Suriye Konusunda Davutoğlu’na Teklif!

SURİYE MESELESİ NASIL ÇÖZÜLÜR

İyi Bir Muhalefetin Olmaması Ciddi Kayıp

Dünyanın yeniden şekillendiği şu günlerde, Türkiye’de ciddi bir muhalefetin olmaması millet adına büyük bir kayıp!

İktidarı denetleyecek ve yanlışlarını görecek aklı başında bir muhalefet olsaydı, bugün dış ilişkilerde düşülen bazı açmazlara düşülmeyebilirdi.

Türk siyasetinin bugünkü en acil meselesi, CHP’nin başına gerçek anlamda muhalefet yapabilecek bir ekibin getirilmesidir. Türk siyaseti bunu başaramazsa daha bir süre patinaj yapmaya devam edeceğiz!

KCK Operasyonları ve Almanya

Devletin KCK’ya yönelik başlattığı operasyon tam hedefinden vurmuş olacak ki tüm ayrıkçılar ciyaklıyor. Esasında şu meseleye her Müslüman dikkat etmeli. KCK operasyonlarına karşı çıkanlara dikkat edin. Onlar ayrılıkçıların ta kendisidir. Bu açıdan bu operasyonlar, mutlaka toplum tarafından da desteklenmelidir.

Çünkü KCK devlet içinde devlete rağmen racon kesme projesidir. Bana göre KCK şu işin turnusolüdür. KCK’ya taraf olanlar, ayrılıkçıdır.

Güneydoğu Meselesinde son dönemlerde atılan tüm hayırlı adımların ters yüz edilmesi, devletin her türlü sivil açılımının sonuçsuz kalmasının sebebi de KCK’dır.

KCK; bir Alman projesidir. PKK’nın arakasındaki akıl sadece ‘Ayrılıkçı Kürtler’in aklı değildir çünkü. Başta Amerika olmak üzere İsrail ve Almanya da aktif bir şekilde PKK’ya lojistik destek veriyorlar.

Bu tür meselelere değinildiğinde Kürtçüler bize Müslümanlığımızı ve İslam kardeşliğini hatırlatıyorlar: ‘Vay Müslümanda böyle fikirler olur muymuş?”

Sen devlet içinde devlet kuracaksın, ‘ben istiklal savaşı veriyorum, tabii ki insanlar ölecektir’ diyeceksin, hainlere karşı tedbir alınca da ‘Olur mu böyle olur mu kardeş kardeşi vurur mu’ diyeceksin!

Bediuzzaman müdafaalarında sık sık ‘Bu millet ve bu vatan’ vurgusu yapar. Dışarıdan her türlü müdahaleyi de hainlik diye tavsif ediyor. Ama sen bu vatan aleyhine herkesle işbirliği yapıyorsun.  Hem de ben seni  ‘bu millet’ içinde görüyor ve ‘bu vatan’ı senin de vatanın biliyorken…

Sen kendi kardeşine ve vatanına karşı herkesle işbirliği yapacaksın, devlet tedbir alınca da ‘vay biz müslümanız’ diyeceksin.

Bu sınırlar içinde yaşayıp bu vatanı vatan bilen, bu milleti de milleti bilen herkes kardeşimizdir. Bu vatan ve millet aleyhine İsrail’den Almanya’ya kadar herkesle işbirliği yapıyorken Müslümanlık ve kardeşlik aklına gelmiyor ama devlet içinde devlet olmaya soyunan bir kısım şehir eşkıyalarına dokunulunca nerde demokrasi diyeceksin!

Mamafih Almanya da kendi iradesiyle işin içine girmiş değil. Çünkü PKK olayında Almanya’nın ciddi hiçbir menfaati yok! Menfaati olan tek halk, arzı mevut hülyasıyla Dicle ve Fırat’ı kendi topraklarına katmak isteyen İsraildir. Alman Vakıfları’nı –ki onların para kaynağı Yahudi firmalardır- PKK’ya destek olmaya sevk eden de Alman Milli iradesinden ziyade, o iradeyi ele geçirmiş olan Siyonist sermayedir! Maalesef, onların derin devleti de tıpkı bizim derin devletimiz gibi Siyonist dünya örgütünün pençesine düşmüş. Alman Derin devleti de, Finansal gücü de Medyası da tamamen Siyonistlerin kontrolü altında. Hatta Almanya üzerinden ‘ işbirliği’ adı altında Türkiye’nin en büyük medya gücünü de kontrol ediyorlar!

Yani Türkiye’de, devlet gücünü ve orduyu, uzun süre İslam’a ve Kürtlere; yani kendi halkına karşı kullanmayı başaran irade, şimdi de Alman milli gücünü Türklere karşı kullanıyor. Böylece hem tarihin bu iki dost kavmini birbirine düşürüyorlar hem de Türk milletinin bu eski asker arkadaşına karşı öfkelenmesini istiyorlar.

Bugüne kadar Siyonistlerin Truva atı Amerika idi. Amerika, Tamara’nın çocuklarını taşımaktan bıktı. Onlar da yeni atlar buldular. Almanya ve Rusya gönüllü oynuyorlar. Sırada Çin ve Hint var. Ama ne yaparlarsa yapsınlar, Türkiye’nin yükselişini durduramayacaklar…

Rusya’nın savaş gemileriyle Akdeniz’e inmesi cidi bir tehlikenin yaklaşmakta olduğunun da habercisi. Bakalım kimi vuracaklar. Petrol vs, kamuflaj!

Sarkozy Ciddiye Alınmayacak kadar…

Sarkozy Yahudi asıllıdır. Ciddiye alınmayacak kadar basittir. Ama dessas ve haindir. O da Fransa’yı bloke etmekle görevlidir Siyonistler adına. Dünya Bankası eski başkanı Khan’ın başına gelen tecavüz operasyonu bir tür Baykal operasyonu idi.

Türkiye’nin önünü kesme işinde Sarkozy’e peştemalcılık düştü. Şebeği oynuyor. Ermenistan’da Türkiye ermeni soykırımını kabul etsin buyurmuş. Tam bir Fransız cibiliyyeti!  Çünkü Fransa Frengistan olarak kalacak ve küfrün merkezi kalmaya devam edecek. O açıdan Fransızlara diyecek bir sözümüz yok. Ahmaklar, bize Ermeni tehcirini hatırlatıyorlar utanmadan. Bir aynaya baksalar ellerinden kan ve irin aktığını görecekler!

Ama bütün bunlar şunu gösteriyor ki Türkiye aleyhine ciddi bir ittifak, ciddi bir bloklaşma var. İsrail, mümkün mertebe çok sayıda ülkeyi yanına çekme peşinde. Çünkü artık Amerika’yı yeterince güvenilir bulmuyor.

Cenab-ı Hakk’ın ısrarla ‘Benden Başka vekil edinme!’ diye uyardığı İsrail kavim, dünya hayatına müptezel düşkünlükleri hasebiyle, ne vekilsiz olabiliyorlar, ne uşaksız! Her daim her milletten hizmetkârlar bulabiliyorlar. Bugün de öyle.  Rum kesimi, Yunanistan, Ermenistan, Rusya, Almanya Fransa…  hepsi onun hizmetine koşuyorlar. Ama bir şeyi unutuyorlar, onlar kader nezdinde kaybeden tarafta yer alıyorlar. Bunu bir yere yazın, göreceksiniz inşallah!

Geçen asrın başında biz kaybeden taraf olduk. Ama esasta kazanan taraf olduk. Eğer o savaşta kazansaydık, Bediuzzaman’ın dediği gibi, asıl o zaman külliyen kaybedecektik, çünkü şu murdar ve iki yüzlü, tanrı tanımaz batı medeniyetinin Asya’daki temsilcisi olacaktık. Rabbim bu millete acıdı da bizi muvakkaten ‘yenilen’ tarafa aldı. Böylece onlara karmaşık bir mazi bize de parlak bir gelecek düştü.

İşte şimdi Türkiye o parlak istikbalin merdivenlerini tırmanmaya başladı. Türkiye’nin bu neticedeki kendi gayret ve imkânlarının payı yirmi beşse kaderin payı yüz yirmi beştir. O yüzden merak etmeyin, ekonomimiz, siyasetimiz, sanayimiz hatalarıyla sevaplarıyla yine de düzelmeye ve yükselmeye devam edecektir inşallah!

Suriye Konusunda Davutoğlu’na Bir Teklif!

Türkiye Suriye meselesinde yalnız kaldı. Bence Davutoğlu’nun yapabileceği ciddi bir siyaset var. Hem de rahmani bir yol!  Kur’an-ı Kerim, Müslüman liderlere şu tavsiye’de bulunur:

«Eğer müminlerden iki grup, Suriye’de olduğu gibi) birbirleriyle savaşırlarsa, aralarını bulup barıştırın. Eğer arabuluculuk teşebbüslerinden sonra onlardan biri, diğerine saldırmaya devam ederse, saldıran taraf Allah’ın hükmüne dönünceye kadar onlarla savaşın. Eğer Allah’ın hükmüne dönerse, aralarını adaletle bulup barıştırın. Her zaman adaletli hareket edin. Şüphesiz Allah’ü Teala adil olanları sever” (el-Hucurat, 49/9)

Türk dışişleri, Kur’an’ın şu hükmünü gündeme getirip, başta İran olmak üzere tüm İslam devletlerini şu konuda zorlamalı. ‘Gelin, eğer adaletten yana iseniz, Suriye halkının acısını dindirelim. Müslümanlar bir kere de kendileri bir meselelerini çözsünler!’ diyelim.  Şu artık net anlaşıldı ki BM, birkaç ülkenin tekeli altında. İsrail istemedikçe kimse oradan bir hüküm çıkaramıyor. Zaten BM, Batının çıkarlarını korumak için kurulmuş bir örgüt. Dünyanın meselelerini çözmek için değil… 60 yıllık tarihi boyunca BM, dünyanın hangi meselesini adilane çözdü ki, Suriye meselesini çözsün veya Libya’ya merhamet etsin!

Biz çözemezsek, Suriye meselesi de kangren olacak. Artık bu coğrafyada çözümlenemeyen, zamana bırakılan her mesele kritik anda bizim ayağımıza dolanacaktır. Türkiye bunu çözmeli.

Amerikan desteği Fırsat mı Tuzak mı?

Gelelim son kerteye. Şu artık anlaşıldı, Amerika bölgede taraftar ve güç kaybediyor. Ortadoğu’da yapabileceklerine İsrail sürekli takoz oldu. Çünkü İsrail’e verilen kayıtsız şartsız destek ve harcamalar amorti edilemez oldu. Bölgedeki enerji kaynaklarını elde tutmak için ciddi bir partnere ihtiyacı var. Bu da Türkiye’den başkası olamaz. O yüzden de sanıyorum el altından Türkiye’yi cesaretlendiriyor.

Eğer Türkiye bunu, kendisi için bir güce dönüştürebilirse hakikaten bölgesel bir güç haline gelecek ve Amerika güçlü bir dost kazanmış olacak! Yok, eğer Türkiye bunu Saddam gibi kötüye kullanır yahut kullanamazsa, o zaman da Türkiye gibi, önünde sonunda ayağına takılacak olan bir belayı ortadan kaldırmış olacak. Yani Amerika’nın Ortadoğu’da sürüklendiği yalnızlıktan kurtulmak için yaptığı teşvikin, Türkiye için fırsat veya risk haline gelmesi biraz da bizim elimizde!

Bu açıdan Türkiye’nin İsrail’e bu kadar açıktan saldırması stratejik değil. Daha kardeşlerini bile (Arap, Kürt, İran vs) tam yanına alamamışken, mahallenin tüm kötü adamlarını kontrol eden ‘kabadayı’ya kafa tutması ne kadar akıl karı bilemiyorum!

Acaba İsrail ile açık bir diplomasi savaşına girmek yerine, buzlaşmaz ve bencil hükümeti düşürmeleri için İsrail’de bir ‘bahar harekatı’ teşvik edilemez mi?

Onlar bizim içimizdeki unsurları istedikleri gibi evirip çeviriyorlar. Türkiye bukadar mı aciz. Bir hareket de biz başlatalım.

Ne dersiniz çok mu uçuyorum?

Hakkında Mehmet Ali Bulut

1954’te Gaziantep’in İslâhiye ilçesinin Kerküt köyünde doğdu. İlkokulu burada tamamladı. Gaziantep İmam Hatip Lisesini ve ardından Gaziantep Lisesini bitirdi. 1978 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap ve Fars Dilleri ve Edebiyatları Bölümü’nden mezun oldu. Aynı Fakülte’nin Tarih Bölümünde doktora tezi hazırlamaya başladı. 1979 yılında Tercüman Gazetesi’ne girdi. Tercüman Kütüphanesinin kurulması ve kitapların tasnifinde görev aldı. Birçok kitap ve ansiklopedinin yazılmasına ve hazırlanmasına katkıda bulundu… Daha sonra gazetenin, haber merkezi ve yurt haberlerinde çalıştı. Yurt Haberler Müdürü oldu. Köşe yazıları yazdı… 1991 yılında Haber koordinatörü olarak Ortadoğu Gazetesi’ne geçti. Bu gazete 5 yıl süreyle köşe yazarlığı yaptı. Yeni Sayfa ve Önce Vatan Gazetelerinde günlük yazıları ve araştırmaları yayınlandı. 1993 yılında haber editörü olarak İhlas Haber Ajansı’na girdi. Kısa bir süre sonra ajansın haber müdürlüğüne getirildi. Mahalli bir ajans konumundaki İhlas Haber Ajansı, onun haber müdürlüğü döneminde Türkiye’nin ve Ortodoğu’nun en büyük görüntülü haber ajansı konumuna yükseldi. 1997 yılında İHA’dan ayrılmak zorunda kaldı. Bir grup arkadaşıyla birlikte Veri Haber Ajansı’nı kurdu. Finansal sıkıntılardan dolayı Ajansı kapattı. 1999 yılında BRT Televizyonuna girdi. Haber editörü ve program yapımcısı olarak görev yaptı. 2001 Mayısında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın danışmanlığına getirildi. 3 yıl bu görevde kaldı. Bir süre Ali Müfit Gürtuna’nın basın ve siyasi danışmanlığını yaptı. Turkuaz Hareket’in mantalitesinin oluşturulmasında büyük katkısı oldu. Bugün Gazetesi Yurt Haberler müdürü olarak çalışan Bulut, emekli ve sürekli basın kartı hamilidir. Eserleri: Karakter Tahlilleri, Dört Halifenin Hayatı, Geleceğinizi Okuyun, Rüya Tabirleri, Asya’nın Ayak Sesleri, Ansiklopedik İslam Sözlüğü, Türkçe Dualar, Fardipli Sinha, Derviş ve Sinha, Ruhun Deşifresi, Gizemli Sorular, Ahkamsız Hükümler, Can Boğazdan Çıkar, Sofra Başı Sağlık Sohbetleri gibi yayınlanma aşamasında olan çeşitli eserleri bulunmaktadır. Roman ve Hikaye: Mehmet Ali Bulut’un Roman türünde yazılmış Fardihli Sinha, Derviş ile Sinha adında iki romanı ve aynı serinin devamı olarak Zu Nima ve Fardipli Sinha 2 ve Fardipli Sinha 3 tamamlanma aşamasındadır. Diğer çalışmaları: Çeşitli dergilerde yayınlanmış çok sayıda makalesi, şiirleri bulunan Mehmet Ali Bulut son dönemdeki yazılarını haber7.com’da yayınlamaktadır. Bulut evli ve bir kızı vardır.

Ayrıca Bakınız

Çanakkale Geçilmedi…

Elhamdülillah, bu millet bir kez daha Çanakkale’nin geçilmez olduğunu gösterdi. Bir kere daha, bu millet, …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir