İnsan Tamiri İçin Dükkanı Açılabilir mi?

Yazar Mehmet Ali Bulut’a göre, “Evet insan tamir edilebilir bir varlıktır. İnsan kendisini tamir edebilir. Kendisi yapamazsa onu tamir edecek birileri bulunabilir”

Bir dükkan açmak isterdim.

İnsan Tamir Dükkanı. Evet biliyorum, iddialı bir söz. Ve biliyorum ki, her insanın her arızası giderilemez. Çünkü insan zamanla arızalarını, eksikliklerini marifet zanneder. İstemez ki o dağişsin. Onu kimliğinin bir yanı zanneder.

Halbu ki insan, sökülüp yeniden takılabilen bir alet kadar konvansiyoneldir. Benim de bu başlıkla insanlara vermek istediğimiz gerçek şu: İnsan isterse ve çaresine başvurursa, düzeltilmeyeceği hiçbir arızası yoktur.

Allah, şu çatı altında bir dert yaratmamış ki, onun dermanını da yaratmış olmasın.

Peki, öyleyse neden milyonlarca insan, hatta denilebilir ki insanların büyüüük bir kısmı  -kimisi maddi, kimisi manevi, kimisi somatik, kimisi psikosomatik- hastalıklara mağlup olarak gider?

Acaba insan, kendisinin de bir televizyon, bir bilgisayar, bir müzik kutusu gibi tamir edilebilir olduğunu, bozulan sağlığına kavuşmak için daima bir yol bulunduğunu bilip iman etseydi ne olurdu.

Yahut hiç hastalanmamak için bir yol bulunduğunu, bunun da haram ve helallere uymaktan geçtiğini bilseydi yine de onlara uymakta bu kadar nazlanır mıydı?

Ben sanmıyorum.

Biz dini, Allah ile kul arasında bir pazarlık meselesine indirgediğimiz için kul da dini emir ve yasakları, kabala alınmış bir ‘suhra’, bir dayatma sanıyor. Bilse ki, o emir ve yasaklar, tıpkı doktorun ağır bir hastalık döneminde koyduğu yasaklar gibi hayatidir, ona zevkle uyar.

Bu noktada din anlatıcılarına çok şey düşüyor.  Ben bir din anlatıcısı değilim ama gördüm ki, şu emir ve yasaklar, sağlık ve hayat açısından su ve hava kadar hayatidir, kendi üzerimde denediklerimi sizinle de paylaşmak istedim.

İnsanlara anlatmak istiyorum ki hastalıklar sanıldığı gibi kader değil. İnsan zorla kendini hasta eder. Çünkü vücud, zorlanmadığı takdirde hasta olmamanın bütün imkanlarına sahiptir. Hasta olduğu takdirde de ondan kurtulmak için mutlaka bir yol vardır. Bunu göstermek gerekir.

Ben sağlıklı olmayı  aynı zamanda dini bir vecibe gördüğüm için böyle anlatıyorum.

Evet insan tamir edilebilir bir varlıktır. İnsan kendisini tamir edebilir. Kendisi yapamazsa onu tamir edecek birileri bulunabilir. Bunun da ötesinde, insana musallat olmuş her hastalığın; inançsızlık, vehim, korku, özürlülük, delilik, asabilik, kalbi maraz, sapıklık (en zor olanı da bu son ikisidir) tamir edilebilir olduğunu bilmek, başlı başına bir umut, bir güçtür.

O hastalığı giderecek ya bir doktordur, ya bir sevgilidir, ya bir mürşit, ya bir terapisttir, ya bir dost ya bir tövbedir. Ama daima insanın kendi yardımı gerekir. İnsan kendisi inanmadıkça ve yardım görmeyi benimsemedikçe kimse ona bir şey yapamıyor. Önce kendisi hasta olduğuna inanmalı.

***

Evet ümmet hastadır; bedeni hastadır, kalbi hastadır, hayali, hatırası, zihni hastadır, fikri hastadır, zikri hastadır, ameli hastadır, tavrı hastadır, yargısı hastadır.

Çünkü görelerini, ölçülerini, sınırlarını, hadlerini, edeplerini, cesaretlerini, cömertliklerini kaybettiler.

Görelerini kaybettiler; neye göre nasıl davranacaklarını bilmiyorlar.

Ölçülerini kaybettiler, neyin hak neyin batıl olduğunu tartamıyorlar.

Sınırlarını kaybettiler, neyin helal neyin haram olduğunu, neden eşyada böyle haram ve helal ayrıştırmasının yapıldığını bilemiyorlar.

Hadlerini bilemedikleri için, hakka ve batıla karşı nasıl tavır takınacaklarını unuttular.

Edeplerini kaybettiler, hikmeti ve marifeti ıskaladılar. Marifet ve hikmetin ancak edebini bilende karar kılabileceğini unuttular.

Cesaretlerini kaybettiler ve köle oldular. Bugün bir buçuk milyara yakın bir nüfusun, lalettayin bir batılı devlet kadar bile yeryüzünde nüfuz sahibi olmamasına zemin hazırladılar. Çünkü küfre ve zulme karşı yüreğinde ‘gılze’ taşıması gerektiğini unuttu.

Cömertliklerini kaybettiler; kimse nerede, nasıl ve niçin fedakârlık yapması gerektiğini bilmiyor. Çoğu kere kendinden olan mümin kardeşine, sırf aynı kulübe mensup olmadığı için, bir zalime göstermesi gereken şiddeti gösterebiliyor. Onu yok sayabiliyor. ‘Parti’sinden olmayanı dininden de çıkartıyor.

İşte belki bu hastalıklara bir çare olur diye bir kitap yazıyorum. Henüz tamamlanmadı. Fakat böyle bir kitabı yazmaya koyulmadan önce zihnim o kadar soru yöneltti ki bana, onları kendi kendime çevaplayayım derken bir kitap daha ortaya çıktı. Adını Gizemli Sorular koydum.

Herkesin, kimseye sormak istemediği ama cevabını da bilmek istediği cinsten bir yığın soru.

Bütün o soruları, insanın tamirinin mümkün olup olmadığını anlamak için sordum.

Ve sonra anladım ki insan, hakikaten kendi zatında iyidir. Kötü insan yaratılmamıştır. Ama kötü olmaya yatkındır. Onun kötü olmasına neden olan halleri belirlediğimizde onun nasıl iyi olabileceğini de tespit etmiş oluruz.

Ben de kendimce bunu yaptım.

Sanırım herkes kendince bir şeyler bulacaktır. Kitabın adı Gizemli Sorular. Ardından da öbürü gelecek inşallah. Yani İnsan Tamir Dükkanı.

Hakkında Mehmet Ali Bulut

1954’te Gaziantep’in İslâhiye ilçesinin Kerküt köyünde doğdu. İlkokulu burada tamamladı. Gaziantep İmam Hatip Lisesini ve ardından Gaziantep Lisesini bitirdi. 1978 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap ve Fars Dilleri ve Edebiyatları Bölümü’nden mezun oldu. Aynı Fakülte’nin Tarih Bölümünde doktora tezi hazırlamaya başladı. 1979 yılında Tercüman Gazetesi’ne girdi. Tercüman Kütüphanesinin kurulması ve kitapların tasnifinde görev aldı. Birçok kitap ve ansiklopedinin yazılmasına ve hazırlanmasına katkıda bulundu… Daha sonra gazetenin, haber merkezi ve yurt haberlerinde çalıştı. Yurt Haberler Müdürü oldu. Köşe yazıları yazdı… 1991 yılında Haber koordinatörü olarak Ortadoğu Gazetesi’ne geçti. Bu gazete 5 yıl süreyle köşe yazarlığı yaptı. Yeni Sayfa ve Önce Vatan Gazetelerinde günlük yazıları ve araştırmaları yayınlandı. 1993 yılında haber editörü olarak İhlas Haber Ajansı’na girdi. Kısa bir süre sonra ajansın haber müdürlüğüne getirildi. Mahalli bir ajans konumundaki İhlas Haber Ajansı, onun haber müdürlüğü döneminde Türkiye’nin ve Ortodoğu’nun en büyük görüntülü haber ajansı konumuna yükseldi. 1997 yılında İHA’dan ayrılmak zorunda kaldı. Bir grup arkadaşıyla birlikte Veri Haber Ajansı’nı kurdu. Finansal sıkıntılardan dolayı Ajansı kapattı. 1999 yılında BRT Televizyonuna girdi. Haber editörü ve program yapımcısı olarak görev yaptı. 2001 Mayısında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın danışmanlığına getirildi. 3 yıl bu görevde kaldı. Bir süre Ali Müfit Gürtuna’nın basın ve siyasi danışmanlığını yaptı. Turkuaz Hareket’in mantalitesinin oluşturulmasında büyük katkısı oldu. Bugün Gazetesi Yurt Haberler müdürü olarak çalışan Bulut, emekli ve sürekli basın kartı hamilidir. Eserleri: Karakter Tahlilleri, Dört Halifenin Hayatı, Geleceğinizi Okuyun, Rüya Tabirleri, Asya’nın Ayak Sesleri, Ansiklopedik İslam Sözlüğü, Türkçe Dualar, Fardipli Sinha, Derviş ve Sinha, Ruhun Deşifresi, Gizemli Sorular, Ahkamsız Hükümler, Can Boğazdan Çıkar, Sofra Başı Sağlık Sohbetleri gibi yayınlanma aşamasında olan çeşitli eserleri bulunmaktadır. Roman ve Hikaye: Mehmet Ali Bulut’un Roman türünde yazılmış Fardihli Sinha, Derviş ile Sinha adında iki romanı ve aynı serinin devamı olarak Zu Nima ve Fardipli Sinha 2 ve Fardipli Sinha 3 tamamlanma aşamasındadır. Diğer çalışmaları: Çeşitli dergilerde yayınlanmış çok sayıda makalesi, şiirleri bulunan Mehmet Ali Bulut son dönemdeki yazılarını haber7.com’da yayınlamaktadır. Bulut evli ve bir kızı vardır.

Ayrıca Bakınız

Çanakkale Geçilmedi…

Elhamdülillah, bu millet bir kez daha Çanakkale’nin geçilmez olduğunu gösterdi. Bir kere daha, bu millet, …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir