Pireyi deve yapmada üstümüze yok…
Bakın 12 Eylül Anayasası’nın birkaç maddesini değiştirebildik diye çocuklar gibi seviniyoruz…
Ne oldu yani. 12 Eylül’ün Anayasaya’a giydirdiği kıyafeti mi değiştirebildik. Onun ruhunu mu tashih edebildik…
Hayır! Ya ne yaptık. Avrupa’nın, bizi Gümrük Birliği’ne kabul etmesi için, değiştirmemizi istediği bazı maddeleri değiştirdik o kadar… Oysa Meclis bunu çoktan yapmalıydı…
Niye bu kadar abartılıyor anlayamıyorum…
Ortalık zafer çığlıklarıyla çınlıyor. Ne var, ne olmuş…
Efendim bu, “Özlediğimiz tablo” imiş…
Ne imiş özlediğimiz tablo… 412 kişinin 38 kişiye galip gelmesini mi kutluyoruz?
Bütün partilerin bir olup RP’yi geritletebilmesi bu kadar mı önemli? Bu kadar mı zor?
Yoksa ilk defa bir haltın üstesinden gelebilmelerini mi kutluyorlar…
Zaman ile Milliyet, “Bravo Meclis’e” diyor. Türkiye ise, “Bu Meclisin başarısıdır” diye manşet atmış…
Sabah hızını alamamış, “Tarih yazıldı” demiş…
Neyin tarihi yazıldı, ne oldu, ne başarıldı…
Allah’tan Yeni Günaydın baklayı ağzından çıkarıyoruz:
‑RP’yi meclis vurdu!
Demek ki, istenen buymuş. RP’yi vurmak!
RP’yi vurmak bu kadar mı zor. Veya bu kadar mı hayati!
Bunu yapmak için bu kadar şamataya ne gerek vardı. Ellerinde istihbarat örgütleri var… Bu partinin bulaştığı yolsuzluklar, yanlışlıklar tesbit edilir. Mahkemeye havale edilir. Hakime talimat verilir iş bitirilirdi…
DEP nasıl kapatılmışsa RP de kapatılırdı… Hala da bu yol geçerli…
Ama inanın bu sevinç çığlıkları RP’nin yenilgiye uğratılması değil. Başka birşey…
Bize göre bir kesimin çığlıklarının kaynağı, Batıdan, yani efendilerinden aldıkları talimatları yerine getirmiş olmanın sarhoşluğudur…
Bir kısmında ise, bölücülüğe engel olan maddelerin değiştirilmesine karşılık dini her türlü faaliyeti engelleyecek unsurları içinde taşıyan maddenin olduğu gibi bırakılması sevinci ağır basıyor…
Ne diyor Ecevit: “Bu laikliğin zaferidir!”
Allahınızı severseniz, bunun laiklikle ne alakası var. Ama var işte…
* * *
Bana göre en iyi başlığı atan Cumhuriyet ve Yeni Yüzyıl oldu…
Cumhuriyetin başlığı “Sivilleşmede 16 adım”. Yeni Yüzyılın başlığı ise “Bu Meclis’ten bu kadar” İşin özünü saptırmadan veriyor…
Nedir yapılan? Bazı maddeler değiştirilmiş…
Yapılan da “ben de bir şeyler yaptım işte!” kabilinden şeyler. Memleketin gerçek problemlerine em olacak ne yapıldı?
Hiç! Hiç ama birileri nümayiş yapmak istiyor.
Güya bu Meclis’in başarısıymış. Halt etmişler. Bu olsa olsa Batı’nın ve basının başarısıdır, eğer bir başarı varsa… Daha doğrusun ANAP’ın basından gelen zorlamalara boyun eğmesi…
* * *
Kimse işin özüne tames etmiyor.
Çünkü Avrupa, bizi Gümrük Birliği’ne almak için, hükümete “Anayasa’daki şu şu maddeleri değiştirin, öyle gelin” talimatı verdi… Bunu herkes biliyor…
Acaba diyorum bu sevincin altında, Sayın Çiller’i tepeden inme bu milletin başına indirenlere karşı ödenen bir diyet borcunun sarhoşluğu mu?
Mümkündür… Nitekim CHP yapılan değişikliklerden hiç de memnun değil. Çünkü yapmak istedikleri değişikliklerin hiç birisini yaptıramadılar… Sırf basından korktukları ve hükümet ortağı oldukları için “kerhen” desteklediler…
Bu meclis, bu tavrıyla bir şeyi daha isbatladı… Biz meclistekilerin milletin vekili değil, Başkanların emirber neferi olduğunu yazmıştık… Böyle olduğu ortaya çıktı…
ANAP Genel Beşkanı oyunu açık açık kullanınca diğerleri de kuzu kuzu onu takip ettiler… Yani eğer ortada bir başarı varsa bu kesinlikle Meclis’teki milletvekillerinin değil, genel başkanlarındır.
Aralarında anlaştılar. Sonra da arkalarındaki kalabalığa “marş marş dediler”, iş oldu bitti. Çünkü arkalarındaki kalabalıkların, “insiyatifsiz zavallılar” olduğunu pekala biliyorlar…
Nasıl ki bir tek koyun yürüdü mü sürünün tamamı yürür, öyle…
Bizce bu işte en zararlı çıkan ANAP oldu. Bugüne kadar hayır diyenlerin pat diye “evet” demeleri, onların ilkesiz insanlar olduğunu ortaya koydu… Anlaşılan Eyüp Aşık da şovmenlik yapmış…
Anlaşılan, ANAP lideri Avrupalılardan zılgıt yedi… Hemen hizaya geliverdi…
* * *
Avrupa’yı tebrik ediyorum… Bu başarı(!) onların.
Demek ki, hala bizi ellerinde, parmaklarında oynatabiliyorlar… İstedikleri zaman ihtilal yaptırıyorlar, istedikleri zaman anayasalarımızı değiştiriyorlar…
Basınımız ise zaten bizden çok onlardan yana… İslam’dan ziyade Hrıstiyanlığa ve ateizme yakın…
Ne demiş Bediuzzaman, “Onlar çalıyor biz olynuyoruz”
Bu kere de öyle oldu…
Birgün de gelir sınırlarımızı değiştirirler… Göreceksiniz pek yakında terör yeniden azacak. Biz yine bağırıp çağıracağız. O zaman birileri yine kulağımıza fısıldayacak. “Değiştirin şu sırnırları, kurtulun” diye…
İşte o gün, Türkiye için demokratikleşme şartı o olacak!
Yıllık izne çıktığım için yazılarıma bir süre ara veriyorum. 20 gün sonra yeniden sizlerle birlikte olmak ümidiyle. Hoşça kalın (MAB)