Kıbrıs Barış Harekatı’nın 20. yıldönümü kutlamaları hazırlıklarının sürdürüldüğü şu günlerde, Kıbrıs Türkü’nden, asla yabana atılmayacak bir talep gündeme geldi.
Kıbrıs Türk Mücahitleri Derneği ili Kıbrıs Milli Koordinasyon Komitesi birer bildiri yayınlayarak, Kıbrıs konusunda Hatay Formülü’nün uygulamaya konulmasını istediler.
Kıbrıs Türkünün Rum’a yamanmak istendiğininin hatırlatıldığı bildiride, Kıbrıs Türk Kesiminin, federasyon veya ilhak suretinde Türkiye’ye katılması teklif edildi.
Bu üzerinde ciddiyetle durulması gereken bir tekliftir.
Bizim hariciyecilerimizin, belki de bu tekliften ödleri kopacak ama, sanırım bu gearçeği görmenin zamanı gelmiş bulunuyor.
Türk diplomasisi, sarfettiği bütün çabalara rağmen, dünyaya haklı davasını kabul ettirememişse artık, bu konuda daha radikal kararlar vermeye kendisini alıştırmalı ve Kıbrıs Türkü’nün feryadına kulak vermelidir.
Kıbrıs Türk Mücahitleri Derneği, Güvenlik Kuvetleri Emekli Subaylar Derneği, Kıbrıs Türk Şehit Aileleri ve Malül Gaziler Derneği, Kıbrıs Türk Barış Harekatı Gazileri Derneği ile Milliyetçi Düşünce Derneği”nin yayınladığı ortak bildiride bakın ne deniliyor:
“20 yıl önce gerçekleştirilen ve bütün Kıbrıs’a huzur getiren Barış Harakatı ile bitmiş olması gereken Kıbrıs meselesi, Rum ve Yunanlıların nihai hedefi olan Enosis hayallerini gerçekleştirmek için uyguladıkları sinsi planlarına bilerek alet olan Batı’nın da katkısıyla ve çok yönlü baskısıyla canlı tutulmaya ve bütün enternasyonal platformlarda ağırlıklı bir biçimde tartışılmaya devam edilmektedir. Batı, güvenlik arttırıcı tedbirlerin konuşulduğu bir dönemde Kıbrıs Tüarkü’nü boğmak için Türk mallarına ekonomik ambargo uygulamaktadır. Kıbrıs’ta devlet olarak Rum kesimini tanıma aybını sürdüren Batı bir yandan da bu ambargolarla Kıbrıs Türkü’nü boğmak istemektedir. Kıbrıs Türkü artık, Türkiye ile entegrasyondan başka çare tanımamaktadır”
Böyle bir teklif, herhangi bir ülkeden, dünyanın en aciz bir ülkesine gelse, bunu tereddütsüz kabul eder. Batılı devletler ise, böyle bir tekliği işgal gerekçesi bile yapabilirler.
Peki bize no oluyor ki, bu kardeşlerimizin çağrısına sessiz kalıyoruz.
Eğer Batı “ne der” pısırıklığına sığınacaksanız bilesiniz ki, Batı 20 yıldır ne demek istediğini pek güzel anlatmıştır. Anlamazlıktan gelen biziz.
Batı, “Ne olursa olsun, Kıbrıs’ı Ruma vereceğim” diyor. Şimdi siz, orada dökülen şehid kanlarını hiçi sayarak, bu teklifi kabul mu edeceksiniz.
Eğer cevabınız hayırsa, bu teklife kulak verin. Bakın size, çözümün nasıl olabileceği konusunda örnek de veriyorlar:
Hatay formülü!
* * *
Nedir Hatay Formülü?
Bilindiği gibi Fransızlar işgal ettikleri güney topraklarımızı boşaltınca Hatay için muhtar bir çözüm önerdiler. Boşaltma işlemi tamamlandıktan kısa bir süre sonra Hatay’da referanduma gidilecek ve halk kendi durumunu belirleyecekti.
Sonunda plebisit yapıldı ve Hatay halkı, Türkiye ile birleşmeye karar verdi. Hatay da yeniden gerçek sahiplerine döndü.
İşte Kıbrıs Türkü böyle bir teklif öneriyor. Kıbrıs’ta bir referanduma gidilir ve halk Türkiye ile birleşmeye karar verir. Mesele bukadar basit.
Evet mesele bu kadar basit ama, basit olmayan, aşılması zor bir gerçek var: O da bizimkilerin pısırıklığı.
Bütün hatlarıyla batıya mahkum olmuş, onların bir dediğini iki etmeme pespayeliğine alışmış bir hariciye ile bu meseleyi çözmek çok güç.
Şayet Türkiye bu teklifi ciddi alıp değerlendirmezse, en fazla bir yıl içinde Rum kesiminin başlatacağı bir silahlı saldırıya hazır olmak zorundadır. Nitekim batıda bunun alt yapısı oluşturulmuş bulunuyor. Rum kesimi, her gün iki milyon dolarlık silah alıyor. Kuzey’deki Türk gücüne karşı koyabilecek seviyeye geldiklerinde, zerre kadar tereddüt göstermeden saldırıya geçecekler.
Üstelik de “Batı ne der”i hiç kale almadan. O zaman ya yeni bir savaşı göze alacağız, ya da şehit kanlarıyla suladığımız toprakları Rumlara bırakacağız.
Pısırık politikalarla, yüreksizlikle büyük işler başarılamaz.
Ya şimdi yaparsınız, ya şimdi. Bu işin yarını yoktur artık. Geçen zaman kesinlikle bizim aleyhimize işlemektedir. Bizim bu pasifliğimiz, olsa olsa Kıbrıs Türkü’nü yeniden acıklı, meşakkatli ve ne kadar süreceği belli olmayan yeni bir mücadeleye mecbur edecektir.
Veya yeni bir Bosna katliamını da Kıbrıs’ta yaşarız olur biter. Siz de tarihe “barışçı politikacılar” olarak geçersiniz…