Sayın Ali Kırca, Atv’de Siyaset Meydanı adıyla hazrıldağı programını ilk sunmaya başladığı zaman, “Ha işte ülkenin bu tür programlara ihtiyacı var” diyerek hayli sevinmiştim.
Kırca, deniyimli, ufku geniş, sağduyulu bir gazeteci. Mesleğinin namusuna sahip iyi yetişmiş, dışardaki gelişmeleri ve bu gelişmelerin bize yansıyan etkilerini iyi bilen birisi…
Siyasi ve sosyal bakış açısının, inançlarının bizim bakış açımızla örtüşüp örtüşmemesi pek önemli değil. Üstlendiği işe kendi kişisel yaklaşımlarını katmamasına beklemek de hakkımız değil.
Ancak, hazırladığı programdaki işlevi çok daha farklı. Kendisi burada mütekellim vahda olmadığı için kendi fikrini işe katma hakkı yoktur.
Eğer kendisinin söyleyecek bir sözü varsa, kendisi de otursun konuşmacılar arasına ve fikrini söylesin…
Üç sebepten dolayı Sayın Kırca’ya böyle bir itirazda bulunma hakkımız vardır.
- Hazırladıkları program, gerek oraya çıkarılan konuklar ve gerekse işlenen konular bakımından olsun gerçekten seviyeli bir programdır. Türk kanallarında zaten az olan böyle seviyeli bir programı sulandırmaya hakkı yoktur.
- Siyaset Meydanı adından da belli olduğu gibi fikirlerin serbestçe tartışıldığı bir program. Bu programda sayın Kırca’nın, yöneticilik üstünlüğünü kullanarak, insanları istedikleri şeyi söylemeye zorlayamaz. Onun vazifesi, konuşmacıların, konunun dışına çıkmalarını ve kişi haklarına saldırıları önlemek olmalıdır.
- Programa çağrılan kişiler de maksatlı seçiliyor. Sayın Kırca, gündemi tartışacak konuklarını belirlerken, sanki, meselenin açıklığa kavuşmasını sağlamaktan çok, kendisinin o konudaki fikirlerini savunacak kişileri özellikle belirliyor.
* * *
Bu program ilk yayınlanmaya başladığı zaman, pazar gecelereni iple çekerdim. Uykumu da feda ederek izlerdim.
Ama son zamanlarda sergilenen tavırlar ve özellikle, Kırca‘nın konuk seçimindeki taraflılılğı programa ilgiyi azaltıyor.
Son üç beş programdan edindiğim intiba şu:
Sayın Kırca bir fikrin bütün yanlarıyla işlenmesine hizmet etmekten çok, onun mahkum edilmesi veya üste çıkarılması endişesi taşıyor.
Son üç programında bu net bir şekilde görüldü. Konuyu Sayın Kırca’nın istemediği doğrultuda savunabilecek konuşmacılar azınlıkta tutuluyor. Eşitlik ve tarafsızlık gözetlenmiyor.
Hele Türk Kimliği ile nüfus planlamasının tartışıldığı son iki programda, Kırca adeta, tavrını aleniyete döktü. Kendisi de konuşmacılarla birlikte, Türk Kimliğini ve Türk Nüfusu’nun artması gerektiği tezini savunanlara saldırdı.
Elbette ki, insanları yüzde yüz objektif olmaya zorlamak yanlıştır. Çünkü insan tabiatı gereği bu mümkün değildir.
Ama sayın Kırca’dan, bu seviyeli programı sulandırmaması ve mümkün olabildiği kadar tarafsız kalmasını beklemek hakkımızdır.
Programa katılacak kişileri bizzat kendileri seçmiyorlarsa, bu işi üstlenmiş arkadaşlarının hakkaniyet ölçülerine uymalarını sağlaması gerekir. Bir fikri lehte ve aleyhte savunacak insanları eşit sayıda tesbit etmeli.
Yoksa bu programa da kendisine de yazık etmiş olur.
Belki sayın Kırca’ya bir anlam ifade etmez ama ben yine de son iki programı sonuna kadar izlemediğimi söyleyebilirim. Üstelik ben bu programın tiryakilerindenim.
Sebebini merak ediyorlarsa söyleyeyim:
Programın ilk yarım saati içinde kendilerinin de tarflı ve gereksiz müdahalesiyle işin nereye vardırılacağı hemen anlaşılıyor.
Sayın Kırca sizden ricamız, bu programı danışıklı döğüş olmaktan çıkarınız… Bu, bugüne kadar sergilediğiniz mesleki ahlakınız açısından da bir ihtiyaçtır.
* * *
Nüfus konusuna gelince. Daha önce yazmıştık. Yine yazacağız. Sayın Kırca’dan da devletin ne için var olduğu gerçeğini biraz araştırmasını bekliyoruz.
O zaman, bu milletin kaynaklarını kendi çıkarları uğruna heder edenlerin, milli serveti halkın hizmetine sunmak yerine kendi kasalarına dolduranların, kirli kazançlarını halkla paylaşmamak için ne kadar adi yollara başvurduklarını görebilir. Eski bir solcu olarak kendilerinin de bunu bilmeleri gerekir.