Ah Şu Ülkücüler…

Türkiye’de ruh hastası bir kesim var; her olayın ardında bir ülkücü bulmak için can atıyor… Sanki,

Soluduğumuz havayı kirleten onlar…

Demokrasimizi çıkmaza sokan onlar…

Millet açlıktan kırılırken her gece şampanya patlatan onlar…

Ekonomiyi berbat eden onlar…

Terör çıkaran onlar, terörist öldüren onlar…

Onlar öküzün altındaki buzağı, onlar mafya, onlar kontrgerilla, onlar faşist, onlar medeniyet düşmanı….

………

Kim söylüyor bunları!

İşte buraya dikkat etmek lazım…

Bunu diline pelesenk edenler

Dönmeler,

Kabelerinin yıkılmasından dolayı uyuz köpeğe dönmüş, kaşıntılı eski tüfek solcular,

Kürtçülür,

Bölücüler,

Ve ırkçılıklarını islam kardeşliği ve rejim düşmanlığı maskesiyle örtmeye çalışan bir kısım islamcılar (!)

………

Dikkat edin, devlet düşmanı olanlar aynı zamanda ülkücü düşmanı…

İslam düşmanı olanlar aynı zamanda ülkücü düşmanı.

Demokrasi adı altında ülkeyi batılılara peşkeş çekmeye çalışanlar aynı zamanda ülkücü düşmanı.

Gizli açık bölücüler ülkücü düşmanı.

Güya İslam adına devleti yıkmaya çalışanlar ülkücü düşmanı…

Bir de kolay kahramanlık peşinde olanlar…

Bunların büyük bir kısmı medyada çöreklenmiş, meydana gelen her fiilin altında bir ülkücü parmağı ararlar…

Bir yerde, bir kalabalık ajite olup harekete mi geçmiş… Bir tahrik mi söz konusu. Failler belli:

Ülkücüler!

Bazan düşünüyorum. Acaba ülkücüler bu insanlara yüz kızartıcı fiillerde mi bulundular, diye…

Efendim, doğuda bölücülere karşı kanlı bir mücadele sürdürülüyor. Devlet bu dağ eşkıyasını kendi teknikleriyle vurmak için özel tim oluşturuyor. Vatanını seven gençler bu işe gönüllü katıldı diye hemen bir yafta geliyor:

Ülkücüler gönüllü tim!

Fesübhanallah! Sanki ülkücüler işgal kuvveti!

Be Allah’ın geri zekalıları! Bu insanlar sizin karılarınızla rahat döşeklerinizde müsterih uyuyasınız diye ölüyorlar… Onlara minnet duyacağınıza hakaret ediyorsunuz…

Dünyanın hiç bir yerinde, ülkesini savunmak için öne atılan genç hakaret görmez. Aksine şerefle, saygıyla selamlanır…

Ama bu cibiliyetsiz, kanı bozuk hainler, ülkenin huzur içinde olmasını yüzden de dağda köy basan, bebeleri öldüren, insanlarımızın ırzına geçen bölücü eşkıyaya gösterdikleri toleransın binde birini bile ülkücüye göstermiyorlar…

Ben bunu anlamıyorum…

Bu ülkücüler bunlara ne yaptı… Irzlarına mı geçti…

Gazi mahallesinde solcu örgütler devlete meydan okuyor, milyarlarca tahribat yapıyor, polis öldürüyor, tek söz söyleyen yok.

Hatta Ercan Karakaş gibi, mecliste bulunması başlı başına bir talihsizlik olan biri çıkıp, bu teröristleri masum gösteriyor. Sonra bir bakıyorsunuz, bir başka hain çıkıp “bunları ülkücüler tahrik etti” diyor…

Geberirsiniz gayzınızla inşallah!…

Siz ölseniz de öfkenizden kahrolsanız da, ülkücü dediğiniz bu insanlar sizin menfur emellerinizi gerçekleştirmenize fırsat vermeyeceklerdir…

Bu millet 5 bin yaşındadır… Her dönemde de sizin gibi hainlerle cedelleşti. Daima da ayakta kalmayı bildi… Yine bilecektir… Sizin gibi murdarlar ve cinsi bozuklar da karşılarında hep ulkücüleri bulacaklardır…

Ülkücü elbette asayişten yanadır. Çünkü bu ülkenin kendisine ve uğruna her zaman can vermeye hazır olduğu milletine ait olduğunu biliyor…

Şuurludur, zekidir ve uyanıktır.

Kınayıcıların kınamasına bakmaz. Hiç bir kınama, ülkücü için, vatansızlık ateşinden daha yakıcı olamaz çünkü…

O yüzden de vatanın mukadderatını hödüklere bırakmazlar. Gerektiğinde milis gibi de vatanı savunurlar… Bu böyle biline…

Aslında ülkücüye duyulan düşmanlık, onların her türlü ihanet oyununu bozmalarıdır. Vatan ve halk düşmanları yaptıkları hesapların bir türlü tutmadığını görerek çıldırıyorlar.

Geçmişte sahnelenen kızıl senaryolar ,5000 bin cana mal oldu ama hevesleri kursaklarında kaldı…

Şimdi de bölücülük yapıyorlar. Heveslerinin yine kursaklarında kaldığını görerek cami duvarlarına saldırıyorlar…

Kahrolun gayzınız ve öfkenizle! Zaten kahrolacaksınız… Asyanın tarlaları, Rumeli ve Kafkas bostanları bizim güllerimizi açacak. Sizin ve feleğin rağmına…

Bu ülke sahipsiz değildir. Sahipsiz kalmayacaktır… Sizin gibi murdarlar ise bizim toprağımızı aydınlatacak çiçeklere gübre vazifesi görecek!

Hakkında Mehmet Ali Bulut

1954’te Gaziantep’in İslâhiye ilçesinin Kerküt köyünde doğdu. İlkokulu burada tamamladı. Gaziantep İmam Hatip Lisesini ve ardından Gaziantep Lisesini bitirdi. 1978 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap ve Fars Dilleri ve Edebiyatları Bölümü’nden mezun oldu. Aynı Fakülte’nin Tarih Bölümünde doktora tezi hazırlamaya başladı. 1979 yılında Tercüman Gazetesi’ne girdi. Tercüman Kütüphanesinin kurulması ve kitapların tasnifinde görev aldı. Birçok kitap ve ansiklopedinin yazılmasına ve hazırlanmasına katkıda bulundu… Daha sonra gazetenin, haber merkezi ve yurt haberlerinde çalıştı. Yurt Haberler Müdürü oldu. Köşe yazıları yazdı… 1991 yılında Haber koordinatörü olarak Ortadoğu Gazetesi’ne geçti. Bu gazete 5 yıl süreyle köşe yazarlığı yaptı. Yeni Sayfa ve Önce Vatan Gazetelerinde günlük yazıları ve araştırmaları yayınlandı. 1993 yılında haber editörü olarak İhlas Haber Ajansı’na girdi. Kısa bir süre sonra ajansın haber müdürlüğüne getirildi. Mahalli bir ajans konumundaki İhlas Haber Ajansı, onun haber müdürlüğü döneminde Türkiye’nin ve Ortodoğu’nun en büyük görüntülü haber ajansı konumuna yükseldi. 1997 yılında İHA’dan ayrılmak zorunda kaldı. Bir grup arkadaşıyla birlikte Veri Haber Ajansı’nı kurdu. Finansal sıkıntılardan dolayı Ajansı kapattı. 1999 yılında BRT Televizyonuna girdi. Haber editörü ve program yapımcısı olarak görev yaptı. 2001 Mayısında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın danışmanlığına getirildi. 3 yıl bu görevde kaldı. Bir süre Ali Müfit Gürtuna’nın basın ve siyasi danışmanlığını yaptı. Turkuaz Hareket’in mantalitesinin oluşturulmasında büyük katkısı oldu. Bugün Gazetesi Yurt Haberler müdürü olarak çalışan Bulut, emekli ve sürekli basın kartı hamilidir. Eserleri: Karakter Tahlilleri, Dört Halifenin Hayatı, Geleceğinizi Okuyun, Rüya Tabirleri, Asya’nın Ayak Sesleri, Ansiklopedik İslam Sözlüğü, Türkçe Dualar, Fardipli Sinha, Derviş ve Sinha, Ruhun Deşifresi, Gizemli Sorular, Ahkamsız Hükümler, Can Boğazdan Çıkar, Sofra Başı Sağlık Sohbetleri gibi yayınlanma aşamasında olan çeşitli eserleri bulunmaktadır. Roman ve Hikaye: Mehmet Ali Bulut’un Roman türünde yazılmış Fardihli Sinha, Derviş ile Sinha adında iki romanı ve aynı serinin devamı olarak Zu Nima ve Fardipli Sinha 2 ve Fardipli Sinha 3 tamamlanma aşamasındadır. Diğer çalışmaları: Çeşitli dergilerde yayınlanmış çok sayıda makalesi, şiirleri bulunan Mehmet Ali Bulut son dönemdeki yazılarını haber7.com’da yayınlamaktadır. Bulut evli ve bir kızı vardır.

Ayrıca Bakınız

“Tenkitte ölçü”nün aşırılıkları (1)

22-23 Ekim tarihlerinde kaleme aldığım “Şanssız bir dâvâ adamı; Bediuzzaman” başlıklı yazımız, ya gerçekten maksadı …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir