Kerbela Siyasati ve İktidar (3)

Bugünün siyaset verileriyle geçmişe bakıp değerlendirdiğimizde, o günün şartları açısından Hz. Ali (yanında Sa’d bin Ebi Vakkas ile Ebu Ubeyde El Cerrah gibi aşere-i mübeşşere sahabeler var) kesinlikle doğru taraftadır. Ama onun doğru tarafta olması iktidar olmasına yetmemiş. (Karşısındaki cephede dönemin en büyük fakihleri arasında gelen Hz. Ayşe validemiz var;  Talha, Zübeyr ve Abdurrahman bin Avf hazretleri gibi yine Kur’an’ın onayını almış insanlar var.)

Bu seçkin sahabelerin şu siyasî duruşları imanlarına ve cennet ehli olmalarına mani olmadığına göre, demek ki iktidar veya muhalefet olmak, siyaset yapma açısından pek de birbirinden üstün değiller. Hatta denilebilir ki müspet bir muhalefet, siyaset yapma işinde çok daha kudsidir ve daha zordur. Çünkü muhalefetin bir ucu bir tür adem ve şer olan‘tahrib’e varır. Muhalefeti şu noktaya vardırmamak, ciddi bir ruhi disiplin ve ciddiyet gerektirir. Nasıl ki iktidarın bir ucu da firavunluğa kadar uzanıyor ve o yüzden ‘adil yönetici, peygamberlerle birlikte haşredilecek’ buyrularak, o muktedir, insaf çizgisinde tutulmak istenmişse.

Öyleyse “Kerbela’da şöyle oldu, böyle kan akıtıldı” deyip intikam yeminleri etmek yerine, o başkaldırının hikmetlerine bakalım ve görelim.

Şuna emin olabilirsiniz ki o muhteşem muhalefet olmasaydı, başlangıçta cahiliye asabiyeti üzerine oturtulmuş Emevilik, sonunda ‘Ehli Sünnet’ itikadının oluşmasına zemin teşkil etmezdi.  O şanlı muhalefettir ki Yezid’i bile çizginin içinde kalmaya mecbur etmiştir. Demek ki, şu meselelere başka bir pencereden bakmamız gerekiyor.

***

Servetin paylaşılmasından ibaret olan dünyevî iktidar,  geçicidir. Ama insanların, hadiseler karşısında takındıkları tavırların neticeleri, ebedî hayatımızı da etkiliyor.  Bu açıdan, muhalefeti olmayan bir iktidarın sonu, daima bir hasaret ve felaket olmaya adaydır. Ya Hz. Ebubekir’in imanı veya Hz. Ömer’in adaleti lazımdır ki iktidar insanı azıtmasın, zıvanadan çıkartmasın. Nitekim Hz. Osman, aşırı merhametinden dolayı iktidarının bir afete dönüşmesine mani olamamıştır. Bunu da masum kanının akıtılmasıyla ödemiştir.

Öyleyse Ehlibeyt’in başına gelen o şiddetli ve elim hadiselerin altındaki takdir-i ezelinin hikmetlerini anlamak gerekir.

Bunu anlamaya en çok da iktidarın ve iktidarların ihtiyacı vardır.

Cenâb-ı Hak, o elim hadiselerle Ehlibeyt’e elini dünya iktidarından çekmesini ihtar etti. Ta ki, zor olanın; yani ümmet adına iktidarları sarsma ve sallama görevini üstlenecek sağlam omuzlar bulunsun. Ümmeti dünyevileşmekten ve şehvetin rehavetine kapılmaktan alıkoysunlar.

İşte tarih önümüzde duruyor. Tarih bize gösterdi ki Ehlibeyt’in asıl vazifesi, iman ve Kur’an hizmetidir.

O mübarek zâtlar, siyaset ve saltanattan ziyade, daha çok mühim başka vazifelere lâyık idiler. Eğer Hz. Ali o gün iktidar olsaydı bugün büyük ihtimalle ‘Şah-i Velayet’ diye anılmayacaktı.

Oysa şimdi zâhirî ve siyasî hilâfetin çok çok üstünde manevî bir saltanat kazandı ve Üstad-ı Küll hükmüne geçti; hattâ kıyamete kadar bâkî kalacak bir saltanat-ı manevî kazandı. Ve keza, Hz. Hasan ve Hüseyin’in soyundan gelip her biri muazzam bir hakikatin öncülüğünü yapan torunları ve zürriyetleri gösterdi ki Ehlibeytin muhalefette kalması İslam dünyası için tam bir rahmet ve bereket vesilesi olmuştur.

İktidar olsalardı, şu din-i mübin-i İslam, en sağlam kaynaklarından birini ve belki birincisini kaybedecekti.

İşte Kerbela olayına bu açıdan baktığımızda, o elim acıdan ne büyük bir rahmet çıktığını, o sahraya dökülen kandan ne muazzam bir rahmanî salabet ağacı yeşerdiğini görebiliyoruz!

İnsanlar zahire bakıp zulmederler, kader batına bakıp adalet eder. Elhamdülillah ki, Allah bu ümmete, muhalefeti kendi içinden ve en müstakim neslinden çıkarmış.

İktidarın bundan çıkaracağı derse gelince.

Pek ümitli değilim ama akıbetlerinin hayırla sonlanmasını istiyorlarsa en azından kendi içlerindeki muhalefeti işlettirsinler ki, milletin onlara emanet ettiği şu iktidarın meyveleri ziyadar olsun.


(Özür: Hakan Bayındır kardeşimin ikazı üzerine fark ettim ki ciddi bir hata yapmışım. Cemel Vakası’ndan söz etmişim ama Sıffin Savaşı diye yazmışım. Metinde geçen Sıffin Savaşı’nı Cemel Vakası olarak düzeltir okuyucularımdan özür dilerim MAB)

*** *** ***

Bu yazı “13.Ocak.2009 12:56:37” tarihinde gasteci.com’da “Kerbela siyaseti ve iktidar!” başlığında yayınlanmıştır. Bu yazı gasteci.com’da tek bölüm, haber.com’da 3 bölüm halinde yayınlanmıştır.

Hakkında Mehmet Ali Bulut

1954’te Gaziantep’in İslâhiye ilçesinin Kerküt köyünde doğdu. İlkokulu burada tamamladı. Gaziantep İmam Hatip Lisesini ve ardından Gaziantep Lisesini bitirdi. 1978 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap ve Fars Dilleri ve Edebiyatları Bölümü’nden mezun oldu. Aynı Fakülte’nin Tarih Bölümünde doktora tezi hazırlamaya başladı. 1979 yılında Tercüman Gazetesi’ne girdi. Tercüman Kütüphanesinin kurulması ve kitapların tasnifinde görev aldı. Birçok kitap ve ansiklopedinin yazılmasına ve hazırlanmasına katkıda bulundu… Daha sonra gazetenin, haber merkezi ve yurt haberlerinde çalıştı. Yurt Haberler Müdürü oldu. Köşe yazıları yazdı… 1991 yılında Haber koordinatörü olarak Ortadoğu Gazetesi’ne geçti. Bu gazete 5 yıl süreyle köşe yazarlığı yaptı. Yeni Sayfa ve Önce Vatan Gazetelerinde günlük yazıları ve araştırmaları yayınlandı. 1993 yılında haber editörü olarak İhlas Haber Ajansı’na girdi. Kısa bir süre sonra ajansın haber müdürlüğüne getirildi. Mahalli bir ajans konumundaki İhlas Haber Ajansı, onun haber müdürlüğü döneminde Türkiye’nin ve Ortodoğu’nun en büyük görüntülü haber ajansı konumuna yükseldi. 1997 yılında İHA’dan ayrılmak zorunda kaldı. Bir grup arkadaşıyla birlikte Veri Haber Ajansı’nı kurdu. Finansal sıkıntılardan dolayı Ajansı kapattı. 1999 yılında BRT Televizyonuna girdi. Haber editörü ve program yapımcısı olarak görev yaptı. 2001 Mayısında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın danışmanlığına getirildi. 3 yıl bu görevde kaldı. Bir süre Ali Müfit Gürtuna’nın basın ve siyasi danışmanlığını yaptı. Turkuaz Hareket’in mantalitesinin oluşturulmasında büyük katkısı oldu. Bugün Gazetesi Yurt Haberler müdürü olarak çalışan Bulut, emekli ve sürekli basın kartı hamilidir. Eserleri: Karakter Tahlilleri, Dört Halifenin Hayatı, Geleceğinizi Okuyun, Rüya Tabirleri, Asya’nın Ayak Sesleri, Ansiklopedik İslam Sözlüğü, Türkçe Dualar, Fardipli Sinha, Derviş ve Sinha, Ruhun Deşifresi, Gizemli Sorular, Ahkamsız Hükümler, Can Boğazdan Çıkar, Sofra Başı Sağlık Sohbetleri gibi yayınlanma aşamasında olan çeşitli eserleri bulunmaktadır. Roman ve Hikaye: Mehmet Ali Bulut’un Roman türünde yazılmış Fardihli Sinha, Derviş ile Sinha adında iki romanı ve aynı serinin devamı olarak Zu Nima ve Fardipli Sinha 2 ve Fardipli Sinha 3 tamamlanma aşamasındadır. Diğer çalışmaları: Çeşitli dergilerde yayınlanmış çok sayıda makalesi, şiirleri bulunan Mehmet Ali Bulut son dönemdeki yazılarını haber7.com’da yayınlamaktadır. Bulut evli ve bir kızı vardır.

Ayrıca Bakınız

Ayağı Yere Basmayan Bir Yazı (II) – (İfsat İktidarının Sonu)

Geçen yüzyılın başında onların taleplerine izin vermeyen Osmanlı’yı yıktılar ve İsrail devletinin kurulması önündeki manileri …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir