Aslan Başbakanım Benim

Efendim artık ne kadar sevinsek azdır.

Çok şükür başbakanımız aklandı. Hem zaten bize öyle orada burada karanlık malları bulunan başbakan yakışmazdı.

Efendim bu kadar serveti nereden bulmuşmuş?

‑Size ne! Nerden bulmuşsa bulmuştur. Size hesap mı verecek. Çalmıştır, çırpmıştır, spekülasyon yapmıştır, hırsızlamıştır, ihtikar yapmıştır… kazanmıştır.

Hanımcağız, yıllarca dirsek çürütmüş, ekonomi profesörü olmuş, kazanmanın her türlü yolunu öğrenmiş. Kazanmasın mı yani?

Efendim neymiş, halka ‘kemer sıkın’, gurbetçilere ‘aman paranızı Türkiye’ye gönderin‘ derken, kendisi servetini Amerikalar da, Libyalarda koruyup nemalandırıyormuş…

Size ne bundan? Getirsin parasını buraya da çarçur olsun, öyle mi? Çok uyanıksınız beyler… Hem elinizden geliyorsa siz de yapın! Aczinizden, beceriksizliğinizden çıldıracaksınız nerdeyse.

Sayın başbakanımızda o göz var mı? Kocasına bile soyadını veren bir kadın böyle hatalar yapar mı?

Başbakan olmuşsa kazanmasın mı yani? Elbette servetine servet katacak. Türkiye’de işin raconu bu değil mi?

***

Bir milletvekili, seçilmek için ortaya servet döküyor. Bunu yüzle binle katlamayacaksa niye versin bu paraları?

Türkiye’de servete servet katmanın yolları bellidir. Ya devletin kontrol edemediği alanlarda çalışacaksınız, ya da hükümetle çalışacaksınız.

Eğer iktidardaki partiye geçmişte üç beş kuruş yardım etmişseniz, meşru gayrı meşru bütün kapıları açabilirsiniz… Hele ilgili bakanların veya milletvekillerinin ellerine üç beş kuruş sıkıştırdınız mı, istediğiniz ihaleyi istediğiniz fiyattan alabilir, sonra da bunun üstüne yatabilirsiniz.

Eğer müteahhit değilseniz, yapacağınız şey daha da basittir. Bir yerlerde yatırım yaptığınızı söyleyerek, istediğiniz devlet bankasından istediğiniz kadar kredi alıp, üç beş ay sonra da iflas edeceksiniz.

Ondan sonra gel keyfim gel. Milyarlık düğün mü yaparsınız, üç beş karı mı alırsınız, sosyete sütunlarına malzeme mi olursunuz. Artık ona siz karar vereceksiniz.

Zaten ticaret dediğiniz, enayilerin sırtından geçinme sanatı değil mi?

Millet vergi verecek ki, bankalara para aksın. Böylece uyanıklar da onu alıp kendilerine servet edinsinler…

***

Allaha şükür başbakanımız böyle şeyler de yapmamış. Servet u saman sahibi babası ona zaten katlar, yatlar, hamamlar, hanlar, araziler bırakmış. Ne buyurmuşlar zat‑ı devletleri:

‑Babamdan kalan 437 bin liranın bugünkü ederi 600 milyar küsur. Hem başbakan oldum diye elimdeki parayı çalıştırmayacak mıyım!

Doğru söylüyor. Başbakan oldularsa kazanmasınlar mı yani.

Parasını burda işletse, “Vay başbakanlığını kullanarak servet yapıyor” diyeceksiniz. O de ne yapsın, servetini Amerika’da nemalandırıyor.

Şimdi bir takım ahlak, töre, örf vesaire vesaire gibi gerekçeler gösterip, homurdanıyorsunuz, ama haksızsınız beyler, haksız.

Sayın başbakanımızın ikinci vatanıdır Amerika!.

Gençliğini orda geçirmiş, eminim ilk aşkını orda tatmış, hatıralarının büyük kısmını orada edinmiştir. Ne var servetini de orada nemalandırıyorsa?…

Ben sayın Çiller‘i destekliyorum. Niye bu kadar az servete sahiptir diye de hayıflanıyorum. Çünkü benim başbakanım, dünyanın bir numaralı zengini olmalı…

Birileri oturup fabrika kurmuş, iş yapmışsa, o da okuyup, çalışıp başbakan olmuş. Ellemeyin de küpünü doldursun zavallı kadıncağız!.

Helal olsun, afiyet olsun. Yarasın! Az geliyorsa haber versin, taksitlerini ödemekten iki büklüm olduğum bir Spring’im var, onu da vereyim. Zaten bizim gibi fasa fiso vatandaşlar arabayı ne edecekmiş!

***

Sonra, onun cesaretine de hayranım. Bakın nasıl kükreyip hodri meydan diyor.

Öyle bir kükredi öyle bir kükredi ki, bizim aslan sosyal demokratların bile dizlerinin bağı çözüldü. Tıpış tıpış ona itaat ettiler. İşte başbakan dediğin böyle olur!

Bence sayın Başbakan’ın mutlaka altın bir heykeli yapılmalı ve Ankara’nın göbeğine dikilmeli. ‑yalnız fazla müstehcen olmasın. Çünkü Gökçek’in hışmına uğrayabilir‑

Niçin, derseniz. Onun sayesinde, Türkiye’de ne kadar yalakalık bulunduğunu öğrendik… Bu az mı?

Biz birilerinin bizi aldattığını, oyaladığını, sattığını biliyorduk ama, bunların ekseriyetinin Meclis’te olduğunu bilmiyorduk. Çiller sayesinde bunu gördük ve belledik. Sağolsun, Allah devlet u ikballerine uzun ömür versin. Başımızdan eksik etmesin.

Dışa açılmak, dışa açılmak diyorsunuz. İşte başbakanımız da dışa açılmış bulunuyor. Neden çekemiyorsunuz ki?

Fakat neye seviniyorum biliyor musunuz? Sayın Çiller, Türk solu’nun ne kadar pespaye, ne kadar iddiasız ve dayanaksız olduğunu bir çırpıda ortaya koydu. “Hadi beni desteklemeyin de göreyim” deyince, sayın sosyal demokratlar kuyruklarını bacaklarının arasına kıstırıverdiler…

Benim aslan başbakanım!. Türkiye sana feda olsun! Ye afiyet olsun güzelim, ye!

Sanırım Atatürk yaşasaydı, o da öyle derdi.

Belki de Nutuk’a şöyle bir cümle de eklerdi:

“Ben başbakanın, servet sahibi olanını severim. İstikbal, Türkiye’de kazanıp, dışarıda yatırım yapmaktadır”

Hakkında Mehmet Ali Bulut

1954’te Gaziantep’in İslâhiye ilçesinin Kerküt köyünde doğdu. İlkokulu burada tamamladı. Gaziantep İmam Hatip Lisesini ve ardından Gaziantep Lisesini bitirdi. 1978 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap ve Fars Dilleri ve Edebiyatları Bölümü’nden mezun oldu. Aynı Fakülte’nin Tarih Bölümünde doktora tezi hazırlamaya başladı. 1979 yılında Tercüman Gazetesi’ne girdi. Tercüman Kütüphanesinin kurulması ve kitapların tasnifinde görev aldı. Birçok kitap ve ansiklopedinin yazılmasına ve hazırlanmasına katkıda bulundu… Daha sonra gazetenin, haber merkezi ve yurt haberlerinde çalıştı. Yurt Haberler Müdürü oldu. Köşe yazıları yazdı… 1991 yılında Haber koordinatörü olarak Ortadoğu Gazetesi’ne geçti. Bu gazete 5 yıl süreyle köşe yazarlığı yaptı. Yeni Sayfa ve Önce Vatan Gazetelerinde günlük yazıları ve araştırmaları yayınlandı. 1993 yılında haber editörü olarak İhlas Haber Ajansı’na girdi. Kısa bir süre sonra ajansın haber müdürlüğüne getirildi. Mahalli bir ajans konumundaki İhlas Haber Ajansı, onun haber müdürlüğü döneminde Türkiye’nin ve Ortodoğu’nun en büyük görüntülü haber ajansı konumuna yükseldi. 1997 yılında İHA’dan ayrılmak zorunda kaldı. Bir grup arkadaşıyla birlikte Veri Haber Ajansı’nı kurdu. Finansal sıkıntılardan dolayı Ajansı kapattı. 1999 yılında BRT Televizyonuna girdi. Haber editörü ve program yapımcısı olarak görev yaptı. 2001 Mayısında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın danışmanlığına getirildi. 3 yıl bu görevde kaldı. Bir süre Ali Müfit Gürtuna’nın basın ve siyasi danışmanlığını yaptı. Turkuaz Hareket’in mantalitesinin oluşturulmasında büyük katkısı oldu. Bugün Gazetesi Yurt Haberler müdürü olarak çalışan Bulut, emekli ve sürekli basın kartı hamilidir. Eserleri: Karakter Tahlilleri, Dört Halifenin Hayatı, Geleceğinizi Okuyun, Rüya Tabirleri, Asya’nın Ayak Sesleri, Ansiklopedik İslam Sözlüğü, Türkçe Dualar, Fardipli Sinha, Derviş ve Sinha, Ruhun Deşifresi, Gizemli Sorular, Ahkamsız Hükümler, Can Boğazdan Çıkar, Sofra Başı Sağlık Sohbetleri gibi yayınlanma aşamasında olan çeşitli eserleri bulunmaktadır. Roman ve Hikaye: Mehmet Ali Bulut’un Roman türünde yazılmış Fardihli Sinha, Derviş ile Sinha adında iki romanı ve aynı serinin devamı olarak Zu Nima ve Fardipli Sinha 2 ve Fardipli Sinha 3 tamamlanma aşamasındadır. Diğer çalışmaları: Çeşitli dergilerde yayınlanmış çok sayıda makalesi, şiirleri bulunan Mehmet Ali Bulut son dönemdeki yazılarını haber7.com’da yayınlamaktadır. Bulut evli ve bir kızı vardır.

Ayrıca Bakınız

“Tenkitte ölçü”nün aşırılıkları (1)

22-23 Ekim tarihlerinde kaleme aldığım “Şanssız bir dâvâ adamı; Bediuzzaman” başlıklı yazımız, ya gerçekten maksadı …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir