Bir Mücahit Dervişin Göçü

Cenab-ı Hak Adem’i yaratıp onu Yeryüzü’nun halifesi yapmayı murat edince, diğer varlıkları ona secde etmeye çağırdı…

Bu, sembolik olarak, “yetki”nin insana devriydi…

Bugün Şeytan diye bildiğimiz türün en büyüğü olan İblis, buna itiraz etti. Allah adına “Allahçılık”a soyunda ve “Ben senden başkasına secde etmem” dedi…

Düz mantıkla “muvahhid” bir tavır gibi görünen bu yaklaşım, aslında Şeytan’ın grurundan ve kendisini yüce bilmesinden kaynaklanıyordu.

Cenab-ı Hakk’a, “Ben” dedi, “ateşten yaratıldım. İnsan ise çamurdan yaratıldı. Benim tabiatım onunkinden yücedir. Nasıl onu bana üstün tutarsın” diye itirazda devam etti…

Aynı itirazın bir başka şekli de meleklerden geldi:

– “Ya rabbi sen oraya (yani dünyaya) kan dökücü, bozguncu bir mahluku mu halife yapacaksın. Oysa biz seni hamdinle tesbih ediyoruz”

Cenab-ı Hak, meleklere hitaben, “Ben sizin bilmediklerinizi de bilirim” buyurunca, melekler “Seni tenzih ederiz. Sen her türlü iksiklikten münezzehsin. Bizim senin verdiğinden başka bir bilgimiz yoktur. Sen hikmet sahibisin kime ne vereceğini bilirsin” diyerek teslimiyetlerini bildirdiler ve ademin büyüklüğünü kabul ettiler…

İblis ise inadını sürdürdü…

Bunun üzerine Cenab-ı Hak, onu huzurundan kovdu ve recmetti.

İblis, bunun kendisine kurulan bir tuzak olduğunu ileri sürerek, Allah’tan müsaade istedi. “Eğer bana müsadade edersen, ben sana bu mahlukun ne kadar sefih bir varlık olduğunu isbatlarım” dedi…

Cenab-ı Hak da “Sana kıyamete kadar izin verildi. Onların sağından solundan yaklaş. Onları kendine çağır. Dilediğini yap. Ben de Cehennemi seninle ve sana uyanlarla dolduracağım” buyrdu şöyle dedi:

“-Senin gerçek kullarım üzerinde hiç bir etkin olmayacak, olamayacak!”

* * *

Hz. Nuh (as), tam 950 yıl yaşadı. 900 yıl peygamberlik yaptı ve ona inananların sayısı sadece 9’du.

Karısı bile ona inananlar arasında değildi. Hz. Nuh, nihayet halini Allah’a arz etti ve “Ben bu işin üstesinden gelemedim Ya Rabbi. Mağlup oldum. Artık senden gelen hükmü bekliyorum” dedi…

Cenab-ı Hak ise ona, “Senin kavminin kadınları, artık imanlı insan doğrumyacak” karşılığını verdi… Hz. Nuh, “Öyleyse hüküm senindir” dedi. Ve tufan patlayıverdi…

Hz. Nuh, arkadaşları ve gemiye alınan canlılar dışında yeryüzünde bir tek canlı bırakılmadı… Çünkü onlar imana tahammül edemeyecek kadar körelmişlerdi…

* * *

Demek, üzerinde inananların bulunmadığı bir dünyanın cenab-ı hak nezdinde hiç bir ehemmiyeti yoktur. İlahi hikmette bütün bir kainat, inanan bir insana denk değildir…

Yahut bir tek samimi müin, bu kainatın devamına sebeptir. Ve buyuruldu ki, “Yeryüzünde tek bir mümin bulundukça kıyamet kopmayacaktır”

Ama kıyamet kopacaktır. Çünkü o gün Gaf’ta, artık alnı secdeli bir tek ruh dahi kalmamış olacak…

………

Bugün birer birer bu hazineleri tüketiyoruz.

Ve dünya, baş döndürücü bir hızla varlığının teminatı olan bu güzel insanlardan mahrum kalmaya doğru sürükleniyor… Hergün yeni yıldızlar kayıyor, her mevsim bize hazan oluyor…

Himmeti, çabası, gayereti kendi milleti olan mümin bir insan, bir fert bile olsa, tek başına bir kainattır, tek başına bir dünyadır, tek başına bir millettir…

Ve maalesef böyle insanlar çok azdır, çok az yetişir…

Göçüp gittikleri zaman da beraberlerinde alemin bir parçasını sürükleyip götürürlür.

İşte size böyle bir insanın acılı kaybından söz edeceğim.

Ergin Bayramcı’dan!

Henüz 48 yaşındaydı.

Hayatının tamamını milleti ve dini için harcadı. Herkesin “aman bana bulaşmasın” dediği bir ortamda o, gençliğini ve canını meydana sürdü…

Memleketin kızıl rüzgarlarla sarsıldığını görerek, altı arkadaşıylla birlikte Ülkü Ocaklarını kurdu.

Ve can pahasına, bir iman ve vatan mücadelesi başlattı…

Boşa mı gitti?

Hayır. Müminin kaybetmesi mümkün değildir çünkü. Zahiren kaybetse bile Allah indinde kazanır…

Ama onlar zahiren de kazandılar…

Nitekim, sovyetlerin yıkılmasından sonra, en üst seviyedeki bir komünistin ağzından “Bizi ülkücüler yıktı” itirafı çıkmıştır…

Evet, bu memleketi, Allah’ın izniyle, bu iman ve ülkü erlerinin azmi, komünizmin pençesine düşmekten kormuştur…

Ergin Bayramcı, çağdaş bir Kılıçarslan’dı.

O, nasılkı o gün Haçlı fitnesine karşı islam yurdunu küfrün batağına düşmekten kurtarmışsa, Ergin Bayramcı ve ergin bayramcılar da bu iman yurdunu, kızıl inkarın batağına saplanmaktan korudular…

Bu mücadelede sakat düştü.

Avukattı, ama avukatlık yapmıyordu. Bu riskli mesleği icra edip Rabbisinin huzuruna çıkmaktan korkuyordu. “Belki farkına varmadan bir mazluma karşı bir zalimi savunurum” diye…

Alperendi. Gönlü yüceydi. Alın teri ve emkel geçinmek için baba yadigarı bahçesini işletip geçiniyordu…

Hep davanın rütbesiz bir neferi gibi çalıştı…

İşte bu mücahit derviş, daha ömrünün baharında iken hakka yürüdü…

Siz onu benden daha iyi tanırsınız. çünkü siz onunla gecelediniz, onunla aynı zindanların koğuşlarını paylaştınız, aynı çilelere, aynı acılara göz yaşı döktünüz…

* * *

O, Gaf’taki son selim ruhlar silsilesinden biriydi…

O, Şeytan ile Cenab-ı Hak arasındaki iddiada Allah’tan yana tavır koymuştu… Allah’ın safındaydı. Hatasıyla sevabıyla bir kuldu ve Rabbisi’ni tesdik etmişti.

Adem’in, şeytana ve meleklere malum olmayan, Cenab-ı Hakk’ın “Sizin bilmediklerinizi de ben bilirim” dediği sırrın ta kendisiydi.

Şeytanın “Bozguncu ve kan dökücü” diye hakir gördüğü adimiyyetin bağrında yükselen iman zirvesiydi.

Gönül eri olarak geldi ve öyle gitti. Emanete ve Rabbin iddiasına hiyanet etmedi…

Onu rahmetle anıyoruz. Ve rahmetle anmak boynumuza borç olsun!

Hakkında Mehmet Ali Bulut

1954’te Gaziantep’in İslâhiye ilçesinin Kerküt köyünde doğdu. İlkokulu burada tamamladı. Gaziantep İmam Hatip Lisesini ve ardından Gaziantep Lisesini bitirdi. 1978 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap ve Fars Dilleri ve Edebiyatları Bölümü’nden mezun oldu. Aynı Fakülte’nin Tarih Bölümünde doktora tezi hazırlamaya başladı. 1979 yılında Tercüman Gazetesi’ne girdi. Tercüman Kütüphanesinin kurulması ve kitapların tasnifinde görev aldı. Birçok kitap ve ansiklopedinin yazılmasına ve hazırlanmasına katkıda bulundu… Daha sonra gazetenin, haber merkezi ve yurt haberlerinde çalıştı. Yurt Haberler Müdürü oldu. Köşe yazıları yazdı… 1991 yılında Haber koordinatörü olarak Ortadoğu Gazetesi’ne geçti. Bu gazete 5 yıl süreyle köşe yazarlığı yaptı. Yeni Sayfa ve Önce Vatan Gazetelerinde günlük yazıları ve araştırmaları yayınlandı. 1993 yılında haber editörü olarak İhlas Haber Ajansı’na girdi. Kısa bir süre sonra ajansın haber müdürlüğüne getirildi. Mahalli bir ajans konumundaki İhlas Haber Ajansı, onun haber müdürlüğü döneminde Türkiye’nin ve Ortodoğu’nun en büyük görüntülü haber ajansı konumuna yükseldi. 1997 yılında İHA’dan ayrılmak zorunda kaldı. Bir grup arkadaşıyla birlikte Veri Haber Ajansı’nı kurdu. Finansal sıkıntılardan dolayı Ajansı kapattı. 1999 yılında BRT Televizyonuna girdi. Haber editörü ve program yapımcısı olarak görev yaptı. 2001 Mayısında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın danışmanlığına getirildi. 3 yıl bu görevde kaldı. Bir süre Ali Müfit Gürtuna’nın basın ve siyasi danışmanlığını yaptı. Turkuaz Hareket’in mantalitesinin oluşturulmasında büyük katkısı oldu. Bugün Gazetesi Yurt Haberler müdürü olarak çalışan Bulut, emekli ve sürekli basın kartı hamilidir. Eserleri: Karakter Tahlilleri, Dört Halifenin Hayatı, Geleceğinizi Okuyun, Rüya Tabirleri, Asya’nın Ayak Sesleri, Ansiklopedik İslam Sözlüğü, Türkçe Dualar, Fardipli Sinha, Derviş ve Sinha, Ruhun Deşifresi, Gizemli Sorular, Ahkamsız Hükümler, Can Boğazdan Çıkar, Sofra Başı Sağlık Sohbetleri gibi yayınlanma aşamasında olan çeşitli eserleri bulunmaktadır. Roman ve Hikaye: Mehmet Ali Bulut’un Roman türünde yazılmış Fardihli Sinha, Derviş ile Sinha adında iki romanı ve aynı serinin devamı olarak Zu Nima ve Fardipli Sinha 2 ve Fardipli Sinha 3 tamamlanma aşamasındadır. Diğer çalışmaları: Çeşitli dergilerde yayınlanmış çok sayıda makalesi, şiirleri bulunan Mehmet Ali Bulut son dönemdeki yazılarını haber7.com’da yayınlamaktadır. Bulut evli ve bir kızı vardır.

Ayrıca Bakınız

“Tenkitte ölçü”nün aşırılıkları (1)

22-23 Ekim tarihlerinde kaleme aldığım “Şanssız bir dâvâ adamı; Bediuzzaman” başlıklı yazımız, ya gerçekten maksadı …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir