Üzerimde Vebal Kalmasın Diye…

Esasında millet hala ondan yana. Ortalama Anadolu insanı hala ona duacı ve ona güveniyor. Ama maalesef, kontrol edilebilir tüm dâhili güçler, AK Parti aleyhine harekete geçmiş bulunuyorlar ve ekseriyeti de suret-i haktan görünüyor. Bunlar zaman içinde etkili olacaklar…

Rivayet[1] odur ki, Ak Parti kurulurken, Sayın Erdoğan, Muhsin Bey‘i de ziyaret edip partiye davet etmiş. “Gel beraber bu işi kotaralım ve şu millete birlikte hizmet edelim” demiş.

Muhsin Bey önce bu nazik daveti için teşekkür etmiş. Sonra da mealen, “Kardeşim, zaman ve hadiseler bana öğretti ki Amerika’nın desteklediği bir siyasetle bu ülkeye hizmet edilmiyor. Eğer millete dayanarak siyaset yapacaksan geleyim. Aksi takdirde Amerika, hep kendisine hizmet ettirir” demiş.

Tayyib bey de ona, “Bir müddet, Amerika’nın istediklerini yaparız sonra millete hizmet ederiz. Mani olursa dirsek vurur göndeririz!” cevabını vermiş.

Muhsin Bey “Amerika dirsek vurarak gönderilecek bir güç değil. Fil ile gireceğin bir yataktan ezilerek çıkarsın. Bunu yapma. Millete güven. Ona dayanan bir siyaset yapacaksan yanındayım. Değilse beni bağışla!”

Muhsin Bey AK Parti’de karar almadığına göre anlaşılıyor ki Ak Parti’ye bir Amerikan desteği olmuş. Veya o öyle zannetmiş.

Mamafih Türkiye o dönemde Amerikasız bir siyaset güdemezdi. Esasında Türkiye gibi bir ülkenin İngiltere’den ve Amerika’dan bağımsız siyaset yapma gücüne ulaşması dünyanın dengesini bozar. O yüzden de dünyanın hâkim güçlerinin buna müsaade etmemesini real politik sayabiliriz. Ama bizim de hakkımızdır ki o hegemonyayı bozalım. Bozamazsak bu zillet devam edecek. Bir takım liderlerin mevcut dengenin yanında gözükerek, sonra da o deng2eden milleti için bir güç, bir pay kotarmayı düşünmesi de sağlıksız bir yaklaşım değildir. Fakat tabii ki milli değerler üzerine politika üretmek ve sürdürebilmek beklenen şeydir. Nitekim son dönemlerin Ak Partisi ona yapmaya çalıştığı için bir yığın badire yaşıyor. Tıpkı milli bir politika izlemeye kalkışan rahmetli Ecevit’in ve partisinin başına gelenler gibi…

Evet, bugüne kadar, ne zaman bir hükümet Amerika’ya veya İngiltere’ye “yeter artık, biraz da halkıma hizmet edeyim” dese, hemen o iktidarı içimizdeki yandaşları eliyle alaşağı ederler. AK Parti de o süreci yaşıyor.[2] 

Evet, şimdi itiraf etmeseler de Amerika bütün hatlarıyla saldırıda… Elbette salt kendi güçlerini kullanmıyor. Bizim içimizdeki mekanizmaları kullanıyor. Çünkü Ak Parti, onlar açısından kontrolden çıkmaya başlamıştır. Suriye’de içine düşürüldüğümüz hacaletli durum, komşularımızla düzelttiğimiz ilişkilerin bir anda arap saçına dönmesi, gezi olayları vs hep  onun eseridir. Ve tabii yolsuzluk operasyonu!

Peki, yolsuzluk yok mu? Elbette yok demek zor. Zor da şu mesele bugünün meselesi değil ki? eğer üçüncü devre seçimleri öncesinde şu dosyalar gündeme getirilseydi hem inandırıcı olurdu hem de garazsız bir fayda verirdi. Ama şimdi yolsuzluğu bile keyifle irdeleme imkânımız yok. Çünkü maksadın gerçekten üzüm yemek mi bağcı dövmek mi olduğu birbirine karışmış.

Ben başlangıçtan ta orta dönemine kadar Ak Parti’ye karşı ‘müteyakkız’ durdum. Hatta eleştirel bir tutumum vardı hep. Ama şimdi, evet asıl şimdi Tayyip Bey’e sahip çıkmak gerektiğine inanıyorum. Yolsuzluklara sahip çıkmak falan değil derdim. Dostun dostu, hasmın hasmı meselesi… Bediuzzamanın dediği gibi ”Ben Antranik ile birlikte tokadımı Enver Paşaya vurmak” istemiyorum. Antranik işini halledeyim, sonra Enver ile de kavgamızı ederiz… Karşısında şu zındıka komitesi varken Tayyib beye tokat vurmak meşrebime uymuyor.

Evet, biliyorum, geçmişteki angajmanları, mensuplarının  ‘ırmak suyu’na karşı zaafları,  Ak Partinin ayağına dolaşmaya devam edecek. Eğer başlangıçta kimsenin vesayetine/desteğine ihtiyaç duymadan siyaset yapsaydı -ki önündeki siyaset yasağının kaldırılması açısından o vesayete muhtaçtı- bu millet bir ömür onu iktidarda tutardı.

Esasında millet hala ondan yana. Ortalama Anadolu insanı hala ona duacı ve ona güveniyor. Ama maalesef, kontrol edilebilir tüm dâhili güçler, AK Parti aleyhine harekete geçmiş bulunuyorlar ve ekseriyeti de suret-i haktan görünüyor. Bunlar zaman içinde etkili olacaklar…

Yazık ki Amerika, ancak siz ona tam itaat halinde olduğunuz sürece sizi rahat bırakıyor. Siz hizmette en ufak bir kusur(!) gösterseniz o da desteğini çekmekle kalmıyor tüm ‘ODAKLARI’  üzerinize salıyor. Böyle olunca iktidar, paniğe kapılıyor ve yanlış yapmaya başlıyor. O zaman kendini milletin nezdinde de zayıflatıyor ve halk da onu indiriyor.

Şimdi Ak Parti’nin ‘Ergenekoncu’ ve derbacİ taife ile yakınlaşması da o paniğin eseri. Hâlbuki ta baştan itibaren sadece millete dayansaydı şimdi minnetsiz ve eyvallahız siyasetini sürdürebilecekti…

Güya cemaate kızarak, -içinde haklılık payı da yok değil- ona öfke duyarak giriştiği bir takım siyasi faaliyetler, maalesef sadece Ak Parti’nin şu kadar zamandır yaptığı güzel işlerini iptal etmekle kalmaz, milletin 90 yıllık çabalarını da akim bırakacak korkarım.

***

Talut (uzun boylu kıral, Soul şeklindeki yazılışıyla da manevi önder, bütünlüğü sağlayan, soluk demektir)Calut (rejim) kıssasını aktardığım bir yazıda Talut‘un zaman içinde, Calut‘tan kalan bir takım güçleri de yanına alarak, başlangıçta Calut’a karşı sürdürdüğü mücadelede, kendisine yardımcı olan; uzaktan attığı taş ile Calut’u öldüren ‘Davud’a (aşırı derecede müşfik, duygulu, duygusal) karşı mücadele edeceğini yazmıştım. Şimdi bütün hatları ile o dönemi yaşıyoruz.

Davud‘, öldürülmekten kaçarak sığındığı Amelikler (O dönemde Filistilerin oluşturduğu en büyük beş devletinin birincisi[3]) ülkesinde kalırken, Amelik kralı ‘Ahimelek'[4]in baskısıyla ‘beniisrail’e karşı dört kez savaşmak zorunda kalmıştı. O savaşların günümüze tekabül eden karşılıklarını bendeniz, cemaatin Hakan Fidan olayı, Mavi Marmara, Gezi olayları ve dershane tartışmasında takındığı tavırlar olarak anlıyorum. Yolsuzluk operasyonu en çetini ve en sonuncusudur. Gerçi ‘davud’ o savaşları kendi arzusu ile yapmadı ve amacı da kendi halkına ve ülkesine zarar vermek değildi ama savaştı. Bu da zaten ‘davud’u öldürmeyi planlamış olan Talut‘u daha da öfkelendirdi.

Evet, ‘davud’, kendi halkına savaş açmış olması hasebiyle Talut’un öfkesini hak ediyor olabilir fakat Talut asla unutmamalı ki asıl düşman Calut‘ur ve onan arkasındaki Amelik’lerdir.

Eğer ‘davud’a kızıp Calut’tan kalan güçlerle (Ergenekon, derin çeteler ve bolyozcular vs. gibi rejimi bugüne kadar ayakta tutmuş güçlerle) işbirliği yaparsa tam mağlup olacaktır. Lütfen bu uyarımı kale alsınlar.  İnanın, milletin bahtının açılmasının önündeki mani, cemaat filan değil, aksine başını CHP’nin çektiği ergenekoncu, balyozcu taifedir. Bu isimler altında milletin imanına ve mukadderatına musallat olmuş ve bir asırdır da bizi zillete zebun etmiş Zındıka komitesi ve onun iç uzantılarıdır.

Evet, Talut, emin olabilir ki Calut (yani rejim) güçlense ilk kendisini vuracak. ‘Talut’ o hataya düşmemeli. ‘Davud’a kızıp Calut güçleri ile işbirliğine girerse, tüm “iyiler”; özellikle de ‘Beniisrail’ (Yani Allah yolunda yürüyen şu Türk milleti) zarar görecektir…

Zaten devlet içinde yüz yıldır paralel devletlerini kurmuş olan Ergenekoncu, balyozcu vesaireleri bırakıp, güya devlet içinde yen ibir paralel yapılanmaya gidenleri temizlemeye kalkışmak, ayağına balyozla vurmaya benzer.

Tayyib -Tayyib kelimesi Kur’andaki nesnel temizliği, iyiyi, hijyeni, helali ve sıhhi olanı temsil eder- bey, ismindeki bu kelimenin manasına yapışarak, millet namına öfkenin ateşini düşürmeli. Kendi döneminin eseri olan başarıları lekedar etmemeli!

Hızla yerel seçimlere doğru gidiyoruz. Geçen hafta Gaziantep’te idim. Her yerde, henüz yüzeye vurmamış müthiş bir fokurdama ve kaynama var. Antep, eskiden CHP’nin kalesi idi. Son üç dönemdir de Ak Parti’nin.

Acaba buralarda eskiye dönüşe, kalpleri razı olur mu?

Bu söylediklerimi “halkın bize desteği tam” diyerek kulak ardı etmemeliler. Çünkü insan en çok kendisine güvendiği anda, zayıf durumdadır. Ve en rahat da o zaman vurulur…

Biz sözümüzü söyledik. Kayıtlara girsin diye. Yarın üzerimizde vebal kalmasın!


[1]) Rivayet dediğime bakmayın, bana rahmetlinin en yakın bir dostu anlatmıştı. İsmi bende…(MAB)

[2]) Tabi bu aktarımdan bir takım saftirozlar, “Vay demek ki AK Parti Amerikancıymış, Tayyip bey Amerika’nın adamı imiş!” gibi kaba bir yargı çıkarıp diğer partileri sanki bu etkiden bağımsızlarmış gibi bir zanna kapılmasınlar. Maalesef Türkiye’de Amerika’nın gücünü arkasına almadan değil siyasi parti olmak, cemaat bile olmak zor. İşte gördünüz, Kılıçdaroğlu rezidansa çağırılıp ağırlandı. Bu demek oluyor ki Amerika artık Tayyip beyi kendi adamı görmüyor. Ondan kurtulmaya çalışıyor. Çünkü o artık Amerika’nın menfaatlerine değil milletin çıkarına çalışıyor. Özellikle de son 3-4 yıldır. Eğer millet ona sahip çıkmazsa Amerika kendisine daha çok hizmet edecek birilerini bulur önümüze koyar. Sayın Kılıçdaroğlu boşuna mı rezidansta ağırlandı! Yakında en büyük liberal demokrat olara önümüze çıkarılsa şaşırmayın!

[3]) Tevratın bu aktarımında BM’deki veto hakkı bulunan beşliye de işaret vardır…(MAB)

[4]) Meleğin kardeşi manasına, iyiden yana olan anlamına da gelir. İlginç bir kelime üzerinde durulması gerekir. İyi bir Ahimelek okuması Amerika’nın beyinsel kodların çözmeye yarayabilir…(MAB)

Hakkında Mehmet Ali Bulut

1954’te Gaziantep’in İslâhiye ilçesinin Kerküt köyünde doğdu. İlkokulu burada tamamladı. Gaziantep İmam Hatip Lisesini ve ardından Gaziantep Lisesini bitirdi. 1978 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap ve Fars Dilleri ve Edebiyatları Bölümü’nden mezun oldu. Aynı Fakülte’nin Tarih Bölümünde doktora tezi hazırlamaya başladı. 1979 yılında Tercüman Gazetesi’ne girdi. Tercüman Kütüphanesinin kurulması ve kitapların tasnifinde görev aldı. Birçok kitap ve ansiklopedinin yazılmasına ve hazırlanmasına katkıda bulundu… Daha sonra gazetenin, haber merkezi ve yurt haberlerinde çalıştı. Yurt Haberler Müdürü oldu. Köşe yazıları yazdı… 1991 yılında Haber koordinatörü olarak Ortadoğu Gazetesi’ne geçti. Bu gazete 5 yıl süreyle köşe yazarlığı yaptı. Yeni Sayfa ve Önce Vatan Gazetelerinde günlük yazıları ve araştırmaları yayınlandı. 1993 yılında haber editörü olarak İhlas Haber Ajansı’na girdi. Kısa bir süre sonra ajansın haber müdürlüğüne getirildi. Mahalli bir ajans konumundaki İhlas Haber Ajansı, onun haber müdürlüğü döneminde Türkiye’nin ve Ortodoğu’nun en büyük görüntülü haber ajansı konumuna yükseldi. 1997 yılında İHA’dan ayrılmak zorunda kaldı. Bir grup arkadaşıyla birlikte Veri Haber Ajansı’nı kurdu. Finansal sıkıntılardan dolayı Ajansı kapattı. 1999 yılında BRT Televizyonuna girdi. Haber editörü ve program yapımcısı olarak görev yaptı. 2001 Mayısında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın danışmanlığına getirildi. 3 yıl bu görevde kaldı. Bir süre Ali Müfit Gürtuna’nın basın ve siyasi danışmanlığını yaptı. Turkuaz Hareket’in mantalitesinin oluşturulmasında büyük katkısı oldu. Bugün Gazetesi Yurt Haberler müdürü olarak çalışan Bulut, emekli ve sürekli basın kartı hamilidir. Eserleri: Karakter Tahlilleri, Dört Halifenin Hayatı, Geleceğinizi Okuyun, Rüya Tabirleri, Asya’nın Ayak Sesleri, Ansiklopedik İslam Sözlüğü, Türkçe Dualar, Fardipli Sinha, Derviş ve Sinha, Ruhun Deşifresi, Gizemli Sorular, Ahkamsız Hükümler, Can Boğazdan Çıkar, Sofra Başı Sağlık Sohbetleri gibi yayınlanma aşamasında olan çeşitli eserleri bulunmaktadır. Roman ve Hikaye: Mehmet Ali Bulut’un Roman türünde yazılmış Fardihli Sinha, Derviş ile Sinha adında iki romanı ve aynı serinin devamı olarak Zu Nima ve Fardipli Sinha 2 ve Fardipli Sinha 3 tamamlanma aşamasındadır. Diğer çalışmaları: Çeşitli dergilerde yayınlanmış çok sayıda makalesi, şiirleri bulunan Mehmet Ali Bulut son dönemdeki yazılarını haber7.com’da yayınlamaktadır. Bulut evli ve bir kızı vardır.

Ayrıca Bakınız

Çanakkale Geçilmedi…

Elhamdülillah, bu millet bir kez daha Çanakkale’nin geçilmez olduğunu gösterdi. Bir kere daha, bu millet, …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir