Hz. Peygamberin İfadeleriyle Miraç Olayı

Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.) Miracı anlatıyor: (İbni Abbas’ın rivayetiyle)

Bismillahirrahmanirrahim

Allaha hamd olsun. Allah’ın Resulü ve O’nun arkadaşlarına (Eshabına) salat ve selam olsun!

Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyor:

“Her türlü eksiklikten münezzeh olan Allahdır ki, kulunu (Muhammedi) bir gece Mescid-i Haram’dan (Mekke’den) alıp, o, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya kadar götürdü; O’na ayetlerimizden (kudretimize delalet eden olağanüstü hadiselerden, garip olaylardan numuneler) göstermek istedik, şüphesiz O (Allah), her şeyi işiten ve her şeyi hakkıyla bilendir” (İsra, 1)

İbni Abbas (r.a) Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’den aktararak  şöyle diyor:

Abdülmuttalibin kızı Ümmühani(ra)’nin (Peygamberimizin hanımı olup asıl adı Fahite’dir) evinde idim. Peygamberliğin 8. yılı Recep ayının 27. gecesiydi. Ümmühani’nin yanında Peygamberimizin kızı Hz. Fatıma da bulunuyordu. Fatma 9 yaşındaydı ve henüz Hz. Ali ile evlenmemişti.

(Hz. Fatıma’nın Hz. Ali ili evlenmesi Hicretten sonra Medine’de gerçekleşti)

Peygamberimiz, hanımı Ümmühani ve kızı Fatıma ile birlikte oturuyordu. Gecenin erken saatleriydi. Tam bu sırada kapı çalınmaya başladı, Fatıma kalkıp kapıya doğru yürüdü ve kapıyı açtı. Bir de baktı ki hiç tanımadığı heybetli biri kapıda duruyor. Üstünde süslü, göz kamaştıran, görülmemiş güzellikte elbiseler vardı. İki kanadının biri Doğu’yu diğeri Batı’yı tutmuştu. Başında inci, elmas ve kıymetli mücevherlerle süslenmiş, murassa’ bir taç vardı. Geniş alnında “La ilâhe İllallah Muhammedu’r-Rasulullah” yazılıydı. Hz. Fatıma şaşakalmıştı. Korku ve heyecan içinde tir tir titriyordu. Kendini zor toparladı:

-Ne istiyorsunuz?

Kapıdaki: “Muhammed (a.s.v.)’i “ diye cevap verdi.

Hz. Fatıma, benzi uçmuş, heyecandan dudakları titrer bir vaziyette içeri döndü. Babasının huzuruna girdi ve:

-Baba kapıda biri var. Aklımı başımdan aldı ve fena bir şeklide korktum. İnan onun gibisini asla görmüş değilim. Bana, seni istediğini söyledi.

İbni Abbas (ra) anlatmayı sürdürdü:

Nebi (s.a.v.) yerinden doğruldu, kapıya gitti. Bir de baktı ki kapıda duran Cebrail (as) değil mi?

Cebrail aleyhisselam:

-Ey Hakkın sevgilisi, ey yaratılmışların efendisi! Sana salat ve selâm olsun!

Peygamber (sav) efendimiz selamı aldıktan sonra:

-Buyur ey kardeşim Cebrail Bir vahiy mi indirdin yoksa bir va ’de (Allah’ın gazabı veya Peygamberin vefatı haberi) mi geldi?

Bu ziyaretinin maksadı ne?

Cebrail:

-Ey sevgili dostum kalk! Güzel elbiselerini giyin! Kalbindeki şu heyecanı da bastır ve sakin ol! Sen bu gece, asla uyuklamayan ve hiç uyumayan Rabbinin katına yükselecek ve O’nun huzuruna çıkacaksın.

Burak Sanki Bir Uzay Aracı Gibi Anlatılıyor

Peygamberimiz (a.s.v.)  şöyle anlatır:

Ben kardeşim Cebrail’in söylediklerini dulunca dipdiri oldum. Zerre kadar uykusuzluğum kalmadı. Büyük bir ferahlık ve sevinç kanladı içimi.

Bir kuş gibi hafiflemiştim. Süratle elbiselerimi giydim ve dışarı çıktım. Bir de baktım bir Burak (1). Cebrail  onu yularından tutmuş (kontrolü altında) bekletiyor. O Burak, öyle bir varlıktı (vasıta) ki bizim bildiğimiz canlı bineklere (hayvanlara) benzemiyordu. Biri eşekten daha büyükçe, bir katırdan daha küçükçe idi… Yüzü insanınkini benziyordu, vücudu da bir atın vücuduna. Dünyada ve onda bulunan her şeyden daha hayırlı ve sevimli bir yaratıktı.

Yelesi, henüz kabuğundan çıkarılmış incidendi. Ve sanki mercan saçaklarından dokunmuştu. Nur gibi etrafına (yanıp sönen) ışıklar saçıyordu. (Yukarı doğru uzanan)iki kulağı yeşil zümrüttendi. Gözleri lamba (far) gibi yanıyordu. Güneş ışığını andırır bir şua salan, kendi kendine yanıp, seri bir şekilde durmadan renk değiştirerek ışıklar saçan bir yıldız gibiydi.

Üç ayağı vardı ve her biri bembeyaz ve parıl parıldı. Üzerinde ince ve Kıymetli mücevherlerle bezenmiş bir örtü (eğer) vardı, öyle ki, bu örtünün ihtişamını Allah’tan başkası vasfedemezdi.

Onun “nefsi” Beni Adem “nefsi” gibiydi (Yani öz cevheri, işleyişi; İnsanın inleyişi, cevheri ve canı gibiydi)…

Peygamberimiz anlatmaya devam ederek şöyle buyurdu:

Burak’ı görünce hayretler içinde kaldım. Acaip bir şeydi. Benim bu heyecanlı ve şaşırmış halimi gören Cebrail bana dönerek:

-Ey Allah’ın sevgilisi öne geç ve bin!

Binmek için öne geçtim. Binek, ağa düşen balığın çırpınmasına benzer şekilde sarsılmaya başladı. Cebrail, Burak’a:

“-Ey Burak! Sakin ol! Yaratılmışların efendisi, beni ve seni yaratan Hakk’ın sevgilisi Hz. Muhammed’in kontrolü altında iken böyle sarsılıp durmaktan, çırpınmaktan utan mı yor musun? Allah’ın nezdinde bu zattan daha kerim bir kimse sana binmedi.” dedi.

Dip Not: (1) Burak her ne kadar at diye tanımlanmışsa da, kelimenin kök anlamı düşünülürse bu karşılık eksik kalır. Burak, yıldırım manasındaki “berk” ile aynı köktendir. Dolayısıyla Burak’ın “Berk” türünden (yani o süratte) ve çağımız uzay araçları türünden bir binek olması daha muhtemeldir. Nitekim onun da bugünkü çoğu uzay aracı ve uçaklar gibi üç ayağı vardır. Her reyin dizginini ve iç yüzünü kendi kudret elinde tutan Allah elbette her şeye muktedirdir.

Hakkında Mehmet Ali Bulut

1954’te Gaziantep’in İslâhiye ilçesinin Kerküt köyünde doğdu. İlkokulu burada tamamladı. Gaziantep İmam Hatip Lisesini ve ardından Gaziantep Lisesini bitirdi. 1978 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap ve Fars Dilleri ve Edebiyatları Bölümü’nden mezun oldu. Aynı Fakülte’nin Tarih Bölümünde doktora tezi hazırlamaya başladı. 1979 yılında Tercüman Gazetesi’ne girdi. Tercüman Kütüphanesinin kurulması ve kitapların tasnifinde görev aldı. Birçok kitap ve ansiklopedinin yazılmasına ve hazırlanmasına katkıda bulundu… Daha sonra gazetenin, haber merkezi ve yurt haberlerinde çalıştı. Yurt Haberler Müdürü oldu. Köşe yazıları yazdı… 1991 yılında Haber koordinatörü olarak Ortadoğu Gazetesi’ne geçti. Bu gazete 5 yıl süreyle köşe yazarlığı yaptı. Yeni Sayfa ve Önce Vatan Gazetelerinde günlük yazıları ve araştırmaları yayınlandı. 1993 yılında haber editörü olarak İhlas Haber Ajansı’na girdi. Kısa bir süre sonra ajansın haber müdürlüğüne getirildi. Mahalli bir ajans konumundaki İhlas Haber Ajansı, onun haber müdürlüğü döneminde Türkiye’nin ve Ortodoğu’nun en büyük görüntülü haber ajansı konumuna yükseldi. 1997 yılında İHA’dan ayrılmak zorunda kaldı. Bir grup arkadaşıyla birlikte Veri Haber Ajansı’nı kurdu. Finansal sıkıntılardan dolayı Ajansı kapattı. 1999 yılında BRT Televizyonuna girdi. Haber editörü ve program yapımcısı olarak görev yaptı. 2001 Mayısında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın danışmanlığına getirildi. 3 yıl bu görevde kaldı. Bir süre Ali Müfit Gürtuna’nın basın ve siyasi danışmanlığını yaptı. Turkuaz Hareket’in mantalitesinin oluşturulmasında büyük katkısı oldu. Bugün Gazetesi Yurt Haberler müdürü olarak çalışan Bulut, emekli ve sürekli basın kartı hamilidir. Eserleri: Karakter Tahlilleri, Dört Halifenin Hayatı, Geleceğinizi Okuyun, Rüya Tabirleri, Asya’nın Ayak Sesleri, Ansiklopedik İslam Sözlüğü, Türkçe Dualar, Fardipli Sinha, Derviş ve Sinha, Ruhun Deşifresi, Gizemli Sorular, Ahkamsız Hükümler, Can Boğazdan Çıkar, Sofra Başı Sağlık Sohbetleri gibi yayınlanma aşamasında olan çeşitli eserleri bulunmaktadır. Roman ve Hikaye: Mehmet Ali Bulut’un Roman türünde yazılmış Fardihli Sinha, Derviş ile Sinha adında iki romanı ve aynı serinin devamı olarak Zu Nima ve Fardipli Sinha 2 ve Fardipli Sinha 3 tamamlanma aşamasındadır. Diğer çalışmaları: Çeşitli dergilerde yayınlanmış çok sayıda makalesi, şiirleri bulunan Mehmet Ali Bulut son dönemdeki yazılarını haber7.com’da yayınlamaktadır. Bulut evli ve bir kızı vardır.

Ayrıca Bakınız

Çanakkale Geçilmedi…

Elhamdülillah, bu millet bir kez daha Çanakkale’nin geçilmez olduğunu gösterdi. Bir kere daha, bu millet, …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir