CHP lideri Baykal’ın, son grup toplantısında yaptığı konuşma, hiç de uzlaşma arayışlarına hizmet eder nitelikte değildi.
Zaten Baykal’ın herhangi bir meselede uzlaştığı da görülmüş değil. Çünkü siyasi varlığını, şu zıtlaşma ve çekişmelere borçludur.
O yüzden hırçınlaştıkça hırçınlaşıyor. Tahrikin, tahkirin, tezyifin bini bir para.
Ergenekon soruşturması çerçevesinde gözaltına alınanları masum, hükümeti cani addediyor. Yaptığı konuşmayı ben kendisine iade etsem, savcılar hakkımda takibat başlatır.
Ama bir şey söylüyor ki, bence o doğru.
Diyor ki Baykal, “Türkiye’de laik cumhuriyetin savunucuları korkutulmak, etkisizleştirilmek isteniyor. İlk kez devletin katkısıyla (laik cumhuriyetle) hesaplaşma yapılıyor.”
O bunu bir felaket gibi algılıyor ama millet yıllardır böyle bir şey bekliyordu zaten.
Baykal, bu milletin, önünde sonunda -Cumhuriyetle değil ama-, onu canından bezdiren zındıka komiteleriyle (masonlar, gizli komünistler vs), bu komitelerin gönüllü tetikçiliğini yapan laikçi kadrolarla ve milletin iradesini yok sayan cuntacı, dayatmacı ve darbeci zihniyetlerle, -en masum ifadesiyle- İslam’ı ve onun muazzez peygamberini tezyif eden CHP’li kadrolarla hesaplaşmayacağını mı sanıyordu?
Tarih hangi zulmü ve zorbalığı affetti ki, CHP ve ‘Atatürkçülük’ maskesi altına gizlenerek yıllardır milli ve manevi değerlerini tezyif eden şu gizli din ve millet düşmanlarını affetsin…
Baykal bilmez ama Bediuzzaman taa 1946’da dönemin CHP Genel Sekreteri Hilmi Uran’a yazdığı bir mektupta, ‘aman dikkat edin, gizli bir zındıka komitesi partinin dimağını ele geçirmeye çalışıyor” diye ikaz etmişti.
Onu kaale almadılar. Sonunda, dimağı ele geçirilen CHP, bugün halk nezdinde İslam ve Osmanlı düşmanlığını prensip edinmiş birtakım gizli açık örgütlerin şemsiyesi haline geldi.
Bugüne kadar, laikçi zorbaların, darbeci despotların, millet iradesini hiçe sayan cuntacıların altına sığındıkları şu şemsiye artık, milletin estirdiği fırtınaya dayanabilecek özelliğini yitirmiş bulunuyor.
Evet, bu millet hesaplaşıyor. Onu bütün bütün sukut ettirmek, tarihini lekedar etmek ve İslamiyet ile bağlarını kesmek isteyen komitacılar, cuntacılar ve darbecilerle hesaplaşıyor. CHP şu hesaplaşmada milletin karşısında yer almayı seçti.
Millet yakaladıklarını adalete teslim ediyor. Sizin geçmişte yaptığınız gibi özel mahkemeler, fevkalade mahkemeler de kurmuyor. AK Parti’ye kapatma davası açtıkları için alkışladığınız adalet kurumlarına teslim ediyor.
Öyleyse sizin bu feryadınız neden? Bu kadar hırçınlaşmanızın sebebi ne? Yoksa bugüne kadar yapılan ve hepsi CHP’nin hanesine yazılan zulümlerin gelip sizi bulacağından mı korkuyorsunuz? İnsanlar zulmedebilir ama meraklanmayın, kader adalet eder.
***
Elbette bu, bir iktidar kavgasıdır. Türk milletinin, ‘iradesini ipotekten kurtarma’ kavgası!
Dünyanın toplam gidişatını etkileyecek şu kavganın gizli – açık çok taraftarları olacak elbet. Elbette Amerika da, İngiltere de, Almanya da, İsrail de, İran da. şu kavgaya bigane kalmaz.
Çünkü şu milletin diniyle, imanıyla, tarihiyle yeniden buluşması, kesinlikle 21. yüzyılın mukadderatını değiştirecektir. Bunu herkes bilir. Amerika da bilir. Dolayısıyla şu kavganın içinde olmaması imkânsızdır.
Ve tabii bilir ki, önünde sonunda bu kavganın galibi millet olacaktır. O da bundan pay almak için milletin yanında görünür gibi yapacaktır. Ağzını eğip büküp bir şeyler söylemesi bu yüzdendir. Her açıklaması ‘tavşana kaç tazıya tut’ şeklindedir.
Herkes o beyanatları kendi istediği gibi anlıyor nitekim. Şimdi diyorlar ki AK Parti dış destek alıyor. Mümkündür. Ve büyük ihtimalle, el altından da zaten kendi beslemeleri olan şu darbecileri ve cuntacıları destekliyordur.
Bakmayın siz onların ‘ulusalcı’ falan olduğuna. İyi bir siyaset stratejisinde en iyi taraftar, ahmak muhaliftir. Türkiye’de bugüne kadar hangi darbe Amerika’nın izni olmadan yapıldı ki?
Evet, millet hesaplaşıyor. Hazırlanışı ve millete zorla dayatılması da hesap edilirse 150 yıldan bu yana devam edegelen bir kavganın son hesaplaşmalarıdır yaşananlar.
Kader, millet adına şu hesaplaşmayı yapmak üzere R. Tayyip Erdoğan’ı görevlendirdi. Layıktır değildir, bu artık bir anlam ifade etmiyor. Erdoğan’ın şahsi ve siyasi birçok kusuru da olabilir. Neticede o da bir insandır.
Ama millet, herkese ve her şeye rağmen onu alıp şu mücadelenin lideri yaptı; “gel benim adıma bu kavgayı sen yürüt” dedi. O, kendisini şu hesaplaşmanın içinde buldu. Tıpkı Talut gibi. Elbette onun etrafında da yiyiciler, çıkarcılar, menfaatçiler, sahtekârlar, yanlış adamlar olabilir.
Nitekim Talut’un etrafında dört bin kişi vardı, ama nehri geçenler –yani tam manasıyla düzgün olanlar– sadece 314 kişiydi. İşte Talut, o ceberut, baskıcı, zalim Calut’u, içinde Davut (as)’ın da bulunduğu o 314 kişi ile yendi. Bedir’de savaşanlar da 314 kişiydi.
Esasında ‘Calut’ların baskısı ne kadar güçlü olursa olsun, önünde sonunda bir ‘Talut’ çıkıp onu alaşağı eder. Tedbir de çare etmez.
Her şey bir miktar iledir. Zulmün de, baskının da, tıpkı gece ve gündüz gibi bir miktarı vardır. Güneş’in doğma zamanı geldi mi onu hiçbir şey doğmaktan alıkoyamaz.
Şu baskıcı düzenin (tağut) en fazla 80 yıl hakimane devam edeceği haber verilmişti. Öyle de oldu. Güneş -millet iradesinin hakimiyeti- yükselmeye başlayınca onu durdurmak istediler.
Nitekim, şu baskıcı rejimin sürdürülmesinden yana olanlar, halkın (yani Tayyip Erdoğan’ın) ayak seslerini duydular. O yüzden önünü kesmek istediler. Yasaklı kıldılar. Ama millet dayattı.
Siyaseten men ettikleri halde, onu zorla getirip yeniden siyasetin içine sokan halk, şimdi de cuntacıları ve darbecileri tasfiye etmeye karar vermiş görünüyor. Bunu ne Baykal önleyebilir, ne TSK… Zaten kendisi de biliyor artık darbe zamanının geçtiğini.
Hâlâ anlamıyorlar, ‘CHP’nin estiğim estik kestiğim kestik devri’nin kapandığını! Son çareleri Ak Parti’yi kapattırmak!
Dilim varmıyor ama nerede ise ‘Keşke!’ diyeceğim.
Çünkü o zaman milletten merhamet görmeye de hakları kalmaz!
(Bir sonraki yazıda şu ‘uzlaşma’ konusuna bakalım inşallah)
*** *** ***
Bu yazı “24.Temmuz.2008 10:42:28” tarihinde gasteci.com’da “Evet bu bir hesaplaşmadı” başlığında yayınlanmıştır.