Elhamdülillahlık Başarı!

Başbakan’ın Amerika ziyareti, beklentisi yüksek kesimleri memnun etmedi.

Ne Amerikan cephesinde ne Türkiye cephesinde!

Esasında toplumun büyük bir kısmı fıtri muhaliftir. Bin sene geçse bin değişik yönetim uygulansa yine de memnun olmayacak ve daima muhalif kalacak insanlardan oluşur çoğu kere toplumlar. Tabi bu marazi bir durumdur.

Ancak bu ‘marazi durum’ da toplum mühendisleri tarafından yabana atılmaz. Çünkü insanın muhalefeti, iç huzursuzluklarından kaynaklanır.

Bu tür insanları bir yana bıraksak bile, aslında Başbakan’ın ABD ziyareti, Kuzey Irak yönetiminden başka hiç kimseyi memnun etmemiş gibi görünüyor.

Başbakan “biz istediğimizi aldık” dese de, “ne istediğini” bilmediğimiz için bir değerlendirme yapamıyoruz.

Çünkü Türkiye’nin asıl derdinin ne olduğunu tarif edebilmiş değiliz henüz.

Türkiye, düne kadar ‘kendisinden olan” bir unsurun ayrılmak istemesinden mi rahatsız?

Kuzey Irak’ı tamamen Amerika’ya ve İsrail’e kaptırmış olmaktan mı rahatsızız,

İkide bir ortaya atılan ve her geçen gün çizgileri netleşen ama her seferinde Türkiye’nin büyük bir kısmını içine alan haritalardan mı rahatsız?

Yahut üç beş çapulcu dediği pkk ile dolaylı da olsa el sıkıştırıldığı için mi rahatsızız?

Yahut -açıkça adını koyalım- Kuzey Irak’taki Kürtlerin artık yüksek perdeden Türkiye’ye meydan okumasından mı rahatsızız? (Tabii onları öyle davranmaya bizim sürüklediğimizi de göz ardı etmemek gerekir)

Hangisi?

Yoksa hepsi mi?

Eğer bütün bu rahatsızlıklar ortada duruyorsa, Sayın Erdoğan bu rahatsızlıkların hangisini bertaraf etmiş ki “Elhamdülillah istediğimizi aldık” diyebiliyor.

Oysa bizim açımızdan asıl zül sayılması gereken, kardeşlerimizle, Amerika üzerinden diyalog kurabilir hale gemlemezdir?

Asıl fiyasko, Türk diplomasisi açısından bin yıllık fıtri bir dostun (Kürtlerin) kaybedilmesidir. Kaybedilmesi şöyle dursun, izlenen politika ile onları her gün biraz daha düşman safına itiyoruz.

-Peki, pkk ve Kuzey Irak Kürtleri bize dost gibi mi davranıyor?

-Elbette ki hayır. Ama unutmamak lazım ki, 1992’lere kadar Barzani kuvvetleri ile PKK savaşıyordu. Ve arkasında bir parti yoktu.

Öcalan’ın da bir “Türkiye projesi” olduğu belirtiliyordu. GAP projesiyle bölgenin kalkınacağı ve orada oluşacak homojen nüfusun ileride problem olacağı endişesiyle başlatılmış bir proje… Bölgenin nüfusunun seyreltilmesi projesi…

Kendi başlattığı bir projeyi Suriye ve Yunanistan’a kaptırmaktan mı huzursuz Türkiye?

PKK bugün bölge ülkeleri için Truva atı haline gelmiştir ve o atın içinde Amerikan askeri kıyafetini giymiş Siyonist güçler var…

Dikkat ederseniz, Amerika, beş kasımdan sonra İsrail’e “menfaatlerinin zarar görmeyeceği” noktasında alel acele bir teminat verdi.

Irak’ın kuzeyi resmi evraklarda hala bizim üzerimizde görünüyor. Ama pratikte artık orası Amerika!

Maalesef artık oraya girip çıkmamız ne bizim ne de Irak yönetiminin inisiyatifindedir. Hatta Barzani bile “tam” dese Türkiye oraya giremez. Girerse karşısında Amerika’yı bulacak…

Nitekim de onun için Erdoğan Amerika’ya gitti.

Amerika elbette ki Türk kamuoyunu rahatlatmak ve Erdoğan’ın üzerindeki baskıyı azaltmak için böyle şeyler söyleyecek.

Türkiye daha birkaç yıl oraya giremez. Kuzey Irak’ın ordusu henüz oluşmadı. Şimdi bir darbe alırsa beli kırılır. O yüzen Amerika, Kuzey Irak’ta güçlü bir ordu oluşuncaya kadar orayı korur. Sonra bizi birbirimize düşürür, kenara çekilip seyreder. Ardından da arabulucu olar gelir babamızın mülkünü aramızda taksim eder, aslan payını da kendisine alıp gider.

Sonra da İsrail’e bırakır. Çünkü oralar arz-ı mevud’dur.

Tabii bunlar palan. Amerika’nın ve İsrail’in planları!

Ne derece tutar tutmaz orasını Allah bilir ama Türkiye’nin aklını başına alması lazım.

Öyle “PKK bizim ortak düşmanımızdır” gibi laflara artık karnımızın tok olması lazım.

Aha ben şuraya yazıyorum.

PKK belki yakın bir gelecekte bizim için problem olmaktan çıkarılabilir. Ama bu kere de Suriye ve İran’ın başına bela edilir.

Dolayısıyla Amerika bu Truva atını kolay kolay bırakmaz. Hiçbir şey olmasa bile, ilerde dizginlerini Amerika’nın elinden almaya çalışacak Kuzey Irak yönetimini kontrol altında tutmak için bile olsa pkk’yı dağıttırmaz.

Öyleyse Türkiye, şapkasını önüne koyup ciddi ciddi düşünmeli. Öyle gündelik politikalarla değil, uzun vadeli çözümler üreten politikalarla

  1. Özelde Kuzey Irak’ta yaşayan, genelde ise bütün Kürtlerle kardeş olduğunu deklare etmeli ve onları yeniden kazanmanın bir yolunu bulmalı…
  2. Basit bir Ermenistan diasporası ile baş edemez durumda iken, başımıza yeni diasporaların açılmaması için kararlı bir yol takip etmeli..
  3. Henüz ayrılıkçı düşünceye kapılmamış büyük çoğunluğun gönlünü kazanmanın bir yolunu bulmalı. Benim bu konudaki önerim, İslam’dır ve İslam milliyetidir.
  4. Bunu yaparken pkk’nın dahili illegal uzantılarını parasal alt yapıları ile birlikte mutlaka ama mutlaka yok etmelidir. Hiç bir tereddüt göstermeden.
  5. DTP’nin, pkk’nın meclise uzanan kolu olduğu kabul görmesine rağmen, Türkiye, bu parti mensuplarını legal bir siyasi zemine çekmekle örgütün kan dökücülük vasfını bertaraf etmelidir.
  6. Biz kabul etmesek de ayrılıkçı fikir tohumları, pkk tarafından, Kürtlerin içine serpiştirildi. Bunun ilerde büyük sıkıntılar doğuracağı kesindir.

Öyleyse Türkiye bütün bu tehlikeleri bertaraf edecek bir yol izlemelidir. Kangren olmuş unsurlar elbette kesilir. Fakat kurtarılabilecek dokuların kurtarılması için acil bir konsültasyona gidilmeli. Her şey yeni baştan masaya yatırılmalı ve Türk milletini bekası açısından her unsur tek tek yeniden değerlendirilmeli..

Vurmak, kırmak, yok etmekle bütün bir unsur yok edilemeyeceğine göre, siyasetimiz o unsuru kazanmaya yönelik olmalıdır.

Haa elbette ki verilecek bir karış toprağımız olmaz. Hiçbir milletin böyle bir lüksü de yoktur.

Bütün bunları bir arada yaşama kültürü adına söylüyoruz. İlla da ayrılıkçı hareket etmek isteyenlere Türk milletinin kahredici gücü de gösterilmelidir.

Tabii o gücü kullanmak da güç, beceri ve akıl ister.

Böyle sadece hamasetle olmaz. Bu ülkenin bir geleceği olacaksa, o da bilim üretmekten, güç üretmekten, ortak akıl ve siyasi liderlik üretmekten geçer.

Bu açıdan bakıldığında Erdoğan’ın Bush’a ‘pkk bizim ortak düşmanımızdır” dedirtmesi bir başarıdır.

Ama “Elhamdülillah” dedirtecek kadar değil!

Hakkında Mehmet Ali Bulut

1954’te Gaziantep’in İslâhiye ilçesinin Kerküt köyünde doğdu. İlkokulu burada tamamladı. Gaziantep İmam Hatip Lisesini ve ardından Gaziantep Lisesini bitirdi. 1978 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap ve Fars Dilleri ve Edebiyatları Bölümü’nden mezun oldu. Aynı Fakülte’nin Tarih Bölümünde doktora tezi hazırlamaya başladı. 1979 yılında Tercüman Gazetesi’ne girdi. Tercüman Kütüphanesinin kurulması ve kitapların tasnifinde görev aldı. Birçok kitap ve ansiklopedinin yazılmasına ve hazırlanmasına katkıda bulundu… Daha sonra gazetenin, haber merkezi ve yurt haberlerinde çalıştı. Yurt Haberler Müdürü oldu. Köşe yazıları yazdı… 1991 yılında Haber koordinatörü olarak Ortadoğu Gazetesi’ne geçti. Bu gazete 5 yıl süreyle köşe yazarlığı yaptı. Yeni Sayfa ve Önce Vatan Gazetelerinde günlük yazıları ve araştırmaları yayınlandı. 1993 yılında haber editörü olarak İhlas Haber Ajansı’na girdi. Kısa bir süre sonra ajansın haber müdürlüğüne getirildi. Mahalli bir ajans konumundaki İhlas Haber Ajansı, onun haber müdürlüğü döneminde Türkiye’nin ve Ortodoğu’nun en büyük görüntülü haber ajansı konumuna yükseldi. 1997 yılında İHA’dan ayrılmak zorunda kaldı. Bir grup arkadaşıyla birlikte Veri Haber Ajansı’nı kurdu. Finansal sıkıntılardan dolayı Ajansı kapattı. 1999 yılında BRT Televizyonuna girdi. Haber editörü ve program yapımcısı olarak görev yaptı. 2001 Mayısında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın danışmanlığına getirildi. 3 yıl bu görevde kaldı. Bir süre Ali Müfit Gürtuna’nın basın ve siyasi danışmanlığını yaptı. Turkuaz Hareket’in mantalitesinin oluşturulmasında büyük katkısı oldu. Bugün Gazetesi Yurt Haberler müdürü olarak çalışan Bulut, emekli ve sürekli basın kartı hamilidir. Eserleri: Karakter Tahlilleri, Dört Halifenin Hayatı, Geleceğinizi Okuyun, Rüya Tabirleri, Asya’nın Ayak Sesleri, Ansiklopedik İslam Sözlüğü, Türkçe Dualar, Fardipli Sinha, Derviş ve Sinha, Ruhun Deşifresi, Gizemli Sorular, Ahkamsız Hükümler, Can Boğazdan Çıkar, Sofra Başı Sağlık Sohbetleri gibi yayınlanma aşamasında olan çeşitli eserleri bulunmaktadır. Roman ve Hikaye: Mehmet Ali Bulut’un Roman türünde yazılmış Fardihli Sinha, Derviş ile Sinha adında iki romanı ve aynı serinin devamı olarak Zu Nima ve Fardipli Sinha 2 ve Fardipli Sinha 3 tamamlanma aşamasındadır. Diğer çalışmaları: Çeşitli dergilerde yayınlanmış çok sayıda makalesi, şiirleri bulunan Mehmet Ali Bulut son dönemdeki yazılarını haber7.com’da yayınlamaktadır. Bulut evli ve bir kızı vardır.

Ayrıca Bakınız

Ayağı Yere Basmayan Bir Yazı (II) – (İfsat İktidarının Sonu)

Geçen yüzyılın başında onların taleplerine izin vermeyen Osmanlı’yı yıktılar ve İsrail devletinin kurulması önündeki manileri …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir