Şimdi Devam Etmekte Olan Kavga Bu!

Bugün sizinle tarafsızlık  üzerine hasbıhal etmek istiyorum.

Zira biraz yardımınıza ve nefes almaya ihtiyacım var. Çünkü maşaallah Ergenekon taraftarları müthiş çalışıyorlar. Bana kadar bile uzandılar ki “Bari sen tarafsız ol!” diye. Eski dostlarımdan ve en yakınlarımdan bile duymaya başladım bunu!

Nasıl bir tarafsızlık istiyorsunuz bilmiyorum? Ne yaparsam tarafsız olurum onu da kestiremiyorum. Ben size düşüncemi anlatayım, sonra siz nasıl tarafsız olabileceğimi söylersiniz, olmaz mı?

Önce bir soru:

-Hangi gazetecinin kendine has bir dünya görüşü yoktur?

Eğer ‘dünya görüşü olmayan gazeteci de olmaz, yazar da!’ diyorsanız o zaman ben de derim ki, ‘benim de bir dünya görüşüm var!’ Size uyar uymaz, bilmem ama ben bir Müslümanım! Bütün eylem ve düşüncelerimi o çerçevede şekillendirme gayretindeyim.

İşte bakın gazetecilerin kimisi liberal, kimisi sosyalist, kimisi kapitalist, kimisi ateist! Beri taraftan birileri faşist, bir kısmı dinci, beriki muhafazakâr, milliyetçi! “Ben otum, hiçbir dünya görüşüm yoktur!” diyene rastladınız mı?

Hayır!

Mademki bir dünya görüşünüz var, öyleyse ‘taraf’sınız! Beni tarafsız olmaya çağıranlar hangi taraftalar acaba?

Beyler, bu hayat insanı  taraf olmadan rahat bırakmıyor. Ya Hakk’a tarafsınız ya Batıl’a! Bu bir Âdem ile Şeytan kavgasıdır. Bu bir İbrahim ile Nemrut kavgasıdır. Bu bir Musa ile Firavun kavgasıdır. Ben ortadayım diyen, ortada telef olmuştur. İyilikten yana değilseniz, şer sizi kuşatır! Bîtaraf olamazsınız. Hakkı alkışlamaktan vazgeçtiniz mi haksızlık sizi kendine binek yapar. Tarih bunu gösteriyor. Hangi ‘nemrut taraftarı’‘ibrahim’in yakılmasına hayır dedi! Hayır diyenler zaten ‘ibrahim’den yana olanlardı. Bu böyledir ve böyle devam edecektir!

Adil olunması gereken tek yer adliyedir, adalettir, yargıdır. Onlardan adil olmaları beklenir! Yakın tarihî geçmişimizde yaşanan sayısız insani trajediler, hak ve hukuk skandalları, ‘sizi buraya tıkan irade böyle istiyor’ kanununa(!) göre hükmeden yargıç uygulamaları gösteriyor ki asıl yaramız orda! Esasında adalet dahi, her dönemde izafi olmuştur.

Dersim topa tutulurken, Mustafa Muğlalı masumları kurşuna dizerken, Said Nursi sürüm sürüm sürünürken, Nazım zindan zindan koştururken, Atsız, düşüncelerinden dolayı hapis odalarında bir tutam tütüne muhtaç bırakılırken hangi hangi adalet vardı? Hangi ‘çağdaş’gazeteci sistemin karşısına dikilip ’haksızlık yapıyorsun, tarafsız ol’, diyebildi? (Çoğu gazeteci duvar ustasıdır. Önüne konan planı inşa eder. O hep sahnede olmaya, nan u nime kavuşmaya bakar!)

Bakın şu saydığım insanların dünya görüşleri farklıydı. Hatta birbirlerine hasımdılar. Hepsi de aynı dönemde zulme tanık oldular.  Oysa sistem hiç birisine insaf etmedi. Hiçbiri de sistemi memnun edemedi. Çünkü müstebit cuntacıların efendisi olan saklı zındıka komitesibu milletin işi değil. O Efendi, bu milletten de değil. Ne ise…

(Esasında şu hal, nasıl bir frankeştayn ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor ama anlamayana davul zurna yetmiyor.)

Mesela, Firavun döneminin, hangi insaflı bürokratı, teknokratı, yargıcı ve hakimi kendisini tanrı bilen  Firavun’un karşısına çıkıp ‘Musa’ya yaptığın zulümdür’ diyebildi?

Demedi, diyemezdi. Hem niye desin ki. O firavunlar, zulmü, ancak alkışlayıcıları sayesinde yaparlar. Çünkü alkışlayan, zulme taraf olandır. İşte bugün de yaşanan bu!

Malum, insanlar önce bazı  şeyleri kutsarlar. Sonra o kutsal için kurban vermeye başlarlar. Biz de bu asrın başında istiklalimizi ve devletimizi kaybetmekle yüz yüze gelince onları önceledik ve kutsallar haline getirdik. Sonra da o ikisini ayakta tutmak için zulmü dahi meşru gördük! Yoksa İstiklal Mahkemeleri’ni hangi vicdan ile izah edebilirsiniz? Bakın, bütün dosyalar açıldı da o mahkemelerin dosyaları açılamıyor. Çünkü o dosyalar açıldığında, ulusal bir devlet inşa etmek için ne büyük insafsızlıklar yapıldığı da ortaya çıkacak! (1915 – 20 arası da hala kapalı!)

Mamafih, heterojen bir alanda, ulus devlet inşa etmeye kalkışan hiçbir milletin eli diğerinden daha temiz değildir! Çünkü insan bir şeyi kutsal saymaya görsün. Her adaletsizliği onun uğruna işler de yine de kendisini adil bilir.

(Aslında ilahi metinlerin sürekli tekrarlanıp durması da bu, her seferinde adaletsizlik üzerinde karar kılan beşeri hukuku insaf çizgisine çekmek içindir.)

***

İşte biz dindarlar, ulus devlet ve onun dini olan laisizm adına bize yapılanlara artık tahammülümüz kalmadığını söylüyoruz ve diyoruz ki bu halin devamına hizmet eden her türlü yapılanma ve kurum artık ya değişmeli, ya ortadan kalkmalıdır!

Kalkar mı değişir mi bilmem tabii. Ama arzumuz bu ki, adalet-i mahza hakim olsun. Devlet kendi bekasını sürdürmek için, milleti ve milletin mukaddeslerini kurban etmeye son versin!

İşte bu Ergenekon denilen meselelere de bu gözle bakıyorum. Birileri, bunun böyle olmadığına, yaşanmakta olanların sadece bir iktidar kavgası olduğuna ikna etsin, emin olun ki ben de tarafsız olacağım.

Çünkü biz dindarlar ve manevi değerleri konusunda muhafazakârlar diyoruz ki; bugüne kadarki siyasetlerinizden, yönetimlerinizden, keyfi muamelelerinizden çok çektik, artık yeter!

Elbette daha önce de böyle düşünenler ve diyenler çıktı. Ama her seferinde bir saklı irade ortaya çıkıp, onları susturdu, pusturdu.

Sonunda millet durumu fark etti, oyunu yutmuyor artık! Yine aynı şeyler olsun istemiyor. Bugüne kadar sadece icraatlarını gördüğü o saklı iradenin (yani gizli cunta komitesinin) bu kere elini iş üstünde yakaladı. Onu bir daha bırakmak istemiyor. (Haa, onun bu iktidar döneminde ortaya çıkmasında, iktidarın rolü var mı yok mu onu tarih yazacak! Şimdi bizi, o eli yakalamışken, işi sonuna kadar götürüp o eli kontrol eden gövdeyi ve başı bulmak ilgilendiriyor…)

İşte devam etmekte olan kavga bu, bana göre! Milleti ilgilendiren de bu. Ben bu kavgada Musa’nın tarafındayım, İbrahim’in yanındayım ve Adem ile beraberim. Talut ile yürüyorum. Elbette ırmağa ulaştığında kana kana içenlerden (iktidar olunca mal toplayanlardan) de hesap sorulacaktır. Denizi geçtikten sonra buzağıya tapanlara (iktidara gelince verdiği sözü unutanlara) da hesap sorulacaktır. Ama önce Firavun ile hesabımız bitmeli. İbrahim’i Nemrut’un ateşinden kurtarmalı ve ‘beni İsrail’i (vahye muhatap olmayı kabul etmiş ‘hak üzere zahir’ topluluğu) Deniz’den geçirmeliyiz.

Siz can havliyle firavun sultasından kurtulmaya çalışan bir adama, tarafsız ol diyorsunuz. İbrahim ateşe atılırken, heyecanını bastır diyorsunuz. Olmaz be kardeşim olmaz! Yapamam!

Beni ikna edin ki, bu Ergenekoncu taifesi, bu her gün başka bir cunta hazırlığı ile yakalanan silahlı adamlar grubu, kanunları keyiflerine göre yorumlayan Anayasacı, Yargıtaycı, Sayıştaycı esnafı, şu ‘yiyici siyasetçiler’den daha temizdir, daha vatanperverdir, daha lazımdır! Ben de tarafsız olayım!

Benden tarafsız olmamı  istiyorsunuz. Buyurun olalım. İşte görüyorsunuz Doğan ve Karamehmetler gurubu medyası, Türkiye’de yaşananlara sanki hiç muttali değiller. Ortalıkta birtakım sanal rivayetler dolaşıyor. İnsanlar öylesine ölüyor. İktidar zorla ve belgesiz kanıtsız birilerini alıp derdest ediyor. Sonra da hapse tıkıyor. Sanki onları tutuklayanlar, bu ülkenin hakim ve savcıları değil de parti teşkilatı görevlileri…

Siz o medya gruplarına bugüne dek kaç kere ‘tarafsız olun/adil olun’ önerisinde bulunabildiniz? Bu iktidarın hiç mi iyi yanı yok? Hiç mi güzel şeyler yapmadılar? Bu ülkede hiç mi darbe olmadı? Hiç zulüm yaşanmadı, diye sorabiliyor musunuz? Neden o basın bunlardan da bahsetmez?

Hayır! Çünkü size beş para ehemmiyet vermezler. Milleti adam yerine koymadılar ki seni koysunlar!

Yok, neymiş yandaşmışım! Sevsinler böyle yandaşlığı! Benim yaşantım da hayatım da ortada. Birileri bana arabamı yenileyip yenilemediğimi soruyor. Beni o kadar tanıdığını iddia ediyorsan ortalama vatandaş mütevaziliğinde geçindiğimi de bilmen gerekir!

Yazık. Edep etmeyi bilmeyenler, zalime alkış tutanlar güya ulusalcılık ve milliyetçilik dersi vermeye kalkışıyorlar!

O tiplere Erbakan vaktiyle şöyle derdi:

Hadi oradan sizi gidi cuntacılar sizi!

Hakkında Mehmet Ali Bulut

1954’te Gaziantep’in İslâhiye ilçesinin Kerküt köyünde doğdu. İlkokulu burada tamamladı. Gaziantep İmam Hatip Lisesini ve ardından Gaziantep Lisesini bitirdi. 1978 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap ve Fars Dilleri ve Edebiyatları Bölümü’nden mezun oldu. Aynı Fakülte’nin Tarih Bölümünde doktora tezi hazırlamaya başladı. 1979 yılında Tercüman Gazetesi’ne girdi. Tercüman Kütüphanesinin kurulması ve kitapların tasnifinde görev aldı. Birçok kitap ve ansiklopedinin yazılmasına ve hazırlanmasına katkıda bulundu… Daha sonra gazetenin, haber merkezi ve yurt haberlerinde çalıştı. Yurt Haberler Müdürü oldu. Köşe yazıları yazdı… 1991 yılında Haber koordinatörü olarak Ortadoğu Gazetesi’ne geçti. Bu gazete 5 yıl süreyle köşe yazarlığı yaptı. Yeni Sayfa ve Önce Vatan Gazetelerinde günlük yazıları ve araştırmaları yayınlandı. 1993 yılında haber editörü olarak İhlas Haber Ajansı’na girdi. Kısa bir süre sonra ajansın haber müdürlüğüne getirildi. Mahalli bir ajans konumundaki İhlas Haber Ajansı, onun haber müdürlüğü döneminde Türkiye’nin ve Ortodoğu’nun en büyük görüntülü haber ajansı konumuna yükseldi. 1997 yılında İHA’dan ayrılmak zorunda kaldı. Bir grup arkadaşıyla birlikte Veri Haber Ajansı’nı kurdu. Finansal sıkıntılardan dolayı Ajansı kapattı. 1999 yılında BRT Televizyonuna girdi. Haber editörü ve program yapımcısı olarak görev yaptı. 2001 Mayısında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın danışmanlığına getirildi. 3 yıl bu görevde kaldı. Bir süre Ali Müfit Gürtuna’nın basın ve siyasi danışmanlığını yaptı. Turkuaz Hareket’in mantalitesinin oluşturulmasında büyük katkısı oldu. Bugün Gazetesi Yurt Haberler müdürü olarak çalışan Bulut, emekli ve sürekli basın kartı hamilidir. Eserleri: Karakter Tahlilleri, Dört Halifenin Hayatı, Geleceğinizi Okuyun, Rüya Tabirleri, Asya’nın Ayak Sesleri, Ansiklopedik İslam Sözlüğü, Türkçe Dualar, Fardipli Sinha, Derviş ve Sinha, Ruhun Deşifresi, Gizemli Sorular, Ahkamsız Hükümler, Can Boğazdan Çıkar, Sofra Başı Sağlık Sohbetleri gibi yayınlanma aşamasında olan çeşitli eserleri bulunmaktadır. Roman ve Hikaye: Mehmet Ali Bulut’un Roman türünde yazılmış Fardihli Sinha, Derviş ile Sinha adında iki romanı ve aynı serinin devamı olarak Zu Nima ve Fardipli Sinha 2 ve Fardipli Sinha 3 tamamlanma aşamasındadır. Diğer çalışmaları: Çeşitli dergilerde yayınlanmış çok sayıda makalesi, şiirleri bulunan Mehmet Ali Bulut son dönemdeki yazılarını haber7.com’da yayınlamaktadır. Bulut evli ve bir kızı vardır.

Ayrıca Bakınız

Çanakkale Geçilmedi…

Elhamdülillah, bu millet bir kez daha Çanakkale’nin geçilmez olduğunu gösterdi. Bir kere daha, bu millet, …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir