Irak şu sıralarda karma karışık…
Yıllardır ülkeyi kasıp kavuran tek adam diktarörlüğü artık Iraklılara ağır gelmeye başladı… Elbette ki bu gelişmelerde dışarının parmakları da olabilir ama sonuç değişmez…
Bugün Irak’ta dini ve ırki temelli dört etnik grup var: Şii araplar, Sünni araplar (Hırıstiyan araplar da sünni araplarla birlike hareket ediyorlar çoğu kere), Kürtler ve Türkmenler…
Irak’ın nüfusu ise 18‑19 milyon civarında…
Ülkenin kaderini elinde tutan, Saddam’ın da mensubu olduğu bir iki aile. Şu andaki hükümeti teşkil edenlerin büyük bir kısmı Tıkrıtiler. Hükümette beş bakanları var. Genel Kurmay Başkanı da Tıkritilerden.
İşte şu anda hükümet birlikleriyle Tıkrıtiler arasında bir mücadele var. Ço tuhaf olabilir ama gerçek…
18 mayıs günü Tıkrit‘e bir saldırı düzenlenmiş, 100 kişiden fazla insan öldürülmüştü. Irak Resmi kaynakları ve Resmi ajansı INA, her olayda olduğu gibi bu olayı da inkar etti, daha doğrusu doğrulamadı… Ancak bölgediki bağımsız ajanslar olayı bütün dünyaya aktardılar…
Önceki gün de iki birlik arasında çatışmaların başladığı duyuruldu… Tabii bu da inkar edildi… INA geçtiği haberinde böyle bir şey olmadığını ilaeri sürdü…
Ancak muhalif grubun Lübnan’da sürgünde bulunan sözcüsü Bayan Jabar, çatışmaların bütün yoğunlukla devam ettiğini söyledi… Çatışmaların geçtiği yer ise ünlü Ubu Garaib bölgesi…
* * *
Irak, tarih boyunca fitneleri, kargaşaları ve iç çekişmeleriyle ünlü bir arazi… Hiç bir dönemde de bölgeye tek başına hakim olmuş bir kavimden söz etmek mümkün değil… Denilebilir ki ırak, dünyanın nüfus çıkınıdır. Her dinden insana ve bütün asyalı kavimlere rastlamak mümkün…
Uzun müddet, Farsların idaresi altında kalan Irak, ilk islami fetihlerle birlikte arap nüfusu ağırlamaya başlamıştır. Bağdat’ın Abbasilere başkentlik yapması açısından, Irak, İslam medeniyetinin en belli başlı merkezlerinden olma şerefine de sahip.
Arap nüfuzunun en etkili olduğu zamanlarda bile Irak’taki popülasyon renklidir. Nitekim bugüne kadar bu renkliliğini korumuştur…
1992 yılında gittiğim Irak’tan döndükten sonra izleimlerimi yazmıştım. O zaman, “Irak demek saddam demektir. Saddam ortadan kalktığı zaman asla bir ırak olmayacaktır” demiştim… Ama görülüyor ki, gelişen olaylardan dolayı halkın sabrı artık taştı ve Irak’ın bütünlüğünün garantisi olan Saddam‘ı ortadan kaldırmanın yolunu arıyor…
Saddam ülke üzerindeki hüfuzunu kaybederse ne olur?
Kehanette bulunmak istemem ama, sanırım Irak en az üç parçaya bölünür. Basra merkezli güney kesim, İran kontrolündeki bir şii devlet, Bağdat merkezli (hırıstiyanların siyasi ağırlıklarının hissedileceği) Sünni bir arap devleti, Kuzey Irak ise Erbil merkezli sünni bir Kür devleti çıkarır…
Peki “bu parçalanama içinde Türkmenler nerde olacak” diyebilirsiniz?
İşte bizim de dikkat çekmek istediğimiz noktalardan biri bu…
Irak, Türkiye’nin nerdeyse ön bahçesi durumuna gelmiş bulunuyor. Orda doğacak bir boşluk bizi içimizdeki terör kadar ilgilendirir ve rahatsız eder… Orada bulunan 3 milyon küsur Türkmenin ölüm kalımla karşı karışya gelmeleri ise işin cabası…
Saddam sonrası başlaması muhtemel olan kapışmada, Türkiye taraf olacak mı olmayacak mı? Veya konuyla na kadar ilgilenecek…
Kendisini sadece Türkmenlerle mi ilintilendirecek, yoksa bir başka şekilde uzantımız olan Kuzey Irak Kürtleriyle de ilgilenecek mi?
Türkiye burada ağırlığını koysun koymasın, şunu bilmek zorundayız ki, Güney ırak otomatik olarak İran’ın nufuz sahasına girecek. Hürmüz Boğazı bütünüyle İran’ınn kontrolüne geçecek. Buna elbette Abatlılar razı olmaz ama, o kaosta hesabı ve planı olmayanlar en çok ziyana uğrayacaklardır…
Biz bugüne kadar Irak’ın bütünlüğünü savunduk. Elbette ki, Türkiye’nin yararı da bu bütünlükten yanaydı.
Ama bugün coğrafya çatlıyor ve nüfus tabii micrasına oturmak için zorluyor. Hadiseler, masa başında çizilen sınırların ne kadar eğreti olduğunu da bir kere daha gündeme getiriyor…
Biz dış politika uzmanı değiliz. Ancak orada bir anaforun oluşmakta olduğunu, bu anaforun istese de istemese de Türkiye’yi kendi içine çekeceğini hatıratıyor ve ilgillileren şimdiden planlarını yapmalarını tavsiye ediyoruz…
Irak’ın varlığı ile Saddam’ın varlığı birbiriyle yakından alakalı.
Bugün Şii çoğunluk, Sünni azınlık tarafından idare ediliyor. Bu statü bozulmadan Saddam bertaraf edilecek olursa, iktidar bu sefer de Hrıstiyan azınlıkta kalır… Bu ise bizim için yeni bir badirenin yolunu açar…
Diplomatlarımızın ve hariciyemizin biraz bu bahçemizle ilgilenmelerinin zamanı gelmiştir, diye düşünüyoruz.