“İşte buna ‘elhamdülillah’ denir” diyen yazar Mehmet Ali Bulut, CHP’nin son siyasi hamlelerini korkularını aşmasına bağlıyor.
Yıl 1999 – 2000
Kamuran Çörtük beyin BRT televizyonunda çalışıyorum. Rahmetli Şakir Süter’in sunduğu Galeri Programını hazırlıyorum.
Kamuran Bey ile CHP lideri Baykal’ın arası limoni. Baykal ile ilgili ilginç bir rüya görmüşüm, mutlaka bunu ona anlatmalıyım diye çare arıyorum.
Ne yapayım ne edeyim bilmiyorum. Önce dönemin İstanbul İl Başkanı Ali Topuz beye anlattım. Daha sonra da programa konuk aldığımız İnal Batu’ya…
Tabi bütün derdim, CHP’yi rüyada gördüğüm hale çekmek.
Şakir Bey, Baykal’ı davet etmeme müsaade etmiyor. Çünkü Çörtük Bey’in rahatsız olacağını düşünüyor nedense.
Şakir bey hiç bağnazlığı olmayan biri. İlkeli bir duruşu var ama kimseye karşı değil. Ben Baykal için ısrar ettim. O da “Al o zaman” dedi, “Kamuran bey bir şey de derse, bir çare buluruz”
Ben CHP Genel merkezini aradım ve nihayet basın danışmanlarıyla mutabık kaldık. Baykal’ı programa aldık. Programa geleceği gün rica ettim, “Ne olur, 45 dakika öncesinden getirirseniz, Sayın Baykal’a aktaracağım mühim bir iki şey var” dedim.
Yarım saat önce geldiler. Şakir bey de makyaj için ayrılınca kendisi ile odada baş başa kaldık. Ona önce rüyamı anlattım ve sonra da dedemi… Dedem beş vakit namazlı, dindar fakat sıkı bir CHP’li idi. Hatta oğlu Ahmet amcam DP’li oldu diye neredeyse evlatlıktan red edecekti.
Ve sonra dedim ki, o şu anda hayatta olsaydı, bu CHP‘ye oy vermezdi. Gerekçemi de anlattım. Dinledi, samimi ve ciddi bir şekilde dinledi.
Ona şöyle dedim: “Bu parti madem ki halkın partisidir, öyleyse halkın imanına, dinine sahip çıkmalı. Madem ki siz Refah Partisini (o zaman Refah vardı) dini istismar etmekle suçluyorsunuz, o zaman siz millet adına dini istismar etmeden milletin imanına, dinine sahip çıkın da siyaset eşit şartlarda yapılabilsin. Eğer siz dine karşı böyle ‘müstenkif’ durursanız, millet de sizi tardediyor Refaha yönelir.”
Bu ila nihayet böyle gitsin istemiyorsanız, lütfen dine sahip çıkın. Öyle göstermelik falan değil. Sizi temin ederdim, inanan insanların ne cumhuriyetle, ne cumhuriyet değerleriyle ne de doğru tatbik edildiği takdirde rejimle bir problemi var. Problem, rejim adı altında birilerinin dinsizliği şu millete dayatmasıdır.”
Ona Bediuzzaman’ın, dönemin CHP Genel Sekreteri Hilmi Uran’a yazdığı mektubu hatırlattım. “Bir zındıka komitesinin partiyi ele geçirmeye çalıştığını, eğer muvaffak olurlarsa, partiyi vatan, millet ve din aleyhine kullanacaklarını ihtar ediyor”, demiştim. Ve iddia etmiştim; “eğer dine sahip çıkarsanız, bu millet önce sizi bir tartar, samimi olduğunuzu görürse sizi iktidar yapar. CHP dine hulus çıkarmak zorundadır. Yapmazsa ebterdir ve ila nihayet öyle gider.”
Sayın Baykal, hiç de itiraz etmemişti, bireysel anlamda kendisinin de inançlı olduğunu ancak, parti tabanının henüz buna hazır olmadığını ima etmişti.
Ama çok kısa bir süre sonra Şeyh Edebali meselesi, gündeme gelmiş ve kıyamet kopmuştu.
***
Şimdi görüyorum, CHP korkularını aşmış. Yahut korkuları gözlerini açmış. İslam’a ve inananlara saygı göstermeden, bu memlekette siyaset yapılamayacağını, yapılsa da itibar görülmeyeceğini anlamış.
İşte buna ‘elhamdülillah’ denir.
Hatırlarsanız, geçenlerde yazdığım “Servet ve İktidar’ adlı yazımın ‘İstanbul Kaybedilebilir!’ ara başlıklı bölümünde şöyle demiştim:
“İstanbul’da gelinen nokta şu:
CHP bile, ‘sağcı – mazbut, dindar’ diye niteleyebileceğimiz isimlerle seçmen önüne çıkmak zorundadır artık. Bu muhteşem bir gelişmedir.” (20.Ekim.2008)
Evet, CHP, anladı ki eğer iktidar olmak istiyorsa, bunu, dindar insanların arzularını görmezlikten gelerek başaramayacak. O da siyasi ve sivil bir örgüt olarak, nefsi emaresini yenerek, dindar insana elini uzattı. Ebu Süfyan gibi de olsa “Kabul ediyorum!” dedi, “Ben seni dönüştüremedim 85 yılda, sen beni kendi çizgine çektin. Kabul ediyorum seni; nasılsan öyle gel!”
Belki zorda kaldığı için yapıyor, belki menfaat için yapıyor, belki iktidara gelmek için yapıyor ama yapıyor.
***
Hz. Ömer (ra), namaz kılan kölelerini azat edermiş. Sununda bunu köleler anlamışlar ve her köle Ömer’in kölesi olmak için can atarmış. Ömer’e köle olduktan kısa bir müddet sonra namaz kılar, Hz. Ömer de onları azat edermiş.
İş istismar boyutuna varınca dostları Hz. Ömer’i uyarmışlar: “Bak ya Ömer,” demişler “şu köleler seni aldatıyorlar, kandırıyorlar. Sen onları azat ettikten sonra yine bildikleri gibi yaşıyorlar”
Hz. Ömer’in cevabı muhteşem:
-Ben biliyorum beni kandırdıklarını. Ama onlar da şunu biliyorlar ki, Ömer’i ancak hayırla kandırabilirler. Ömer’i kandırmak için bile hayra müracaat ediyorlar ya, o bana yeter”
Evet, CHP de kandırıyorsa bile, anladı ki, bu millet ancak hayırla ve imanıyla aldatılır. Onun gönlünü almak için imana ve dine taraf olmak gerekir. Bu da bize yeter.
Benim âcizane yıllardır söylediğim şu:
“Sonunda şu rejim, bütün kurum ve kuruluşlarıyla, şu milletten özür dileyecek. Asker dâhil, herkes hatasını anlayacak ve yapılan tahribatı tamir edecek!”.
İşte o zaman, şu milletin himmeti yeniden pervaz eder ve tıpkı Müştak Baba’nın haber verdiği gibi “Ankar’a İstanbul ile hemser olur.’ Yani İstanbul’un tarih içinde üstlendiği misyonu istikbalde Ankara üstlenir.
Size ‘bahar geldi, bahar geldi’ deyip duruyordum ya. İşte baharın ayak sesleri.
Teşekkürler gayretli insanlar, cemiyetler, cemaatler, kanaat önderleri! Teşekkürler ey uzak diyarlara uçup giden ve ta o gurbetlerde bile bizim çiçeklerimizi neşvü nema ettiren kuddüs kuşları!
Hepinize teşekkürler.
Teşekkürler Recep Tayip Erdoğan. Ki, 30 yıllık azminin karşısında eğiliyorum. Siyasi hasımlarını bile kendi yoluna çekebildin!
Teşekkürler Baykal, hakikati, tabandan gelecek tepkilere tercih ettin! (İnşallah bu benim rüyamın da hakikatidir.)
*** *** ***
Bu yazı “25.Kasım.2008 20:57:48” tarihinde gasteci.com’da “CHP nereye koşuyor?” başlığında yayınlanmıştır.