Sayın Baykal, kötü harcandı.
Hak edip etmediğini kader-i ilahiye bırakılım. O, zulmetmez çünkü. İnsan zahir sebeplere, kader hakiki illetlere baktığı için, kader hep adalet eder.
Dolayısıyla Baykal’ın böyle bir hal neticesinde istifa etmek zorunda kalması ilahi bir tecelli!
Bana gelen mailerden anladım ki önceki gün yazdığım yazı yanlış anlaşılmış. Sanki ben Baykal’ı savunuyormuşum gibi algılanmış.
Hayır! Derdim Baykal’ın yaptığının ettiğinin üstünü örtmek değil. Hatırlarsanız, Hüseyin üzmez için de aynı tavrı sergilemiştim. Ben diyorum ki, insanların o tür bireysel zaafları siyaset malzemesi yapılmasın.
Peki, bu tür şeyler yayınlanmasın mı?
Elbette yayınlanabilir. Ama şantaj olarak değil. Altı sene önce çekilmiş bir yayın neden şimdi yayınlanıyor. Bunu bugüne kadar bekleten neden şimdi ortaya çıkardı. Ona bakmak lazım!
Bir liderin toplum tarafından tasvip edilmeyecek halleri olduğunda, bu yayınlanır. Ve bundan da onun siyasi hayatı zarar görebilir. Benim sinirime dokunan, birilerinin, insanların bu tür ayıplı hallerini biriktirip biriktirip, sonra onu siyasi çıkarları doğrultusunda kullanmasıdır.
Birkaç mailde, ‘kimlerin bizi yönettiğini bilmemiz neden kötü olsun?’ deniliyor. Tabii ki, kimlerin bizi yönettiğini bilmemiz iyi olur. Ta ki biz kendi irademizle onarı değiştirelim. Millet zaten onları biliyor ki… bir devletin kurucu partisinin 60 yıldır iktidardan mahrum bırakılması az ceza mıdır? Biz zaten onları biliyoruz…
Ama birileri önce tuzak kurup insanı bir yanlışa çekiyorlar, sonra da o hali kaydedip, onu vakti geldiğinde kullanıp kendi sultasını sürdürmeye malzeme yapıyorlarsa, toplumun buna karşı çıkması lazım. Çünkü o da mili egemenliğe bir tür müdahaledir.
Siyasi liderlerin mukadderatı bir takım komplocuların açıp kapadıkları kirli çıkınlara bırakılmamalı.
Dolayısıyla Deniz Baykal’ın düştüğü veya düşürüldüğü hal ve neticesinde verdiği istifa kararı halkın ve siyasi iradenin sonucu değil bir komplonun; yani 80 yıldır istedikleri zaman istedikleri iktidarı devirip indiren karanlık odakların eseridir ve sadece onları güçlendirmeye yaramıştır. Baykal mağdur hale düşürülmüştür. Belki de siyasi kirlenmişliğini, yani imajını temizlemeye yönelik bir operasyondur. Tabii zaman gösterecek.
Fakat benim kanaatim odur ki, Baykal’ın bu şekilde istifa etmek zorunda kalması ceberut bir siy asi zihniyet döneminin kapanması olmuştur. Bu ceberut zihniyet dönemi, Atatürk’ün ölümünden sonra, ona ait izleri de yok etmeyi hedef almış olan ‘Asurî’ İsmet Paşa’nın oluşturduğu saklı dikta dönemidir. İşte inşallah bu hacâletli istifa, o dönemin kapandığını gösteriyor.
Çünkü Deniz Baykal o zihniyetin en son sadık tilmizlerindendi. Onun tahtan düşürülmesi ile, bir saklı hanedanın iktidarı son buldu.
Yeni adaylara dikkat ettim. O ruhu taşıyabilen tek isim Önder Sav. O kendisi aday olmasa bile kendi zihniyetinde birini aday yapmak isteyecektir. Ama onların hiç birisi Baykal’ın yerini tutamaz. Çünkü hiç biri İnönü rahlesinden geçmediler. Yani artık CHP zihniyeti de bir günü bir gün dönemini geçti. Artık CHP, CHP olmayacak, olsa bile o kafa’da olmayacak.
Bu bir dönemin kapanmakta olduğunun işaretidir. Böyle utanılacak bir hal ile kapanması da kaderin cilvesi! Bize de “Ela, bu’den lizzalimîn” demek düştü.
Ben isterdim ki Baykal başka bir grekçe ile istifa etsin. Mesela, Bülent Ersoy’dan rüşvet aldığı iddiaları ortaya çıktığında istifa edebilirdi. Veya kızı Aslı ve oğlu Aytaç’ın yurt dışı hesapları gündeme geldiğinde istifa edebilirdi. Etmedi ve bu hal ile gitti. Yazık!
***
Hatırlayın, başbuğun ilk konuşmasını aktardığım bir yazımda, sizlere “Askerin, ideolojik muhalefet dönemi bitti” demiştim. Öyle de oldu elhamdülillah.
Şimdi de diyorum ki, “O malum CHP zihniyeti son buldu. Bundan sonrası kuddusiler çağı olacaktır inşallah”. Zaman gösterecek.
Her mücadelenin bir sonu vardır. Biz inanıyoruz ki, sonunda galip gelecek olanlar Allah ve elçileridir. Elçiden murat da peygamber değildir her zaman, bazen de hakkın savunucularıdır. O buyurdu, “ben ve elçilerim önünde sonunda galip geleceğiz” (Mücadile, 21).
Umuyorum ve sanıyorum ki, bu durum, “inne şânieke huvel ebter”in hükmünü koyduğu zamandır. Bir tağut döneminin son temsilcisinin böyle utançlı bir hal ile siyasete veda etmesi bir kabahatten çok bir hak ediştir. Bu hak edişin Baykal’ın şahsında tecelli etmesinin hikmetini biz bilemiyoruz.
Onun bu hale düşmesi bizim eserimiz de değil. Vakit’e filan da kızmasın. Kendi ektikleridir. Hüseyin Üzmez o yanlışı işlediğinde, zil takıp oynamışlardı. Hürriyet ve avenesi, tüm Müslümanları itham etmek için onu vesile yapmışlardı.
Şimdi kendileri o haldeler. Hem de dostlarının eliyle… Ben dikkat ettim, ona bu konuda sahip çıkan yine ‘yandaş medya’ idi. Esasında tüm siyasetçilerin bundan ibret almaları gerekir ya nerede… Dikkat edin, ‘yandaş medya’ “işte bütün CHPliler böyledir” demeye gelecek bir yayın yapmadı. Aksine haberi bile görmezlikten geldi… Ama ilahi kader hakkın hatırını başka şeylere değişmiyor, görmezlikten de gelmiyor işte. Hak edişlerin tahakkuku kaçınılmaz oluyor.
Ama mümin, terazisi şaşmayan bir varlıktır. Adaleti elden bırakmaz. Düşmanının bile utançlı hale düşmesine kalbi razı olmaz. Başa gelen işten dolayı da zil takıp oynamaz.
Yarın bir gün çok itimat ettiği bir siyasetçinin böyle bir hali ortaya çıktığında da davası adına meyus olmaz. Allah takva sahiplerini böyle hallere düşmekten korusun!