Normal tek seçim yapılsa, yani birinci, ikinci ve üçüncünün ayna anda seçileceği bir seçim yapılsa, elbette listede birinci sırada yer alacak aday yüzde 45 çoğunluğu temsil eden görüşe mensup olur ve bu da normaldir. Ama büyük ihtimalle ikinci olmasa bile üçüncü isim de diğer 35’in adayı olur.

İşte bu ihtimali ortadan kaldırmak için Ali Cengiz Oyununa başvuruyorlar ve her seferinde yüzde 45’in adayı seçiliyor. Aykırı ses istemiyorlar! O yüzden de her seferinde yeniden seçim yapıp, listeye girecek 3 ismin de o 45 kişi arasından seçilmesini sağlıyorlar.

Böylece Cumhurbaşkanı’nın önüne giden aday listesindeki isimler farklı da olsa aslında hepsi Ali Ertosun! Ali Ertosun1, Ali Ertosun2, Ali Ertosun3. Cumhurbaşkanı Birinciyi de seçse üçüncüyü de seçse değişen bir şey yok.

İşte Türkiye yıllardır böyle katakullilerle idare ediliyor. Yoksa demokratik bir ülkede 367 soytarılığı yaşanır mı? Kanun ötekine böyle berikine şöyle uygulanır mı?

Bu tam bir çoğunluk cuntası! Üyelerin seçimi ile ilgili bir kanun olmadığı için, onlar da keyfe keder, Ali Cengiz yöntemiyle daima ‘aynı tip’ adamı seçme mahareti gösteriyorlar!

***

Peki bunu önlemenin çaresi ne? Yani ne yapılmalı ki, bu çoğunluk faşizmine son verip adayların demokratça seçilmesini sağlayalım?

Dostumun söylediğine göre, aday seçimi ile ilgili kanunî bir düzenleme yokmuş. Bu yüzden de tek seçim gibi tehlikeli(!) bir yol izlemek yerine işi garantiye alıyorlar. Her aday için ayrı seçim yaparak, hep tura gelmesini sağlıyorlar! Nasıl? Beğendiniz değil mi bu ‘hin’ce teamülü!

Demek ki, Hükümet’in yapması gereken belli! 2 maddelik bir yasa çıkaracak ve diyecek ki seçimler tek seferde yapılır ve en çok oy alanlar sırayla birinci ikinci üçüncü olurlar ve Cumhurbaşkanı’na arz edilirler. O da uygun gördüğünü seçer!

Biz de hükümete sesleniyoruz, lütfen vakit geçirmeden, üye seçimini düzenleyen o yasayı çıkarın! Yoksa bize ‘şaşı bakanlar’ın hükümleriyle per perişan olacağız!

***

Bu ‘şaşı bakma’ tanımı okurlarımdan Mehmet Bodur’a ait. O da ilginç bir teklif getirmiş. Diyor ki, adayları halk seçsin! Adalet Bakanlığı bir site yapsın. Adaylar orada özgeçmişleriyle açıklansın. Onları tanıyanlar da bize yorumlarını yazsınlar. Nasıl biri, çarığı, çürüğü var mı? Biz de ona göre seçelim. Biz seçersek, bize şaşı şaşı bakmazlar!

Belki fantastik bir teklif ama ütopya da değil! Niye olmasın! Bize şaşı şaşı bakmayan hâkimlere, savcılara, yöneticilere kavuşmak için her türlü fanteziye bile açığız! Çünkü millet olarak, bize şaşı bakılmasından usandık!

Hakkında Mehmet Ali Bulut

1954’te Gaziantep’in İslâhiye ilçesinin Kerküt köyünde doğdu. İlkokulu burada tamamladı. Gaziantep İmam Hatip Lisesini ve ardından Gaziantep Lisesini bitirdi. 1978 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap ve Fars Dilleri ve Edebiyatları Bölümü’nden mezun oldu. Aynı Fakülte’nin Tarih Bölümünde doktora tezi hazırlamaya başladı. 1979 yılında Tercüman Gazetesi’ne girdi. Tercüman Kütüphanesinin kurulması ve kitapların tasnifinde görev aldı. Birçok kitap ve ansiklopedinin yazılmasına ve hazırlanmasına katkıda bulundu… Daha sonra gazetenin, haber merkezi ve yurt haberlerinde çalıştı. Yurt Haberler Müdürü oldu. Köşe yazıları yazdı… 1991 yılında Haber koordinatörü olarak Ortadoğu Gazetesi’ne geçti. Bu gazete 5 yıl süreyle köşe yazarlığı yaptı. Yeni Sayfa ve Önce Vatan Gazetelerinde günlük yazıları ve araştırmaları yayınlandı. 1993 yılında haber editörü olarak İhlas Haber Ajansı’na girdi. Kısa bir süre sonra ajansın haber müdürlüğüne getirildi. Mahalli bir ajans konumundaki İhlas Haber Ajansı, onun haber müdürlüğü döneminde Türkiye’nin ve Ortodoğu’nun en büyük görüntülü haber ajansı konumuna yükseldi. 1997 yılında İHA’dan ayrılmak zorunda kaldı. Bir grup arkadaşıyla birlikte Veri Haber Ajansı’nı kurdu. Finansal sıkıntılardan dolayı Ajansı kapattı. 1999 yılında BRT Televizyonuna girdi. Haber editörü ve program yapımcısı olarak görev yaptı. 2001 Mayısında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın danışmanlığına getirildi. 3 yıl bu görevde kaldı. Bir süre Ali Müfit Gürtuna’nın basın ve siyasi danışmanlığını yaptı. Turkuaz Hareket’in mantalitesinin oluşturulmasında büyük katkısı oldu. Bugün Gazetesi Yurt Haberler müdürü olarak çalışan Bulut, emekli ve sürekli basın kartı hamilidir. Eserleri: Karakter Tahlilleri, Dört Halifenin Hayatı, Geleceğinizi Okuyun, Rüya Tabirleri, Asya’nın Ayak Sesleri, Ansiklopedik İslam Sözlüğü, Türkçe Dualar, Fardipli Sinha, Derviş ve Sinha, Ruhun Deşifresi, Gizemli Sorular, Ahkamsız Hükümler, Can Boğazdan Çıkar, Sofra Başı Sağlık Sohbetleri gibi yayınlanma aşamasında olan çeşitli eserleri bulunmaktadır. Roman ve Hikaye: Mehmet Ali Bulut’un Roman türünde yazılmış Fardihli Sinha, Derviş ile Sinha adında iki romanı ve aynı serinin devamı olarak Zu Nima ve Fardipli Sinha 2 ve Fardipli Sinha 3 tamamlanma aşamasındadır. Diğer çalışmaları: Çeşitli dergilerde yayınlanmış çok sayıda makalesi, şiirleri bulunan Mehmet Ali Bulut son dönemdeki yazılarını haber7.com’da yayınlamaktadır. Bulut evli ve bir kızı vardır.

Ayrıca Bakınız

Çanakkale Geçilmedi…

Elhamdülillah, bu millet bir kez daha Çanakkale’nin geçilmez olduğunu gösterdi. Bir kere daha, bu millet, …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir