1980’li yılların sonunda Tercüman gazetesinin yurt haberlerine bakıyordum. Gazetenin gidişatı kötü… Maaş yok, sıkıntı diz boyu. Ve yurt haberlerde 400’e yakın muhabir çalışıyor.
Diyarbakır’da büromuz var. Birkaç eleman çalışıyor. Bir de bayan muhabirimiz var ki cesur mu cesur. Gözünü budaktan esirgemez. Ne işe göndersek gidip koparıp geliyor.
Bir gün onu dağlarda yeni yeni palazlanmakta olan PKK önderlerinden biriyle konuşmaya gönderdik. İki üç gün sonra döndü, telefonda haberini yazdırıyor.
Haberini yazdırdı. Tam Tercüman mantalitesine uygun bir haber!
Bu arada çevreden gelen istihbarat bilgileriyle biliyorum ki, kızımız örgüte sempati duyuyor. Haberi yazdıktan sonra her şeyden haberim varmış gibi sordum:
-“Bunlar senin gerçek görüşün mü?”
Birkaç saniyelik sessizlikten sonra “Hayır müdürüm” , dedi “bunlar benim resmi görüşüm”
-Peki gerçek görüşün ne?
Bu kere birincisinden daha uzun süren bir sessizlikten ve bir iç çekmeden sonra:
-Müdürüm siz kabul etmeseniz de PKK artık TC’nin gündemini belirleyecek güce ulaşmış’ dedi. Sesinde belli belirsiz bir ‘övünme’ de sezdim.
Sonra o espri parolamız oldu. Uzun süre ‘resmi görüş’ünü bize aktardı. Sonra ben Tercüman’dan ayrıldım, irtibatımız da kesildi… Kendi görüşünü asla gazetesinin haberine yansıtmayandı… Bir profesyonel gazeteci gibi mesleğini işine alet etmedi…
* * *
Dün başbakanımızı dinlerken, o hadise aklıma geldi. Ve merak ettim:
-Bu, başbakanın gerçek duruşu mu, resmi duruşu mu?
Eğer ‘resmi duruş’ ise başbakan adına üzülürüm. Çünkü o büyük bir ‘umut’. Bunca çileden sonra ‘takiyye’ için bile olsa, 60-70 yıldır milletin anasını ağlatan şu vesayet kültürüne ‘Kasımpaşalı’ başbakanımız teslim olmaz diye düşünüyoruz.
Ama anlaşılıyor ki, Başbakan da askerlik yaparken dayak yemiş.
Tırsıp oturdu!
* * *
Bir gün emekli bir askerimize, askeriyedeki dayaktan söz etmiştim. ‘Tamam, disiplin falan ama, siz insanların kişiliğini de imha ediyorsunuz’ demiştim de şaka yollu, “Eeee” demişti, elimize geçirmişken sizi hizaya sokmazsak, höt!’ dediğimizde nasıl söz dinleteceğiz!”
Şimdi anlıyorum ki şaka yapmamış. İşte benim cesur başbakanım da asker ‘Höt!’ deyince “resmi” duruşa geçti!
Başbakanın şu kışını ‘bir bildiği vardır’ şeklinde algılamak istersek, başbakan ‘takiye yapıyor’ deriz.
Gerçi o da yakışmaz ama “E ne yapalım, askerde hepimizin kulağını çekmişlerdi. Demek ki Başbakanımız da bundan muaf değilmiş” der, göbeğimize bakarız!
Asıl yıkıcı olan ötekisi!
Bunun, başbakanın “gerçek duruş” olma ihtimali, başımıza toprak saçar! D tam bir ‘inkisar’ olur ki, şu ‘inkisar’ bizi öldürür!
Millet bu inkisarı, Menderes’in idam edilmesinde yaşadı,
Millet bu inkisarı, ‘baba’ Demirel’in -babalık kabiliyeti şöyle dursun- altına konulan tüm yumurtalar cılk ettiği anlaşılınca yaşadı… ‘Nurlu ufuklar’ın başbakanına yıllarca da oy vermiştik!
Millet bu inkisarı, ‘milli gürüşçü’ Erbakan’ın 28 Şubat’ta, el pençe divan durmasıyla yaşadı,
Şimdi “yiğit Kasımpaşalı’ da bize bu inkisarı yaşatırsa, ben de kalemimi alıp münasip bir yerime takıp oturacağım!
Ve İslahiye’nin meşhur ‘Babül Hançer’i –bilmiyorum hala hatırlayanı var mı?- gibi her gördüğüm siyasetçinin karşısında diklenip “en büyük asker bizim asker” diyeceğim!
Madem ki bir ‘höt’le askere ‘selam duruşu’ alıyorsunuz, niye peşinize takılalım ki. Gidip askerimize paşa paşa selam dururuz!
Biz siyaseti, ‘sivil insiyatifin’ her türlü seçeneğin üstünde tutma becerisi ve cesareti olarak algılıyoruz. ‘İçinde asla zarar bulunmayan ticaret yolu’ halini alan siyaset üslubu ile sivil insiyatif sergilenemez, sergilenemiyor…
* * *
Oysa başbakan daha iki gün önce alkışlanacak adımlar atmıştı! Bütün baskılara rağmen gösterdiğini demokratik duruş yüreğimizi kabarttı!
Evet daha iki gün önce, terörün patronajlığını İçişleri Bakanlığı’na vererek ‘sivil insiyatif’ten yana olduğunu gösterdi!
Keza 28 Şubat sürecinde askeri ilahlara kurban edilen Polis Özel Kuvvetleri’ni yeniden devreye sokarak, askere gerçek vazifesini ve nerede durması gerektiğini hatırlattı!
Peki şimdi şu dünkü konuşmanızı nereye koyacağız? Acaba başbakanımız bize de bir yol gösterir mi?
* * *
Sevgili başbakanım Sustum artık ben!
Bu kalem, milletten utanıyor!
Ve yönümü şu tarafa çeviriyorum. Börtü böcek, çer, çöp, çiçek üzerine yazacağım artık…
Ve bekleyeceğim…
Ya siz gerçek duruşunuzu göstereceksiniz…
Ya da ben bir Yeltsin’in çıkıncaya kadar bekleyeceğim…
Elindeki ‘şişe’siyle tankın üzerine çıkıncaya kadar,
Yahut şu ‘kahraman ordu’ ‘Peygamber ocağı’ olduğunu hatırlayıncaya kadar…
* * *
Ha bu arada, her şey üzerine bahse girerim.
Bu söylediklerim olacak.
Ben bunu Tayyip bey yapabilir diye ummuştum ve hala umuyorum…
‘Şişesi’ olmasa da…
* * *
NOT: Bugünden sonra herkesi bir Taraf almaya çağırıyorum. Tirajını 500 bine çıkarınız ki, ‘doğru’ yerde durduğunuzu birileri de artık anlasın. Bir dostum, bugünden itibaren hergün 10 Taraf alıp dağıtacağını söyledi… Siz de bunu yapabilirsiniz.