Öfke Uğruna Ülkeyi Batırmak!

Nereden okudum kimden dinledim tam hatırlamıyorum. Derler ki; İngiliz siyasetçiler ve din adamları, 1700’lerin başında şeytanın hâkimiyetinin sebeplerini incelemeye çalışırlar.

Aradıkları şey, “Allah’a kutsal kitaplara adanmış din adamlarına peygamberlere, evliyalara, azizlere rağmen, neden ekseriyetle şeytanın galip geldiği”dir. Hem İnsanlar hakkındaki zannında Şeytanın haklı çıktığını Kur’an da itiraf ediyor. (Sebe, 20) .

Uzun bir incelemeden sonra, Şeytanın kalpler arasına tefrika sokarak, toplumları, birliktelikleri parçaladığı, insanları birbirine karşı kamplaştırdığı ve ardından da küçük gruplara ayırıp tefrikalarla kırımlarla insanları birbirine kırdırdığı ve böylece de muvaffak olduğu kararına varmışlar. Varmışlar ama bununla kalmamışlar. Bundan kendilerine bir siyaset dersi çıkarmışlar. Madem ki dünyaya hâkim olmak niyetindeyiz, öyleyse biz de şeytanın taktiklerini kullanmalıyız demişler. “Böl parçala, yut, böl parçala, idare edilmesi kolay olsun”

Zaten tahrip kolaydır. Bunun için yaptıkları ilk icraat, ehlisünnet vel cemaat blokunu parçalamak için Vahhabilik mezhebini icat ettiler. Güya Sünni ama değil, güya Hanefi ama değil. Hatta 1710’larda Muhammed Vahhab İstanbul’a gelmek ister, hemen Londra’dan meseleye müdahale ederler ve Kudüs misyonunun, ne yapıp edin Muhammed Vahhab’ın İstanbul’a gitmesine mani olun. Nitekim de onun İstanbul’a gelmesine mani olunur… Gelse belki o tefrikaya alet olmayacaktı.

Sonrası malum. Koca İslam yurtlarını parça parça ayırıp her birini diğerine düşman edip kendi kılıçlarımızla bizi vurdular.

Şimdi, son derece önemli bir seçimin arifesinde bakıyorum aynı taktik muhteşem bir deha ile yeniden sahneye konmuş durumda.

Malum Türkiye’de ‘sağ’ seçmen, (sağ seçmenden muradım, ilahi otoriteyi esas alan insanlar) oy veren kesimin yüzde 70’ini teşkil eder. Sol oylar ise yüzde 25-26. CHP’nin kendi seçmeninden firesiz oy alabilse ancak bu kadarını alabilir. Geri kalan sağ oylar.

Ama şu seçim öncesinde bakıyorum ki bu yüzde 70’lik seçmen, kendi içinde en az on parçaya bölünmüş. Oysa bu seçim, bir seçim de değil. Milletin mukadderatını doğrudan ilgilendiren bir seçim. Türkiye’nin eski haliyle kalmasını isteyenlerle, Türkiye’nin artık büyümesini, kendi imkânlarıyla ayağa kalkmasını isteyenlerin savaşı olmuş. Türkiye eskisi gibi Avrupa’nın yedeğinde, üçüncü dördüncü sınıf bir Ortadoğu ülkesi kalsın isteyenlerle Türkiye tarihin ona yüklediği misyonu üstlensin diyenlerin mücadelesi. Tam bir birinci cihan harbi ile karşı karşıyayız. Bütün müttefik devletler bir olmuşlar yine. Bunu anlayabiliyorum. Ama dahildeki işbirlikçilerine bakın;

Başta, güya milliyetçi MHP, sonra milli görüşçü Saadet, sonra Alperenci Büyük Birlik, sonra Tarikatçı Haydar Baş, sonra, cemaat, sonra Süleymancıların bir kolu, sonra irabda mahalli bulunmayan bir yığın tırıvırı gruplar… Hepsi şu Siyonist ve Neokoncu, İngiliz dessas politikacıların emrine amade olmuş, hep birlikte birlik ve beraberliği savunan bir partiye karşı ittifak etmişler. İçimizde ne kadar da mandacı varmış meğer! Bunların hali, birinci cihan savaşında mandacılığı savunan Batının işbirlikçilerinden bir farkı yok.

Efendim bu kere AK Parti’ye ders verelim diyorlar. Yahu utanmıyor musunuz, çoğunuz özellikle de cemaat, bu iktidarın nan-u nimetiyle semirdiniz. Her birinize kucak dolusu imkân verildi. Neden o zaman itiraz etmediniz. Madem ki; ‘bu iktidar haram yiyordu, hırsızlık yapıyordu, murdar ile besleniyordu,’ size verirken neden itiraz etmediniz. Ey Süleymancılar size binlerce arsa ve yurt yerleri verildi neden almazlık etmediniz. Ey cemaat devletin bütün kurumları sizinle dolduruldu. Hatta MİT’e alınacak insanların büyük bir kısmı sizden istendi, neden bu hırsızlara, bu soygunculara “hayır!” demediniz. Murdar, sizinle paylaşılınca murdar olmaktan mı çıkıyor?

Size açık söylüyorum; “hiçbir seçimde Ak Parti’yi sahiplenmek bugünkü kadar Rahmani bir hareket değildi.” Asıl şimdi onun yanında yer almak varken, her biriniz efendilerinizin işaretiyle karşı tarafa geçtiniz. İblisin tarafında yer aldınız. Güya hırsızlığa karşı çıkıyorsunuz ama ihanet gibi Rabbin asla kabul etmeyeceği bir hali kendinize yakıştırabiliyorsunuz.

Eğer iktidar, murdar bir et yemişse yarısı sizin kursağınızdadır. Şimdi o murdar nimetlerden yararlanamadığınız için mi bu kadar hırçınsınız, müseccel Türk düşmanlarıyla iş birliği yapmakta beis görmüyorsunuz?

Herkesin ağzında bir HDP! Efendim mutlaka barajı geçmesi gerekiyormuş. Kimse bunun bir oyun olduğunu görmüyor. Bakın Türkiye bir barış sürecini sürdürüyor. Kiminle yapıyor bunu. İmralı ile. Neden İmarlı’yı devre dışı bırakmak istiyorlar. Çünkü İmralı’daki zat, gerçekten bir barıştan yana. Ama bu efendi, farklı düşünüyor. Birçok mahfile çağırıldı ve gerekli emirler verildi. Onu kahraman yapıp Kürtlerin önüne çıkaracaklar ve Türkiye’nin barış süreci de gelmeyecek bir bahara ertelenecek!. Kimse bunu görmüyor. Ama halkın bunu görmesi lazım. Bu en tehlikeli durum… Mesele öyle bir noktaya getirildi ki güya HDP barajı geçmezse Türkiye’de kıyamet kopacak. Ben de size söylüyorum, geçerse de Türkiye başka yoldan bölünme sürecine girecek. Şu anda çatının altında bulunan parlamenterlerimizin çoğu son meclis-i mebusandaki mebuslar gibi ülkenin parçalanmasıyla meşguller. Tek Erdoğan’dan kurtulsunlar isterse ülke batsın.

Ama ben milletin bu oyunu bozacağına inanıyorum. Ey sağ duyu insanları, lütfen seçime katılın, oyunuzu yaksanız da seçime katılın. Türkiye’de 55 milyon seçmen var. Hepsi katılsa, HDP’in yüzde on barajını geçmesi için 5 milyon 510 bin oy alması gerekir.  Ama katılım yüzde 70 lerde kalsa, 4 milyon oyla barajı geçer. Türkiye eğer Kürt kardeşlerimizle bir barış istiyorsa bir istasyon şefi olmaktan öteye gitmeyen şu zatı Kürt halkının lideri konumuna çıkaracak bu tuzağa düşmez! Bu bir tuzak. APO’yu devre dışı bırakmak ve barış sürecinde Türkiye’nin karşısındaki bloku değiştirmektir. Apo yerlidir, bu zat de yerli takılıyor ama sizi temin ederim farklı bağlantıları var. Onu destekleyenlere bakın. Türkiye’nin bütün beynelmilelci Batı yanlıları, açık bir şekilde oylarını HDP’ye vereceklerini söylüyorlar. Bundan da anlayın ki bu adam yerli değil. Bu hareket yerli değil.

Ve sizi temin ederim, artık cemaat de ‘Hoca’nın kontrolünde değil. Cemaat Türkiye düşmanlarının elinde hallaç pamuğu gibi atılıyor. Güya mağduru oynuyorlar. Be kardeşim bu iktidarın yarı ortağı sizdiniz. Niçin bu işbirliğini sürdürmek yerine ayrıldınız ve başka emellere hizmet etmeye başladınız. Çünkü irade artık sizde değil.

Ey mümin kardeş, sen dikkat et! Bu Anadolu’yu kaybederseniz, harapsınız, helaksiniz. Tüm İslam yurtlarının bir Anadolu’su var. Kimin başı derde girse Anadolu onun derdine koşar. Eğer bu Anadolu’yu kaybederseniz, islam belini doğrultamaz. Yapmayın bu ihaneti bu topraklara… Ne diyor Akif, “verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı!”  İstanbul dünyanın tüm şehirlerinden daha kıymetli olduğu gibi, İslam ve geleceği açısından Anadolu da tüm diğer ülkelerden daha kıymetli ve elzemdir. Eğer Anadolu düşse, Mekke ve Medine orada kalamaz. Yapmayın, İblisin ve onun yeryüzündeki evliyalarının oyununa gelmeyin. Bu ülkeyi bir öfke uğruna yakmayın! Emin olun, tıpkı İttihat Ve Terakki’nin vatanperver siyasetçileri gibi sonradan yaptıklarınıza ağlayacaksanız. O günkü aymazlıklar bize bir imparatorluk kaybettirdi. Sizin bu aymazlığınız da bu ülkenin parçalanmasına yol açacak!

Allah basiretimizi ziyadeleştirsin. Bir öfke uğruna Ya Rab şu milleti batırma, batırmalarına müsaade etme. Ya Rabbi bu kavim senin son ordundur ya Rabbi. Bu halk senin son askerindir. Onu zalimlerin ve onların yerli işbirlikçi hainlerinin insafına bırakma!

Bizi yeniden ayrılıkçıların; zulmü ve İslam düşmanlığı müseccel CHP’nin insafına havale etme. Hak etmişsek bile bunu bizden af eyle ey Rabbim!

Hakkında Mehmet Ali Bulut

1954’te Gaziantep’in İslâhiye ilçesinin Kerküt köyünde doğdu. İlkokulu burada tamamladı. Gaziantep İmam Hatip Lisesini ve ardından Gaziantep Lisesini bitirdi. 1978 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap ve Fars Dilleri ve Edebiyatları Bölümü’nden mezun oldu. Aynı Fakülte’nin Tarih Bölümünde doktora tezi hazırlamaya başladı. 1979 yılında Tercüman Gazetesi’ne girdi. Tercüman Kütüphanesinin kurulması ve kitapların tasnifinde görev aldı. Birçok kitap ve ansiklopedinin yazılmasına ve hazırlanmasına katkıda bulundu… Daha sonra gazetenin, haber merkezi ve yurt haberlerinde çalıştı. Yurt Haberler Müdürü oldu. Köşe yazıları yazdı… 1991 yılında Haber koordinatörü olarak Ortadoğu Gazetesi’ne geçti. Bu gazete 5 yıl süreyle köşe yazarlığı yaptı. Yeni Sayfa ve Önce Vatan Gazetelerinde günlük yazıları ve araştırmaları yayınlandı. 1993 yılında haber editörü olarak İhlas Haber Ajansı’na girdi. Kısa bir süre sonra ajansın haber müdürlüğüne getirildi. Mahalli bir ajans konumundaki İhlas Haber Ajansı, onun haber müdürlüğü döneminde Türkiye’nin ve Ortodoğu’nun en büyük görüntülü haber ajansı konumuna yükseldi. 1997 yılında İHA’dan ayrılmak zorunda kaldı. Bir grup arkadaşıyla birlikte Veri Haber Ajansı’nı kurdu. Finansal sıkıntılardan dolayı Ajansı kapattı. 1999 yılında BRT Televizyonuna girdi. Haber editörü ve program yapımcısı olarak görev yaptı. 2001 Mayısında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın danışmanlığına getirildi. 3 yıl bu görevde kaldı. Bir süre Ali Müfit Gürtuna’nın basın ve siyasi danışmanlığını yaptı. Turkuaz Hareket’in mantalitesinin oluşturulmasında büyük katkısı oldu. Bugün Gazetesi Yurt Haberler müdürü olarak çalışan Bulut, emekli ve sürekli basın kartı hamilidir. Eserleri: Karakter Tahlilleri, Dört Halifenin Hayatı, Geleceğinizi Okuyun, Rüya Tabirleri, Asya’nın Ayak Sesleri, Ansiklopedik İslam Sözlüğü, Türkçe Dualar, Fardipli Sinha, Derviş ve Sinha, Ruhun Deşifresi, Gizemli Sorular, Ahkamsız Hükümler, Can Boğazdan Çıkar, Sofra Başı Sağlık Sohbetleri gibi yayınlanma aşamasında olan çeşitli eserleri bulunmaktadır. Roman ve Hikaye: Mehmet Ali Bulut’un Roman türünde yazılmış Fardihli Sinha, Derviş ile Sinha adında iki romanı ve aynı serinin devamı olarak Zu Nima ve Fardipli Sinha 2 ve Fardipli Sinha 3 tamamlanma aşamasındadır. Diğer çalışmaları: Çeşitli dergilerde yayınlanmış çok sayıda makalesi, şiirleri bulunan Mehmet Ali Bulut son dönemdeki yazılarını haber7.com’da yayınlamaktadır. Bulut evli ve bir kızı vardır.

Ayrıca Bakınız

Çanakkale Geçilmedi…

Elhamdülillah, bu millet bir kez daha Çanakkale’nin geçilmez olduğunu gösterdi. Bir kere daha, bu millet, …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir