Obama’nın Beriki Yüzü

Dünkü yazımda, Obama’nın temsil ettiği sanılan değerlerin, bizi nasıl etkileyebileceğini anlatmaya çalışmıştım.

Bugün ise, şu zaferin dünya için ne anlama gelebileceği üzerinde biraz zihin yoracağım. Çok isabetli şeyler söyleyebileceğimi sanmıyorum. Bu bir projeksiyon ve referans noktaları da  kendi teorem ve hipotezlerim olacağı için iddialı konuşamam.

Ben kendi payıma, uzun sürmemek kaydıyla, beşeriyetin büyük bir ‘adil düzen’e doğru yürüdüğüne inanıyorum. Erbakan Hocamızın ‘Adil Düzeni’nden söz etmiyorum tabi. Onun da nihai hedefinin o olduğunu biliyorum elbet…

Hadislerde sözü edilen ve ahir zamanın eşiğinde yaşanacağı ön görülen ‘kurtla kuzunun birlikte yayılacağı’ bir ‘çağ’a doğru gidildiğini bütün işaretler gösteriyor. Zahirde, beşeriyetin hızlı bir tefessüh yaşadığı gerçeğine rağmen…

Adaletin ve bireysel hakların öncelendiği, kimsenin inancından dolmayı kınanmadığı, zulmün, insanlık suçu sayıldığı bir dönem.

Eskiler bu dönemin kırk yıl süreceğini söylemişler. Kırk yıl, çokluğun azlığından kinayedir. 70 yıl deselerdi, uzun sürerdi. Çünkü yetmiş yıl tabirde çokluğun çokluğundan kinayedir.

Büyük ihtimalle, -bir jenarasyon devam edecek- o dönemde, hakikaten, insan onuruna yakışır bir yönetim yeryüzünde hâkim olacak.

Peki, bu nasıl olacak!

Herhalde, şu anda yeryüzünü kan ve gözyaşına boğan mevcut yönetimlerin şıppadanak, tövbe edip nedamet getirip ıslahı nefs edeceklerini söyleyemeyiz. Peki, o zaman nasıl bir inkılâp olacak ki, mevcut yönetimler kendi halklarına veya kendilerinden olmayan unsurlara merhametle muamele etme yoluna girecekler.

Çünkü zulüm ile adil düzen bir arada olmaz.

İslam kültüründe bu beklentinin tahakkuku, Mehdi’nin ve ardından İsa’nın gelmesiyle izah edilir.

Esasında ahir zamanın eşiğinde ‘iyiliği emredip kötülükten alıkoyacak ve kendisinden önce yaşanan bozgunculuğu yok edip, insanı yaratıcısı ile yeniden buluşturacak büyük bir ‘yeniden bağlanmayı sağlayıcı’ (reconnector)öncülerin çıkacağı’ inancı bütün dinlerde mevcut.

Bu adeta, Şeytan’ın ‘insan bozguncu ve kan dökücü bir yaratıktır’ iddiasına karşı Cenab-ı Hakkın, ‘Ben insanı en güzel takvimde yarattım” dediği  ‘eşrefi mahlûkat’olan insanın, hakikatini gerçekleştirmesi rövanşıdır.

Avesta’da, bu seramoni harika bir şekilde anlatılır.

Ahuramazda ile Ehrimen  (Rahman ve Şeytan) kıyasıya bir mücadele içindedirler (zaten hayat budur). Ama hep Ehrimen galip görünür. Günlerin sonuna doğru Ehrimen gemi azıya alır ve ‘Fitne’ (bugünkü karşılığı ile Deccal. Çünkü deccalın işi ‘fitne’dir) anlamına gelen askerini (şu anda ismi hatırlamıyorum) meydana sürer.

Fitne (yani deccal) Ahuramazda’nın bütün askerlerini tek tek mağlup eder. Sonunda ‘fitne’ (tanrı tanımaz azgınlık), haddini aşar ve doğrudan Ahuramaz’daya (yani kutsala, Rahman’a) meydan okur.

Ahuramazda, meydana iner, adı ‘fitne’ye tekabül eden o ekseri (yani deccalı) bir vuruşta indirir aşağıya ve doğrudan Ehrimen’e meydan okur. Ehrimen kaçamaz ve Ahuramaz’da’nın karşısına çıkmaya mecbur kalır. Ahuramazda Ehrimen’i de indirir aşağıya ve ensesinden tutup götürür onu Tanrı İzid’in önüne atar. Böylece karanlık yani fitne bir daha dirilmemek üzere yok olur.

***

Üniversite yıllarında Farsça bir kaynaktan okuduğum şu seramoninin kabul edersiniz ki, detaylarını hatırlamam mümkün değil. Ama üç aşağı beş yukarı böyle.

Günlerin sonunda, iyi ve kötü, hayır ile şer, karanlık ile aydınlık arasında bir kapışmanın olacağı bütün kültürlerde benzer şekilde mevcuttur. Ama bu konudaki rivayetler, genel anlamda sembolik ve alegorik olduğu için, hayal perdesine sarılmışlar ve kabulü imkânsız veya zor bir hal almışlar.

Bu anlatıların ve içerdiği sembollerin tevil edilmesi, zamanın anlayışına göre yeniden karşıtlandırılması gerekiyor. Kelamcı gelenekten gelen İslam alimleri bu tür söylentilere hiç itibar etmemişlerdir. Fakat tasavvufla irtibatlı alimler şu meseleleri işlemişler ve mehdi, deccal, mesih gibi kavramları kendi perspektifleriyle anlatmaya çalışmışlardır.

Günümüzde bu konuyu en detaylı inceleyen ve sembolleri günün değerleriyle eşleştiren Bedizuzaman’dır.

Bediuzzaman bu üç kavramı (deccal, mehdi ve mesih), birer şahıs gibi algılamak yerine, birer ideoloji, akım, anlayış, yaşam biçimi ve program olarak görmeyi yeğler. Onlar birer şahsı manevidir ama o şahsı maneviyi temsil eden bir insan da mevcuttur.

Kendisine mehdiliği isnat eden bazı talebelerine, itiraz eder ve Mehdi’den beklenilen görevlerin bir kişi tarafından yapılabilme imkânı olmadığını ileri sürerek bunu reddeder. Fakat eğer mehdiyet bir ‘imanı takviye ve koruma hareketi olarak anlaşılacaksa (temel görevi odur çünkü), Risale-i Nur o görevi yapıyor” diyerek dikkati kitaplara çevirir.

Ona göre Mehdi’nin üç vazifesi var ve bunların her birini bir başkası yapacak. Ve üç ayrı alanda (alemde) üç ayrı şahıs, ‘Mehdiyet’e taalluk eden hizmetleri görecek. Bu âlemlerdiyanet, siyaset ve askeri âlemdir. Fakat halkın beklentisi da çok siyasi ve askerîdir. Bunlar Müslümanların beklediği Mehdi(ler)’dir.

İnsanlığın beklediği büyük kurtarıcı ise deccalın mesleği olan inkar-ı uluhiyeti (‘fitne’yi) bozgunculuğu, zulmü yeryüzünden kaldıracak ve umumi barışı kuracak Mesih’tir. Hz. Ali ve diğer bir takım sahabe rivayetlerinden hareketle onun Hıristiyanlar içinden çıkacağını ve Hıristiyanlığı tevhit dini olan İslam’a yakınlaştırarak, vahyin çatısı altında bir birliktelik sağlayacağını söyler.

Deccalın rejimi ve yaydığı fitne o kadar kuvvetlidir ve devam eder; (ki) yalnız Hazret-i İsa (A.S.) onu öldürebilir, başka çare olamaz.” ( diye) rivayet edilmiş. Yani, onun mesleğini ve yırtıcı rejimini bozacak, öldürecek; ancak semavî ve ulvî, hâlis bir din İsevîlerde zuhur edecek ve hakikat-ı Kur’aniyeye iktida ve ittihad eden bu İsevî dinidir ki, Hazret-i İsa (as)’ın nüzulü ile o dinsiz meslek mahvolur ölür. Yoksa onun şahsı bir mikrop, bir nezle ile öldürülebilir.” (Şualar, s. 581)

İşte genel anlamda, Müslümanların beklediği o büyük kurtarıcı (‘O -ba – ma’) Mesih’tir. O, tevhit yolundan ayrılmış olanları İslam çizgisine taşıyacağı yahut bunu sağlayacak süreci başlatacağı için o, ‘bizden biribizim yanımızda, bizim tarafımızda’ olarak tasvir edilmiş Müslümanlar tarafından. Barak Obama’nın adının hakikaten de Farsçada tam da bu anlama gelmesi ilginç.

Dolayısıyla şu açıdan Obama’ya bakıldığında, daha adil bir dünya için ondan çok şey beklenebilir. Ama tahmin ediyorum, icraatları en çok bizim canımızı yakar çünkü adı İslam olmakla birlikte en büyük zulümler ve tevhid hakikatine aykırı en feci işler bizim coğrafyamızda cereyan ediyor.

***

Yıllardır Hz. İsa’yı bekleyen Yahudiler, nasıl ki Hz. İsa ortaya çıkınca, onu, Tevrat şeriatını tağyir etmekle suçladılar, ben de korkuyorum ki, eğer gerçekten Obama, bilmeden şu maksada hizmet edecek girişimlerde bulunsa önce biz Müslümanlar onu tecrit eder ve tekfir ederiz.

Çünkü hepimiz, kendi İsa’mızı bekliyoruz. Gerçek İsa’ kimsenin umurunda değil. Zaten hangi argümanlar ve hangi kisve içinde geleceği de bilinmez. Gerçek Hz İsa nasıl ki o dönem Yahudilerin ezberini bozduysa bizim beklediğimiz İsa (as) da Müslümanların ezberini bozar.

Biz daha dinler arası diyaloga bile tahammül edemezken, birilerinin çıkıp bir takım kalıplaşmış İslami kabulleri değiştirmeye kalkması nasıl bir tehevvürle karşılanır siz hesap edin.

Evet Obama, bizimle beraber olacak kişi ise veya bu yolu açacak ise, ondan en çok çekecek yine İslam memleketleridir. Çünkü bizim Kur’an’dan istinbat ettiğimiz İslamiyetimiz, maalesef bugün hayatı bile doğru algılamamıza yetmiyorken, şu hakikatleri kabul etmemizi nasıl sağlayacak?

Obama şudur veya budur bilemem. Ama Amerikalılar, Obama’yı seçerek, hala büyük bir millet ve devlet olduklarını gösterdiler. Demokrasi işte böyle bir şey! İnsan tabiatı güzeli ve hayrı sever. Siz yeterince sabır gösterir ve uygun lisan kullanırsanız, insanlara hayrı sevdirirsiniz.

Obama bunun bir kanıtıdır. Ve aynı zamanda, gelecekten umutlanmak için bir sebep!

*** *** ***

Bu yazı “08.Kasım.2008 11:07:13” tarihinde gasteci.com’da “Obama’nın beriki yüzü” başlığında yayınlanmıştır.

Hakkında Mehmet Ali Bulut

1954’te Gaziantep’in İslâhiye ilçesinin Kerküt köyünde doğdu. İlkokulu burada tamamladı. Gaziantep İmam Hatip Lisesini ve ardından Gaziantep Lisesini bitirdi. 1978 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap ve Fars Dilleri ve Edebiyatları Bölümü’nden mezun oldu. Aynı Fakülte’nin Tarih Bölümünde doktora tezi hazırlamaya başladı. 1979 yılında Tercüman Gazetesi’ne girdi. Tercüman Kütüphanesinin kurulması ve kitapların tasnifinde görev aldı. Birçok kitap ve ansiklopedinin yazılmasına ve hazırlanmasına katkıda bulundu… Daha sonra gazetenin, haber merkezi ve yurt haberlerinde çalıştı. Yurt Haberler Müdürü oldu. Köşe yazıları yazdı… 1991 yılında Haber koordinatörü olarak Ortadoğu Gazetesi’ne geçti. Bu gazete 5 yıl süreyle köşe yazarlığı yaptı. Yeni Sayfa ve Önce Vatan Gazetelerinde günlük yazıları ve araştırmaları yayınlandı. 1993 yılında haber editörü olarak İhlas Haber Ajansı’na girdi. Kısa bir süre sonra ajansın haber müdürlüğüne getirildi. Mahalli bir ajans konumundaki İhlas Haber Ajansı, onun haber müdürlüğü döneminde Türkiye’nin ve Ortodoğu’nun en büyük görüntülü haber ajansı konumuna yükseldi. 1997 yılında İHA’dan ayrılmak zorunda kaldı. Bir grup arkadaşıyla birlikte Veri Haber Ajansı’nı kurdu. Finansal sıkıntılardan dolayı Ajansı kapattı. 1999 yılında BRT Televizyonuna girdi. Haber editörü ve program yapımcısı olarak görev yaptı. 2001 Mayısında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın danışmanlığına getirildi. 3 yıl bu görevde kaldı. Bir süre Ali Müfit Gürtuna’nın basın ve siyasi danışmanlığını yaptı. Turkuaz Hareket’in mantalitesinin oluşturulmasında büyük katkısı oldu. Bugün Gazetesi Yurt Haberler müdürü olarak çalışan Bulut, emekli ve sürekli basın kartı hamilidir. Eserleri: Karakter Tahlilleri, Dört Halifenin Hayatı, Geleceğinizi Okuyun, Rüya Tabirleri, Asya’nın Ayak Sesleri, Ansiklopedik İslam Sözlüğü, Türkçe Dualar, Fardipli Sinha, Derviş ve Sinha, Ruhun Deşifresi, Gizemli Sorular, Ahkamsız Hükümler, Can Boğazdan Çıkar, Sofra Başı Sağlık Sohbetleri gibi yayınlanma aşamasında olan çeşitli eserleri bulunmaktadır. Roman ve Hikaye: Mehmet Ali Bulut’un Roman türünde yazılmış Fardihli Sinha, Derviş ile Sinha adında iki romanı ve aynı serinin devamı olarak Zu Nima ve Fardipli Sinha 2 ve Fardipli Sinha 3 tamamlanma aşamasındadır. Diğer çalışmaları: Çeşitli dergilerde yayınlanmış çok sayıda makalesi, şiirleri bulunan Mehmet Ali Bulut son dönemdeki yazılarını haber7.com’da yayınlamaktadır. Bulut evli ve bir kızı vardır.

Ayrıca Bakınız

Ayağı Yere Basmayan Bir Yazı (II) – (İfsat İktidarının Sonu)

Geçen yüzyılın başında onların taleplerine izin vermeyen Osmanlı’yı yıktılar ve İsrail devletinin kurulması önündeki manileri …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir