Çöplükten Toplanan Oylar Kime Yazılır?

Seçimlerde partiler yolu ağızladılar. Önümüzdeki pazar akşamında takke düşecek kel görünecek. Takkeden hoşlanmayanlar ‘peruk düşecek kel görünecek’ diyebilirler.

Bunca hayhuylar, bunca hakaretler, bunca küfürler, bunca seviyesizlikler, bunca pespayelikler ve karalamalar, birbirinin yüzünü bakmaya hicap ettirecek bunca aşağılamalar ve ithamlardan sonra bu siyasetçilerle bir meclis nasıl kurulacak ve o meclis’ten memleketin hayrına bir anayasa nasıl çıkarılacak, şimdilik bir tarafa bırakalım.

Ben millet iradesinin hakiki manada sandığa yansıyıp yansımayacağına yahut sandığa yansımış olan milli iradenin oradan sağlıklı çıkıp çıkmayacağına dair bir iki kelam edeceğim.

Çünkü Süheyl Batum, sandıkların 600 bin CHP’li tarafından zabt u rapt altında tutulacağını ifade etti.

Bu beyanın, doğal olarak, insanı rahatlatması gerekirken, nedense bende tedirginliğe yol açtı. Çünkü CHP’lilerin sandığa tam hâkim oldukları 1946’da neler yaşandığını biliyorum. O seçimdeki sayım yöntemi, CHP açısından kötü bir sabıkadır. Öyle birine sandığı teslim etmek vahim olur!

AÇIK OY GİZLİ TASNİF

Hatırlayın, o dönemde CHP, iktidar gücünü kullanarak, ‘açık oy gizli tasnif’ dayatmasıyla milli iradeyi, yani DP’yi sandıkta boğmayı başarmıştı. CHP, ‘ben hancıyım, diğerleri yolcu’ mantığı ile partilere baktığı için, kendi iktidarını sağlama almak yolunda her katakulliyi yapmaya teşnedir. Dolayısıyla hakkımız var ki o beyandan tedirgin olalım.

Zira şu kadar zamandır iktidar olamamış, her meseleye ideolojik bakmış öfkeli bir siyasi teşkilatın; Ak Parti’yi iktidardan indirmek için her türlü hukuksuzluğu meşru görmüş, kapatılması yahut işlemez hale getirilmesi için Anayasayı ve -bir zamanlar CHP’nin taşeron örgütüymüş gibi çalışan- Yargıtay’ı kullanmaktan sakınmamış, o da yetmeyince askeri darbeye çanak tutmuş bir siyasi örgütün, Türkiye’nin bu en kritik seçiminde boş duracağını sanmıyorum…

İşte Sayın Batum’un, ‘600 bin kişi ile sandıklara sahip çıkma’ çabası bende bu çağrışımlara neden oldu. İster vehim deyin ister aşırı hassasiyet deyin, ben sandıkların namusunun CHP’ye teslim edilmesini tehlikeli bulurum. Çünkü biz tarihten biliyoruz CHP’nin sandığın selametinden ne anladığını…

BU SEÇİMDE İKİ PARTİ YARIŞIYOR

Dolayısıyla Ak Parti eğer bir milyon kişi ile sandıkları koruyamazsa, emin olabilir ki, anketlerin gösterdiği rakamlardan en az 6-7 puan daha aşağıya düşebilir. Şurada burada bir yığın sayılmamış oy sandıkları bulunursa, millet çöplüklerden oy pusulaları toplarsa vebal de Ak Parti ile ‘Cemaat’in boynunda kalır!

Bir önceki yerel seçimlerde İstanbul’un bir iki ilçesinde dönen dolaplara sonradan muttali olmuştum. Eğer CHP sandığın selametini –Kartal’da olduğu gibi- koruyacaksa ve Ak Parti de yine öyle vurdumduymaz ve duyarsız hareket ederse vah milletin iradesine!

Neden Ak Parti diyorum, çünkü bu seçimde esasında iki parti yarışıyor. Ak Parti ile Ergenekon Partisi.

Numan Kurtuluş’un partisi ile BBP’yi ve bir parça DSP’yi ayrı tutacak olursak, diğerlerinin tamamı istikballerini, Ak Parti karşıtlığına bağlamışlar. ‘Ak Parti kötüdür’‘Ak Parti memleketi satıyor’, ‘Ak Parti memleketi Kürtlere veriyor’ demekten başka hiçbir proje ve görüşleri bulunmuyor. Zaten bu söylem de ulusalcı Ergenekoncuların görüşünden ibarettir. Dolayısıyla denilebilir ki seçim Ak Parti ile ‘Silivri’nin zorunlu mukimleri ve dışarıdaki avukatları arasında geçecek.

Darbeci askerler onlarla beraber. Derin çeteler onlarla beraber… Dinci Ergenekoncular onlarla beraber… Ak Parti’nin rakibi Ergenekon Partisi (= CHP, MHP, BDP, ÖDP, DP, LDP…) yani. Böyle olunca da, Ak Parti teşkilatı her zamankinden daha müteyakkız olmalı sandığa yansıyan iradenin oradan salimen çıkması için.

Askeri darbeler ve muhtıralarla, darbe yapmayı beceremeyenlerin, sandık oyunları ile Ak Parti’ye darbe vurmaları niye mümkün olmasın! Elbette Ak Parti’yi ikinci parti durumuna düşüremezler belki ama pekâlâ onu, ülkenin geleceğinin yeniden inşa edilmesi amacıyla çıkarılacak yeni Anayasa’yı çıkartabilecek sayısal güçten mahrum etmek de bir hedef olabilir. Anketle gösteriyorlar ki, milletin gönlü hala Ak Parti’sinde. Demek ki milleti ikna edememişler. Öyleyse başak seçenekleri deneyebilirler.

HAKEM VAKASI

Tabii ki muradı ilahi esastır ve olacak olur. Olanda da hayır vardır elbette ama tedbir de kaderin unsurları içindedir.

Sıffin Savaşı’nda mağlubiyetin kaçınılmaz olduğunu anlayan Muaviye, son bir atraksiyonla askerlerine, Kuran sayfalarını mızraklarının ucuna takmaları emrini verdi. Muaviye ordusunun, mızraklarına Kuran sayfalarını taktığını gören Hz. Ali’nin bazı saf taraftarları, ‘biz Kur’an’a kılıç çekemeyiz’ diye savaştan geri durdular.

Hz. Ali, bunun bir oyun olduğunu söyledi ise de askerlerini ikna edemedi ve sonunda Muaviye’nin, ‘gel aramızda hakemler karar versin’şeklindeki önerisini kabul etmek zorunda kaldı. Ve sonunda da korktuğu başına geldi. Hz. Ali hakemin adaletle hükmedeceğini sandı. Oysa o günün Ergenekoncu zihniyeti olan ırkçı Emeviler iktidar için her yolu meşru saydıkları için, Kuran sayfalarını iktidarları için aracı yaptılar- Şimdi PKK’lılar da aynı yolu deniyor. Tabi ulusalcıların misyonerlik fobisi de unutulmamalı-  Hz. Ali taraftarları tuzağa düştüler ve  ‘biz Kur’ana karşı savaşmayız’ dediler. Hz. Ali hakeme razı oldu. Amr ibnü’l-As hakemi kandırdı ve Muaviye’yi halife seçtirdi. Hz. Ali mübarek de o ahmak taraftarlarından biri tarafından ‘haksızlığı neden kabul ettin’ diye şehid edildi…

Siyasetin içinde böyle hileler hep olmuştur ve bugün çok daha derin entrikalar oynanmaktadır.

Elbette Ak Parti için o kıyası yapamam. Hata zaman zaman keşke şu tanrı katına çıkmış bir kısım Ak Partilileri oradan indirmek ve onlara ‘insan’ olduklarını hatırlatmak için bir çaremiz olsaydı diye düşünmüşümdür. Ama maalesef bize bu imkânı vermiyorlar. Mesele hep, iman küfür; asker vesayeti altındaki siyaset ile sivil irade arasında tercih yapma noktasına getirildi. Millet ya eski düzen ya Ak Parti arasında sıkışıp kalınca doğal olarak hep ‘Ak Parti’ dedi.

Ben açık söylüyorum, başka bir alternatif olsaydı, sırf bir takım AKP’lilere hadlerini bildirmek, halka muhtaç olduklarını hatırlatmak ve bu kadar mal mülk hırsı ile hakka hizmet edilemeyeceğini göstermek için karşılarındaki güçlü partiye oy vermek isterdim. Fakat yazık ki karşılarında bir parti yok. Çerçevesini Yalçın Küçük’ün derin telkinlerinin çizdiği bir partiler konfederasyonu var. Onlara vermek de işime gelmiyor!

Ak Partiyi sürekli vatanı satmakla, oraya buraya peşkeş çekmekle suçluyorlar. Eğer gerçekten AK Parti bu kadar vatan ve millet aleyhine işler yapıyorsa, birilerinin çıkıp kalem kalem yapılanları milletin önüne dökmesi gerekmez mi?

KİM BU ÖRGÜTLEYİCİ

Neden bunu yapmıyorlar da dolambaçlı yollara sapıyorlar. Belki de yapamıyorlar. O zaman da söyledikleri bir karalamadan öteye geçmiyor.

Yaptıkları bir diğer kara propaganda da ‘iç siyasetin dışarıdan örgütlendiği’ iddiası.

Kim bu örgütleyici?

Eğer ABD ve İsrail ise yakındıkları, bu zaten alışkın oldukları bir şey. Şimdi niye yakınıyorlar ki! Yok, eğer dünya Masonlarını yahut Siyonistleri kast ediyorlarsa, onlar da sadece Türkiye’yi değil, ABD dâhil bütün dünyayı örgütlüyorlar. APO’yu Türkiye’ye teslim edenler, ‘onu asmama sözü’ de almışlardı. Bu kadar derin müdahalelerden bile rahatsız olmayanlar şimdi kimden rahatsız oluyorlar ki?

Eğer ‘dışarı’dan maksatları Pensilvanya ise bilmem. Eğer Türkiye’deki siyasete ta oradan düzen verme imkânı oluşmuşsa eh zaten yapabilecekleri bir şey kalmamış demektir. Malum rüzgâr ekenler fırtına biçer.

Hayat hakkı tanımadıkları, doğduğu topraklarda yaşamasına fırsat vermedikleri bir Allah dostunu kendilerine hasım yapanların, feleğin çarkı döndüğünde perişan olmaları haktır. Firavunluğa özenip, asıl vazifesi ve hizmeti iman ve ihya olan bir zatı, kendinize musallat etmişseniz, çareniz yok, sonunuz hüsrandır. Bu Cenab-ı Hakkın sünnetidir. Allah deyip yola çıkanlara engel olanlar, sonunda ona itaat etmeye mecbur olurlar. Çünkü Allah mazlumlarla beraberdir.

Elbette o cemaat adına bu ülkede sergilenen her bir tavırları eleştirmek mümkündür. Zaman zaman çok ciddi üslup hatası yaptıklarını söylemek yanlış olmaz. Bu kadar büyümüş bir cemaatte de böyle şeyler olur. Fakat hayırlı işleri, hatalı işleriyle kıyaslanmayacak kadar çoktur. Aynı şeyi AK Partililer için söylemek de mümkündür. Fakat siz fırsat vermiyorsunuz ki, millet onları o kusurlarından dolayı hesaba çeksin.

Keşke MHP veya BBP, yahut Has Parti veya Masum Türker’in  partisi, hatta BDP umut verseydi de millet alternatif diye ona yapışsaydı. Ama yok. Ya cuntacı, askerlerin bir dediğinin iki edilmediği eski düzeni; yani CHP düzenini seçeceksiniz, ya da artık kalıbına sığmayan ülkenin önünü açmayı vaat eden bir siyasi misyonu!

Ben, ahrar ve demokrat yapıda olan milletin ekseriyetinin üzerinde ittifak ettiği partiye oy vermekle mükellefim Müslüman olarak. Çünkü milletin tercihi, ‘icma-ı ümmet’ sayılır.

Allah bu millete yardır. ‘Ve aşrakatil ardu bi nuri rabbiha’ (Bütün yeryüzü onu yaratan Rabinin nuruyla aydınlandı/aydınlanacak) (Zümer, 69) mealinde bir ayet var. Bu daha tahakkuk etmedi. İşte o tahakkuk edinceye kadar artık bu milletin süngüsü düşmeyecek Allahın izniyle.

Ama fısıltıcılar ve cuntacılar kime arka çıkarlarsa onlar düşecekler. Kim milletin imanı, izanı ve tarihi misyonu yanında yer alırsa yükselmeye devam edecek. Merak etmeyin.

Seçim tahminime gelince… Yüzde 48, yüzde 26.8, yüzde 14, yüzde 5.5… Siz hangi rakamı kime layık görüyorsanız karşısına onu yazın… Yüzde 48’i kime verirseniz bilin ki ben ona vereceğim. Selam ve dua ile…

Hakkında Mehmet Ali Bulut

1954’te Gaziantep’in İslâhiye ilçesinin Kerküt köyünde doğdu. İlkokulu burada tamamladı. Gaziantep İmam Hatip Lisesini ve ardından Gaziantep Lisesini bitirdi. 1978 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap ve Fars Dilleri ve Edebiyatları Bölümü’nden mezun oldu. Aynı Fakülte’nin Tarih Bölümünde doktora tezi hazırlamaya başladı. 1979 yılında Tercüman Gazetesi’ne girdi. Tercüman Kütüphanesinin kurulması ve kitapların tasnifinde görev aldı. Birçok kitap ve ansiklopedinin yazılmasına ve hazırlanmasına katkıda bulundu… Daha sonra gazetenin, haber merkezi ve yurt haberlerinde çalıştı. Yurt Haberler Müdürü oldu. Köşe yazıları yazdı… 1991 yılında Haber koordinatörü olarak Ortadoğu Gazetesi’ne geçti. Bu gazete 5 yıl süreyle köşe yazarlığı yaptı. Yeni Sayfa ve Önce Vatan Gazetelerinde günlük yazıları ve araştırmaları yayınlandı. 1993 yılında haber editörü olarak İhlas Haber Ajansı’na girdi. Kısa bir süre sonra ajansın haber müdürlüğüne getirildi. Mahalli bir ajans konumundaki İhlas Haber Ajansı, onun haber müdürlüğü döneminde Türkiye’nin ve Ortodoğu’nun en büyük görüntülü haber ajansı konumuna yükseldi. 1997 yılında İHA’dan ayrılmak zorunda kaldı. Bir grup arkadaşıyla birlikte Veri Haber Ajansı’nı kurdu. Finansal sıkıntılardan dolayı Ajansı kapattı. 1999 yılında BRT Televizyonuna girdi. Haber editörü ve program yapımcısı olarak görev yaptı. 2001 Mayısında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın danışmanlığına getirildi. 3 yıl bu görevde kaldı. Bir süre Ali Müfit Gürtuna’nın basın ve siyasi danışmanlığını yaptı. Turkuaz Hareket’in mantalitesinin oluşturulmasında büyük katkısı oldu. Bugün Gazetesi Yurt Haberler müdürü olarak çalışan Bulut, emekli ve sürekli basın kartı hamilidir. Eserleri: Karakter Tahlilleri, Dört Halifenin Hayatı, Geleceğinizi Okuyun, Rüya Tabirleri, Asya’nın Ayak Sesleri, Ansiklopedik İslam Sözlüğü, Türkçe Dualar, Fardipli Sinha, Derviş ve Sinha, Ruhun Deşifresi, Gizemli Sorular, Ahkamsız Hükümler, Can Boğazdan Çıkar, Sofra Başı Sağlık Sohbetleri gibi yayınlanma aşamasında olan çeşitli eserleri bulunmaktadır. Roman ve Hikaye: Mehmet Ali Bulut’un Roman türünde yazılmış Fardihli Sinha, Derviş ile Sinha adında iki romanı ve aynı serinin devamı olarak Zu Nima ve Fardipli Sinha 2 ve Fardipli Sinha 3 tamamlanma aşamasındadır. Diğer çalışmaları: Çeşitli dergilerde yayınlanmış çok sayıda makalesi, şiirleri bulunan Mehmet Ali Bulut son dönemdeki yazılarını haber7.com’da yayınlamaktadır. Bulut evli ve bir kızı vardır.

Ayrıca Bakınız

Çanakkale Geçilmedi…

Elhamdülillah, bu millet bir kez daha Çanakkale’nin geçilmez olduğunu gösterdi. Bir kere daha, bu millet, …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir