Türkiye kritik bir süreçten geçiyor…
Suriye’de yaşanmakta olan acının vebali bizim boynumuza yüklenmek isteniyor. ‘Orada zulüm var ve ancak sen müdahale edebilirsen bu göz aşı dinecek’ diyorlar.
İlla da Suriye’ye savaş açmamızı istiyorlar.
Bu da bana ‘Irakta kimyasal silahlar var’ demeye benziyor.
Evet, orada bir acı var. Evet, orada bir yangın var. Evet, orada dindirilmesi gereken feryatlar var. Ama hadiseler, önceki oyunlarla o kadar aynı ve tekrar ki, insan, defalarca aynı tuzağa düşme iğrençliğini ve öfkesini hissediyor.
Türkiye, maalesef, Suriye konusunda yamaçta duran ve içindekilerle beraber uçuruma doğru kayan bir aracı andırıyor. Bizi hariçten bir el, Suriye ile savaşa sürüklüyor. Aynı el, Suriye’yi de kontrol altında tutuyor. İşte bakın, hiçbir akıllı Suriyeli yönetici, Türkiye sınırında o harekete müsaade etmez. Demek ki Suriye’de de inisiyatif yöneticilerin elinden çıkmış bulunuyor.
Müslümanlar hızla yeni bir Cemel vakasına doğru sürükleniyor. Sonunda her iki taraf da oyuna geldiğini anlayacak ama aramıza asırlarca devam edecek fitne ekilmiş olacak. Ve sonunda da belki sadece Kuzey Suriye’de yeni bir Kürt bölgesi yaratılmış olacak!
Bunun, Türkiye için ne tür fayda veya zararı olacak bilemiyorum.
***
Evet, ben, 1991 Körfez Savaşı’nda Türkiye’nin bölgeye müdahil olmasını istemiştim. Böylece olabilecek gelişmelere müdahil oluruz diye düşünmüştüm. Ama İsrail lobisinin bilinçli müdahalesi ile Türkiye bölgeye girmekten alıkondu. Belik de kader buna müsaade etmedi. Irak dağıldı, Afganistan cehenneme döndü… Şimdi sıra Suriye’de… Boz öküz, sarı okuz ve derken sıra kırmızı öküze Türkiye’ye gelecek. Onun dizayn edecekler.
Dolayısıyla Türkiye asla savaşa girmemeli. Sahada topu çevirmeye devam etmeli. Sınır tahriklerine aldanmamalı. Zira o tahrikleri yapanlar Suriyeli değiller. Olamazlar. Çünkü yaşananlar Irak’ta yaşananlarla aynı. Bizi Suriye’ye müdahale etmeye teşvik edenlerin eli, Suriye’yi de kontrol ediyordur eminim.
Suriye’deki insani dram müdahale etmeyi gerektiriyor evet. Bu konuda sayısız yazılar yazdım. Buna rağmen diyorum ki birileri Suriye’ye girecekse bile bu Türkiye olmamalı.
Başbakan meseleyi Meclise havale etmeli. Demokratik ülkelerde savaşa meclis karar verir. Meclis karar versin veya red etsin! Bu kısa vadede sıkıntılara sebep olsa da uzun vadede hayrımıza olur diye düşünüyorum.
***
Şuna emin olabilirsiniz. Arap dünyasında yaşanan hareketlilik, (isyan hareketleri) önünde sonunda hakiki mecrasına girecek, bölgedeki tüm despotların alaşağı edilmesine vesile olacaktır Ve hem de olmalı.
Artık bu toprakların da (Müslümanların da) insanca yaşamaya hakkı vardır. Ama bu uzaktan gelenlerin uzattığı bir cetvel ile olmaz. Belki muharrik güç olabilirler ama onların cetveli ile sınırları çizmek eski acıları başka türlü yaşamamıza neden olur diye düşünüyorum.
Evet, zulmü hak ediyoruz. Zira birilerinin içimize elini uzatmasına biz zemin hazırlıyoruz. Çünkü İslam dünyası hala Saddamlarına, Esatlarına kendisi çeki düzen veremiyor. Kendi zalimini durduramayanların başkalarının zulmüne uğraması müstahaktır!
Bunun bir hikmet olduğunu biliyorum. Zaman zaman da bu tür söylemleri tekrarlıyorum. Amerika’nın veya İsrail’in bizi parmağında oynatmasına sebep, bizleriz. Suriye yönetimi de de bir müdahale ile tedip edilmeyi hak ediyor. Biliyorum ama yine de diyorum ki Türkiye, bütün haklılığına rağmen Suriye’ye müdahil olmamalı…
Dişini sıkmalı. Bütün dünya şu zulme neden seyirci kalıyor, neden BM veya NATO, bir şey yapamıyor, yapmıyor?
Bu durum, Türkiye’yi öfkeye değil, teenni ile meseleye bakmaya sevk etmeli!
Çin bahane, Rusya bahane! ABD, bugüne kadar neyi istedi ki Rusya’ya kabul ettiremedi. Ettiremiyorsa bu demektir ki işin içinde çok büyük oyunlar var. Dünyayı bölüşme konusunda henüz bir neticeye varamamışlar! Türkiye temkinli davranmalı. Haklı da görünse bu çatışmada taraf olmamalı.
Yazık ki bu konuda iktidara akıl verebilecek, fikrine itimat edilebilecek bir muhalefet de yok!
Evet, Suriye bu gidişattan alıkonmalıdır. Ama bunu dünya yapmalı, Türkiye değil!
Bu tavrımla muhalefet safındaymış gibi konuştuğumun farkındayım ama değil. Hissiyatım gidişat konusunda beni korkutuyor. Âcizane düşüncem budur.
‘Ne yapmalı peki öyleyse’ diye sorsanız, ‘inanın bilmiyorum’ ama içim diyor ki Türkiye bu savaşa girmesin! Çünkü bu savaş, önümüzdeki dönemlerin Cemel Vakası olacaktır.
Mevcut ve normal gibi görünen sürecin dışında bir yol ve yöntem bulmalı Türkiye. İktidar, kendisini, bir oldu bittiye sürükleyen şu durumdan çıkaracak bir hamle yapmalı! Öngörülemeyen bir hamle! Büyük devlet olmak öyle olur! Birilerinin çizdiği palan üzerinde yürümek ülkeleri büyütmez, uydu yapar!
Veya Türkiye, Suriye’ye müdahale etmedeki milli menfaatimizin ne olduğunu halka net anlatmalı!
Şükür ki bu noktalarda mahir bir Dışişleri Bakanımız var artık.
Geleceğin oyun kurucularından olacağı şimdiden belli olan Davutoğlu’nun doğal çevresinde o refleksi gösterecek bir ekibi mevcuttur. İsterlerse 6 asırlık Osmanlı devlet geleneği içinde doğru bir örnek mutlaka bulacaklardır!
Biliyorum Suriye ‘Birlik’e katılacak ilk ilk İslam arazisidir. Nitekim fetih açısından da ilk orası fethedilmişti…
İnanıyorum ki miladi 1453 yılı nasıl fetih yılı olmuşsa Hicri 1453 yılı da sayısız maddi manevi fetihleri beraberinde getirecektir.
Bırakalım hayatın fıtri akışı buna karar versin!