Ergenekon’un ‘Kürt Memet’leri

Şu Ergenekon -ki bu operasyonun adının Ergenekon olması ta işin başından beri canımı sıkıyor- ‘kırk kat’ torbası gibi. Deşildikçe içinden pislik çıkıyor.

Bu ne menem örgüttür ki, güya milletin bekası için, milletin başına dert olmuş. Bil cümle habaset eniklerini o besleyip milletin canına tebelleş etmiş.

1980’li yıllardan bu yana yaşanmış bütün suikast, tuzak, desise, kargaşa, fitne, darbe ve darbe kışkırtıcılığı hep onun başının altından çıkmış. İddianamede yer alan belge, bilgi ve tanıklar gösteriyor ki, bu ülkede dökülen her damla kanda onların rengi, her hilede onların nefesi, her ihanette onların teması ve desisesi var. Belgeler öyle diyor, iddialar öyle gösteriyor!

Hakikaten böyle mi?

Böyle ise bunlar asla kendi başına olamaz.

Şu örgütün devlete, siyasete, medyay ve ekonomi baronlarına rağmen varlığını sürdürebilmesi ve hele hele işlediği bunca cinayete rağmen yakayı hiç ele vermemesi asla makul değildir.

Bu olamaz. Asla olamaz. Savcılar, sayıp döküp önümüze koydukları bunca cinayet ve fiillerin, bu kendi göbeklerini kesmeye bile kabiliyeti olmayan insanlar tarafından yapılmış alabileceğine bizi ikna edemezler.

Yakalanmış üç beş asker artığı, birkaç siyaset döküntüsü, iki üç gazeteci bozuntusu ve bir elin beş parmağı kadar da safdil milliyetçi ve ulusalcı ile yapılacak işler değil bunlar.

Askeriyeye ait malzeme kullanıyorlar. Devlete ait imkân kullanıyorlar. Millete ait yetki kullanıyorlar ama kimse görmüyor, bilmiyor sezmiyor!

Hadi canım demez misiniz?

Ben zannediyorum ki, yakalanıp içeri atılanlar olsa olsa örgütün ‘leşi sürüklemekle’ görevli olanlardır. Yani üç beş azmettirici ve birkaç tetikçi.

Bunların başı kim. Amiri, efendisi kim? Amaçları tam olarak ne? Kim adına ve ne amaçla bu kadar cinayetleri ve olayları işlemişler.

Sonra, herhalde bu işler bedava dönmüyor. Bunları besleyen, finanse eden birileri mutlaka vardır. Neden bugüne kadar, örgütün ekonomik kaynaklarıyla ilgili bilgi ve belge yok.

Devletin kaynaklarını kullanmışlarsa hangi bankaları iç etmişler. TMSF’nin tahsil edemediğini söylediği kayıp paraları mı kullanmışlar. Bu örgütün ekonomi baronu kim? Hangi yerel yönetimleri haraca bağlamışlar ki bu devasa örgütü finanse edebilmişler?

Örgütün bütün günahını Veli Küçük’ün ve -yüzüne bakılırsa kendisini bile idareden aciz görünen- şu jitemci albayın boynuna atıp ‘asıl örgüt’ bir kere daha kendisini ‘hafa’toprağına gizlerse, bu ülke, bu halk, 150 yıldır olduğu gibi bir kere daha derin bir aldatılmışlığa mahkum edilecektir.

***

Öyleyse öncelikle bu örgüt’ün temel amacının ne olduğu iyi belirlenmeli ve halka deklare edilmeli.

Ak Partiyi devirmek için kurulmuş bir örgüt olmadığı kesin. Bu kadar basit bir amaçları olamaz. Çünkü bunlar, kendilerini devletin sahibi gibi görüyorlar. Milleti bile tahkir ettiklerine ve aşağıladıklarına göre bu örgütün amacı çok daha tehlikelidir.

Benim kanaatim, bu örgütün ana gayesi, İttihat ve Terakki ile birlikte içimize atılan nifakın sürekliliğini sağlamaktır.  Tabii ki asıl ‘zındıka komitesi’nden söz ediyorum. Şu Ergenekoncuların görevi onlar adına üstlenilmiş bir taşeronluktan öteye gitmez. Asıl o ‘zındıka komitesi’ ne ulaşmak lazım. Onlardır sahip(!) çünkü.

Nasıl ki, bizde, ‘din karşıtlığı’ olarak dikte edilmiş laikliğin korunması bir takım kurumsal örgütlere havale edilmiş, öyle de bizi canımızdan bezdiren ve yüz yıldır günden güne Türk milletini mahvolmaya doğru sürükleyen; yegane amacı Türk milletini, kendi özünden koparıp, bütün bütün sukut ettirmek, İslamiyet ile bağlarını kesmek ve İslamiyet defterine yazılmış bin yıllık şanlı tarihini lekedar etmek isteyen şu menhus rejimin de bir bekçisi ve koruyucusu vardır ki ona ‘zındıka komitesi’ diyorum.

Mustafa Armağan, yanlış hatırlamıyorsam bir yazısında, cumhuriyetin ilk dönemlerinde, bu görevin, -rejimi kollama görevi- çoğu eski İttihat ve Terakkici olan 120 kişilik bir heyete teslim edildiğini yazmıştı.

Güya cumhuriyet rejimini ayakta tutmakla görevli bu komite, inkılapları koruyacak ve türk milletinin muasır medeniyet yolundan sapmasını önleyecekti. 80 yılın sonunda geldiğimiz şu noktaya bakın ki, Türk milleti muasır medeniyetler seviyesine gelmek şöyle dursun, kendi geçmişinden utanır, atasına küfreder bir ucube olmuş. Demek ki o komite görevini iyi yapmış! Batının uşağı, Doğunun soytarısı olmuşuz!

Ama Şu güzel millet, kendisine oynanan sinsi oyunu hissetmiş ki, 50 yıldır şu oyunları bozmaya çalışıyor. Tarihiyle buluşmak için yol arıyor. Çok partili döneme geçtikten sonra, yeniden kendi köklerine dönmek ve hatırasını muhafaza ettiği ihtişamlı geçmişine yeniden kavuşmak için yol aradıkça, bu zındıka komitesi de onu yolundan alıkoymak için çareler üretti. Terör yarattı, terör örgütleri üretti, darbeler yaptırdı. Ta ki halk canından bezsin.

İşte, şu Ergenekon dediğimiz örgüt de aynı zındıka komitesinin, ‘vatan millet sakarya’ adıyla örgütleyip ‘milli’ kisve giydirip piyasaya sürdüğü tetikçilerinden başka bir şey değildir. Sizi temin ederim şu garibanların büyüüük bir kısmı yaptıklarıyla vatana hizmet ettiklerini sanıyorlar.

Nitekim, içeriye alınanların hepsi nisbeten ‘milliyetçi’ olanlar. Perinçek ve birkaç İşçi Parti’linin içeriye alınması bir gösterişten ibarettir.

Ayrıca, ben şu olup bitenlerde çok daha derin acılar sbırakacak gizli bir niyet daha seziyorum. O da şu Ergenekoncularla birlikte, gerçek vatanperverleri ve milliyetçileri de şu ülkeden soğutacaklar. Milliyetçileri islamiyetten bütün bütün soğutacaklar. Benim savcılardan özellikle beklediğim feraset şudur ki, kelimelerini ve isnatlarını doğru seçsinler. Suç işlemiş insanlarla, sadece milletine sevgi duyduğu icçin safiyane şu meselelere taraf olmuş insanları birbirinden ayırt etsinler.

Yoksa bir örgütü ayıklayacağız derken, milleti ayakta tutan temel sütunlardan birisini (milliyetperverlik) devireceğiz. Ötekini de (dini de) dayanaksız ve mesnetsiz kılacağız. Aman dikkat.

***

Bir başka açıdan meseleye bakalım. Mesela siz, evet siz, şu örgütün CİA’dan yardım görmeden iş yaptığına inanıyor musunuz?

Yahut olup bitenlere MOSSAD’ın hiç karışmadığını, yönlendirmediğini, örgütlemediğini söyleyebilir misiniz?

Ayrıca hani bu örgütün siyaset ayağı? Hadi diyelim 1973’e kadar hep İnönü’ye danıştılar. Ondan sonra kim bunlara ‘babalık’ etti?

Beyler, Ergenekoncuların siyasi başı, ekonomik baronu, coni’si, Hayim’i bulunmadan şu gariban insanların yargılanıp cezalandırılması hatadır, hıyanettir, cinayettir.

Hem, neden bunların hepsi ulusalcı veya milliyetçi? Her melanetin altından mutlaka bir Sebataycı’nın çıktığı bu ülkede neden Ergenekoncu sebataycı yok? Niye komünisti, Siyonisti yok?

Yoksa asıl efendi, onlar da, bunlar uşak mı?

Çünkü, cumhuriyetin dayatmacı bir despotizme dönüşmesini sağlayan onlardır. Keza inkılapların asıl manalarıyla değil de İslam karşıtlığı şeklinde konuşlandırılmasını sağlayan da bir sebataycıdır. Hayim Naum! Harflerin tağyiri, kıyafetin tebdili, hilafetin ilgası tamamen onun eseridir.

Mustafa Kemal ile Lord Curzon arasında mekik dokudu. “Siz onlara cumhuriyet verin, ben size manası yok edilmiş bir Türk teslim edeceğim’ demişti, Lord Curzon’a.

Varlığı İslam ile mezcolmuş, bin yıl İslam’ın bayraktarlığını yaparak dünyayı zalimlere dar etmiş, İslam’ın elindeki en keskin kılıç olan Türk milletini, şu misyonundan uzaklaştırmak için her türlü hile ve desiseye başvurmuş derin Hıristiyanlık ve dünya Siyonistleri, bunu Hayim Naum sayesinde başardılar.

Cumhuriyetle birlikte içimize sokuşturulan şu gizli örgütün yegâne vazifesi, Türk milletini, yozlaştırmak ve benliğinden uzaklaştırmaktır. Bunun için de en zekilerimiz, en milliyetçilerimizi, en uyanıklarımızı alıp devşirdiler ve bizim üstümüze saldılar. Kimisi mason, kimisi roteryen, kimisi lion, kimisi siyon olarak örgütlenip içimize salındı. Bizi dört koldan kuşattılar. İşte şu Ergenekoncuklar da olsa olsa kan dökmekle görevlendirdikleridir.

Bunların daha Darvinist ve komünist taifesi hiç ortaya çıkmadı. Çünkü asıl bela orada. Milletin imanı, gençliğin kalbi ve izanı, şu ‘yalak’lara dökülen zehirli sularla kirletilmektedir. Şu kesim öyle gizli ve sinsi çalışıyor ki bakın, Darvinizm ve pozitivizm her yerde rafa kaldırıldığı halde bizde hala yürürlükte. Komünizm her yerde yok edildi bizde cap canlı duruyor. İşte şu komitenin bir ayağı da odur.

Şu zındıka komitesinin kadınlar kolu da vardır. Muhakkak ki vardır. Peki, nerede Ergenekoncu kadınlar? ‘Çağdaş’ yaşam adı altında yıllarca hayasızlık telkin edenler yok mu?

Bakın Kemalist Türkan Saylan’ın misyonerlik faaliyetlerine hizmet ettiği MİT raporlarıyla sabitlendi. Oysa Türkan Hanım, çağdaş yaşamın en parlak bir numunesi ve Atatürk milliyetçiliğinin en nadide örneği olarak sunuldu millete yıllarca. Bu nasıl bir Kemalist Milliyetçidir ki Hıristiyanlığın içimizde yayılmasına hizmet etmeyi kendisine yedirebiliyor.

Eğer, yukarıda sözüne ettiğim zındıka komitesinin asıl amacını bilinirse, çağdaş bir Atatürkçü hatununun misyonerlik yapma nedenini de anlarsınız.

***

Belki tuhafınıza gidecek ama yakalanmıp içeriye atılmış Ergenekonculara acıyorum. Bunlar örgütün ‘kürt memetleri’ (Kürt kardeşlerimiz şu tabirimden gücenmesinler. Maksadım tabirin kendisidir). Harcanabilir ve gözden çıkarılabilir garibanlar.

Tutabildiler mi içerde İlhan Selçuk’u, Alemdaroğlu’nu? Tutabildiler mi içerde Sinan Aygün’ü?

Hayır!

Sizi temin ederim onlar beraat bile ederler. Çünkü İlhan Selçuk’un üzerine gidilirse örgütün siyasi liderine varırlar. Sinan Aygün sıkıştırılırsa ekonomik baron ele geçirirler. Bu ikisine ulaşıldığında, Türkiye’deki en üst zat da deşifre olur…

O da sadece, CİA’ya veya Mossad’a yuhut Gizli Derin Avrupa’ya hizmet eden bir ‘yerli’dir. Büyük bir siyasetçi içeri alınmadan, büyüüük bir para babası tutuklanmadan, en baron medya patronunun yakasına yapışılmadan şu gizli komiteyi dağıtamazsınız. Ona ulaşmadıkça da iktidar olamazsınız.

Peki bunların gerçekleşmesi mümkün mü?

Ben size söyleyeyim.

Bunların hepsi olacak. Nasıl olacak, kim yapacak bilemiyorum. Fakat hadisat ve gidişat gösteriyor ki, İslam geleceğin hâkim dini olacak. Onun yolu da şu gizli zındıka komitesinin yok edilmesinden geçiyor. Ve öyle de olacak!

Çünkü İslam, bütün dinler üzerinde zahir ve hakim olmadıkça kıyamet kopmayacaktır.

Bu bir İlahi vaaddir ve O’nun vaadinde hilaf yoktur!

*** *** ***

Bu yazı “25.Ağustos.2008 10:38:10” tarihinde gasteci.com’da “Ergenekon’un Kürt Memetleri” başlığında yayınlanmıştır.

Hakkında Mehmet Ali Bulut

1954’te Gaziantep’in İslâhiye ilçesinin Kerküt köyünde doğdu. İlkokulu burada tamamladı. Gaziantep İmam Hatip Lisesini ve ardından Gaziantep Lisesini bitirdi. 1978 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap ve Fars Dilleri ve Edebiyatları Bölümü’nden mezun oldu. Aynı Fakülte’nin Tarih Bölümünde doktora tezi hazırlamaya başladı. 1979 yılında Tercüman Gazetesi’ne girdi. Tercüman Kütüphanesinin kurulması ve kitapların tasnifinde görev aldı. Birçok kitap ve ansiklopedinin yazılmasına ve hazırlanmasına katkıda bulundu… Daha sonra gazetenin, haber merkezi ve yurt haberlerinde çalıştı. Yurt Haberler Müdürü oldu. Köşe yazıları yazdı… 1991 yılında Haber koordinatörü olarak Ortadoğu Gazetesi’ne geçti. Bu gazete 5 yıl süreyle köşe yazarlığı yaptı. Yeni Sayfa ve Önce Vatan Gazetelerinde günlük yazıları ve araştırmaları yayınlandı. 1993 yılında haber editörü olarak İhlas Haber Ajansı’na girdi. Kısa bir süre sonra ajansın haber müdürlüğüne getirildi. Mahalli bir ajans konumundaki İhlas Haber Ajansı, onun haber müdürlüğü döneminde Türkiye’nin ve Ortodoğu’nun en büyük görüntülü haber ajansı konumuna yükseldi. 1997 yılında İHA’dan ayrılmak zorunda kaldı. Bir grup arkadaşıyla birlikte Veri Haber Ajansı’nı kurdu. Finansal sıkıntılardan dolayı Ajansı kapattı. 1999 yılında BRT Televizyonuna girdi. Haber editörü ve program yapımcısı olarak görev yaptı. 2001 Mayısında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın danışmanlığına getirildi. 3 yıl bu görevde kaldı. Bir süre Ali Müfit Gürtuna’nın basın ve siyasi danışmanlığını yaptı. Turkuaz Hareket’in mantalitesinin oluşturulmasında büyük katkısı oldu. Bugün Gazetesi Yurt Haberler müdürü olarak çalışan Bulut, emekli ve sürekli basın kartı hamilidir. Eserleri: Karakter Tahlilleri, Dört Halifenin Hayatı, Geleceğinizi Okuyun, Rüya Tabirleri, Asya’nın Ayak Sesleri, Ansiklopedik İslam Sözlüğü, Türkçe Dualar, Fardipli Sinha, Derviş ve Sinha, Ruhun Deşifresi, Gizemli Sorular, Ahkamsız Hükümler, Can Boğazdan Çıkar, Sofra Başı Sağlık Sohbetleri gibi yayınlanma aşamasında olan çeşitli eserleri bulunmaktadır. Roman ve Hikaye: Mehmet Ali Bulut’un Roman türünde yazılmış Fardihli Sinha, Derviş ile Sinha adında iki romanı ve aynı serinin devamı olarak Zu Nima ve Fardipli Sinha 2 ve Fardipli Sinha 3 tamamlanma aşamasındadır. Diğer çalışmaları: Çeşitli dergilerde yayınlanmış çok sayıda makalesi, şiirleri bulunan Mehmet Ali Bulut son dönemdeki yazılarını haber7.com’da yayınlamaktadır. Bulut evli ve bir kızı vardır.

Ayrıca Bakınız

Ayağı Yere Basmayan Bir Yazı (II) – (İfsat İktidarının Sonu)

Geçen yüzyılın başında onların taleplerine izin vermeyen Osmanlı’yı yıktılar ve İsrail devletinin kurulması önündeki manileri …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir