Öğretmenleri Küstürmeyin

İnsan memnuniyeti tüm beşeri ve sosyal olayların manivelasıdır.

Cenab-ı Hak, insanın rızasını ve teşekkürünü, kendi rızasının mukaddemesi ve şükranesi kılmıştır. Tasavvuf erbabı da tüm kemaller deruhte edildikten sonra dönüp yine halka karılmayı mertebelerin en yücesi bilmişlerdir.

Bir yunan atasözünde ‘Halkın sesi, Rabbin çığlığıdır’ denilmiş. Hakikat de budur. Bir yönetici, bir amir bir idareci açısından Allah’ın rızası pratik değer itibarıyla halkın hoşnutluğu ve rızasıdır. Halk bir iktidardan memnun ise, insanlar o yöneticinin idaresi altında kendilerini mutlu hissedebiliyorlarsa o idareciden muhakkak ki Allah da razı olur. Hatırlayın Nuşiriven esasında pagan bir idareci olmasına rağmen, cömertliği ve keremiyle Resulullahın bile senasına mazhar olmuştur.

Esasında her şey, insan memnuniyeti üzerine kuruludur. Başarı öyle, mutluluk öyle, huzur öyle, iktidar öyle nimetin sürekliliği öyle… İnsanların memnun olmadığı bir insan, bir başarı, bir yönetim, bir iktidar oluk oluk insan kanı akıtılsa bile ayakta tutulamaz ve sürdürülemez.

Toplum dediğin de annelerdir, babalardır ve çocuklardır. Çocuk ve babanın hissiyatını tayin eden ise annelerdir. Demek ki kahir ekseriyetle toplum dendi mi önce kadın akla gelir.

Kadın ve kadının beğenisi yahut rızası dünya hayıtının nirengi noktasıdır. Kadın mutlu ise toplum mutludur. Kadınını abad edememiş toplumlar önünde sonunda berbad olmuşlardır. Kadını mutsuz ama kendisi mutlu bir toplum göremezsiniz. O yüzden de kadın dünyaya, dünya kadına benzetilmiştir. Rüyada görülen kadın dahi dünya ve dünya nimetleriyle yorumlanır.

Kadını mutsuz bir toplum mutlu olmayı öğrenemez. Çünkü kadın temel muallimdir ve ilk öğretmendir. Allah demeyi bize o öğretir, ufkumuzu o çizer, zihnimizi ve zihniyetimizi o oluşturur. Eşya karşısındaki duruşumuzu, başlangıçtaki dünya görüşümüzü, varlık algımızı ilk öğretmenimiz olan annemiz oluşturur. Kendisi mutluluktan, huzurdan, güvenden, öz benlikten nasip almamış bir anne bunu evladına da veremez.  Onun için de öncelikle içinde yaşamını sürdürdüğü aile ortamı huzur ve güven içinde olmalıdır…

Ama görüyoruz ki, bugünlerde muallimlerimiz, öğretmenlerimiz muzdarip. Esasında en çok da kadın öğretmenlerimiz muzdarip.

Dün sayısız mailler aldım. Gün boyu da adeta bir feryat dalgısı gibi yükselmeye ve çoğalmaya devam etti. Eminim binlerce eli kalem tutan ve söz söyleme yetkisi bulunan insanlara da o mailler ulaştırılmıştır. Belki bu meseleyi daha belîğ, daha etkili bir şekilde dile getirecek olanlar çıkacaktır. Ama ben de bu feryada bigâne kalamadım. Bir zamanlar kendisi de eş durumundan yararlanarak, eşini çalıştığı şehre tayin ettirmek için çalmadık kapı bırakmamış biri olarak bu insanların acısını daha iyi hissettim.

Bildiğiniz gibi Milli Eğitim Bakanlığında çalışan öğretmenler, bugüne kadar, eş durumundan yararlanarak eşlerinin bulunduğu ile tayinlerini yaptırabiliyorlardı.  Ailelerin parçalanmaması için öğretmen olan eş, ilgili makamlara başvurur ve eşinin bulunduğu ile atanmasını isteyebilirdi. Öğretmen ‘il emrine tayin edilir” ve il milli eğitim müdürü de, onu uygun bulduğu bir okula tayin ederdi.

Anlaşılan, Bakan Dinçer, bu “il emrine tayin” uygulamasını kaldırmış. Muhakkak ki bakan bir takım istismarlar, kötüye kullanmalar veya aksamalar tespit etmiştir ki bu yönde karar almaya kendini mecbur bilmiştir. Elbette haklı tarafları da olabilir. Ama bana göre bi iktidar Milli Eğitim’de köklü değişiklikler yapmak konusunda çok çok geç kalmıştır. Bugüne kadar ne yapıldı? Yaz boz tahtası gibi her gelen ötekinin yaptığını bozdu. Sadece şu iktidar döneminde kaç milli eğitim bakanı değiştirildi hatırlıyor musunuz?

Demek ki milli eğitim için ciddi bir proje yokmuş. El yordamıyla yapılanlar da bir sonuç vermiyor. Bugüne kadar mili eğitimde köklü bir takım değişiklikler yapılmak istendi de bu eş durumundan doğan tayinler mi mani oldu? Hayır. Her gelen kendine göre bir şeyler yapmak istedi. Sayın dinçer de böyle bir icraata girişmiş. Neye hizmet edeceği de belli değil. Yani eşleri birbirinden yarırısanız milli eğitimdeki problemler düzelecek mi?

Ben iktidarları anlayamıyorum. Batmakta olan şirketlerin güya kendilerini iyi göstermek için şatafatlı ve lüks büro malzemeleri almaları gibi bizim iktidarlar da halkı küstürecek, seçmeni uzaklaştıracak işleri hep itibar erozyonunun başladığı zamanlara bırakıyorlar.

Aynı şey Ak Parti de yapmaya başladı. Be kardeşim şu ana kadar aklınız nerde idi demek lazım amam ne çare! Gümbür gümbür iktidara geldikleri, yeni şeyler yapmak için için hem zihinlerin, hem kalplerin ve hem de ortam ve psikolojinin uygun olduğu ilk iki dönemde hiçbir kalıcı değişikliğe teşebbüs etmemişken, toplumun giderek iktidarı sorguladığı veya en azından artık ‘noluyoruz’ demeye başladığı bir zamanda böyle bir karar ne siyaseten doğrudur ne toplum psikolojisi açısından!

Nedense, Türkiye’de iktidarlar, hep dayanak noktaları zayıflamaya başladığında köklü değişikliklere kalkışırlar ve toplumu karşılarına alırlar.

Yani Mili Eğitim’de düzeltilmesi gereken en temel problem bu mudur ki, Sayın Bakan hem anneleri hem öğretmenlerimizi tedirgin eden böyle bir kararı alıyor?

Ama inanıyorum ki sayın başbakanımız bu tepkileri dikkate alır ve bu yanlışı düzeltir! Çünkü öğretmenlerimizi ne kadar rahat ettirebilsek azdır. Hele bir de bu öğretmen aynı zamanda anne ise!

Efendiler! İnanın ki kadını mutsuz ettiğinizde kaybedersiniz. Öğretmeni mutsuz ettiğinizde siz de mutsuz olursunuz. Bu kaçınılmazdır.

Sayın Bakan sistemi istismar edenleri tespit etmişse onları cezalandırsın. Hazara dönemlerinde herkes elbette ki kendi rahatını düşünür. Esasında insanlardan fedakârlık bekleyemezsiniz. O kendiliğinden fedakârlık gösterirse ne ala. Her öğretmen, her insan gibi daha az çalışıp daha kaliteli bir hayat sürmek istese kimse ayıplayamaz. Siz sisteminizi, istismar edilmekten koruyacaksınız. O da böyle saçma yöntemlerle olmaz.

Ak Parti’nin, bir tek seçmenini bile kaybetmeyi göze alamayacağı bir döneme girdiğine inanıyorum. Bundan sonraki dönemde iktidar artık çantada keklik değil çünkü. Bugüne kadar Sayın Başbakanımıza duyulan özel sevgi ve sempati ile işler kotarıldı. Ama artık boyalar yavaş yavaş dökülmeye başladı. Yani bir yandan, bu iktidara destek veren kitleler/gruplar küstürülürken, öbür yandan toplumun temel dinamiklerini inşa eden öğretmenleri gücendirmek veya küstürmek hiç de akıl karı değil.

Sizce de öyle değil mi Sayın Dinçer?

Hakkında Mehmet Ali Bulut

1954’te Gaziantep’in İslâhiye ilçesinin Kerküt köyünde doğdu. İlkokulu burada tamamladı. Gaziantep İmam Hatip Lisesini ve ardından Gaziantep Lisesini bitirdi. 1978 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap ve Fars Dilleri ve Edebiyatları Bölümü’nden mezun oldu. Aynı Fakülte’nin Tarih Bölümünde doktora tezi hazırlamaya başladı. 1979 yılında Tercüman Gazetesi’ne girdi. Tercüman Kütüphanesinin kurulması ve kitapların tasnifinde görev aldı. Birçok kitap ve ansiklopedinin yazılmasına ve hazırlanmasına katkıda bulundu… Daha sonra gazetenin, haber merkezi ve yurt haberlerinde çalıştı. Yurt Haberler Müdürü oldu. Köşe yazıları yazdı… 1991 yılında Haber koordinatörü olarak Ortadoğu Gazetesi’ne geçti. Bu gazete 5 yıl süreyle köşe yazarlığı yaptı. Yeni Sayfa ve Önce Vatan Gazetelerinde günlük yazıları ve araştırmaları yayınlandı. 1993 yılında haber editörü olarak İhlas Haber Ajansı’na girdi. Kısa bir süre sonra ajansın haber müdürlüğüne getirildi. Mahalli bir ajans konumundaki İhlas Haber Ajansı, onun haber müdürlüğü döneminde Türkiye’nin ve Ortodoğu’nun en büyük görüntülü haber ajansı konumuna yükseldi. 1997 yılında İHA’dan ayrılmak zorunda kaldı. Bir grup arkadaşıyla birlikte Veri Haber Ajansı’nı kurdu. Finansal sıkıntılardan dolayı Ajansı kapattı. 1999 yılında BRT Televizyonuna girdi. Haber editörü ve program yapımcısı olarak görev yaptı. 2001 Mayısında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın danışmanlığına getirildi. 3 yıl bu görevde kaldı. Bir süre Ali Müfit Gürtuna’nın basın ve siyasi danışmanlığını yaptı. Turkuaz Hareket’in mantalitesinin oluşturulmasında büyük katkısı oldu. Bugün Gazetesi Yurt Haberler müdürü olarak çalışan Bulut, emekli ve sürekli basın kartı hamilidir. Eserleri: Karakter Tahlilleri, Dört Halifenin Hayatı, Geleceğinizi Okuyun, Rüya Tabirleri, Asya’nın Ayak Sesleri, Ansiklopedik İslam Sözlüğü, Türkçe Dualar, Fardipli Sinha, Derviş ve Sinha, Ruhun Deşifresi, Gizemli Sorular, Ahkamsız Hükümler, Can Boğazdan Çıkar, Sofra Başı Sağlık Sohbetleri gibi yayınlanma aşamasında olan çeşitli eserleri bulunmaktadır. Roman ve Hikaye: Mehmet Ali Bulut’un Roman türünde yazılmış Fardihli Sinha, Derviş ile Sinha adında iki romanı ve aynı serinin devamı olarak Zu Nima ve Fardipli Sinha 2 ve Fardipli Sinha 3 tamamlanma aşamasındadır. Diğer çalışmaları: Çeşitli dergilerde yayınlanmış çok sayıda makalesi, şiirleri bulunan Mehmet Ali Bulut son dönemdeki yazılarını haber7.com’da yayınlamaktadır. Bulut evli ve bir kızı vardır.

Ayrıca Bakınız

Çanakkale Geçilmedi…

Elhamdülillah, bu millet bir kez daha Çanakkale’nin geçilmez olduğunu gösterdi. Bir kere daha, bu millet, …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir