Çekiç Güçle ilgili düşüncelerimizin ne olduğunu okuyucularımız iyi bilirler.
Biz ta baştan beri, Çekiç Güç olayının, Türkiye’nin hükümranlık haklarına bir tecavüz olduğunu, bu yüzden de mevcudiyetinin bize zillet ve ağırlık verdiğini defalarca yazmıştık.
Çekiç Güç‘ün, Kuzey Irak’ta meydana getirilen oldu bittinin; daha açık ifadeyle Amerikan menfaatlerine hizmet edecek kukla kürt devletinin, Kuzey’den, yani Türkiye’den gelecek tehlikelere karşı korunması maksadıyla sınırımıza konuşlandırıldığını biliyoruz.
Onun bu millet tarafından nasıl karşılandığını Perşembe günkü yazısında Necdet bey veciz bir uslupla izah etti.
Dolayısıyla Kürtlerin Saddam’ın zulmünden korunması için Çekiç Güç’ün bölgeye yerleştirildiği görüşü bir masaldır, bir kandırmacadır.
Böyle martavallara ancak üçüncü sınıf devletler ve bunların insanları inanır.
Eğer gerçekten, Çekiç Güç, denildiği gibi, Kürtleri Saddam’ın zulmünden korumak maksadıyla bölgeye gönderilmiş olsaydı, her halde yeri, 36. Paralel civarı olmalıydı. Orada çok daha etkili bir koruma görevi yapabilirdi.
Evet, Çekiç Güç, Türkiye’nin hükümranlık haklarına indirilmiş bir darbedir.
Ancak, o, artık reddedemeyeceğimiz bir vak’a haline de gelmiş bulunuyor.
Şu anki konumuyla, Çekiç Güç, Türkiye için “yukarı tükürse bıyık, aşağı tükürse sakal” vaziyeti almıştır.
* * *
Amerika’nın Çekiç Güç’ten vazgeçmesi mümkün değildir. Çünkü henüz Kuze Irak’a ve ortadoğu’ya vermek istediği biçim oluşmuş değildir.
Biz Çekiç Güç’ün süresini uzatmayacak olursak, onun gideceği yer, ya Suriye’ye, ya Güney Kıbrıs veya asıl korumakla görevli olduğu Kuzey Irak olacaktır. Ve tabbi ki, bize karşı tavırları da daha aleni bir hasmaniyet kazanacaktır…
‑Peki bu durumda Türkiye ne yapmalı?
Bize göre, Türkiye’nin bu konuda izleyeceği tavır, Fransa’nın, Osmanlılardan kopardığı deniz ticareti imtiyazını kullanma şekli olmalıdır.
Osmanlının, tamamen bir lütuf olarak Fransa’ya bahşettiği, bu, denizlerinde rıhat ticaret yapma imtiyazı, sonradan koca imparatorluğun ayaklarına bağ olmuş, kapitülasyon faturası olarak önüne çıkarılmıştır.
Biz de Çekiç Güç‘ü böyle kullanabiliriz.
Gerçi burda tersine bir durum söz konusu. Amerika bize lütuta bulunmuş değil. Kendi menfatini kollamak için bu gücü buraya yerleştirdi. Ancak biz, Türkiye’nin, Çekiç Güç kartını akıllı oynaması halinde bu ülkeye bazı uluslararası işlerini yaptırabilir, yaptırmalıdır da!
* * *
Çekiç Güç, şu anda, İncirlik’teki bazı pist çalışmaları nedeniyle Antalya’ya kaydırılıyor. 7 ay orada kalacak.
Amerika’ya, özellikle petrol boru hattı ve Kıbrıs konusundaki rahatsızlıkların giderlimemesi durumunda Çekiç Güç’ün, hep Antalya’da kalabileceği ima edilmelidir.
Kısacası, bize göre artık, “Çekiç Güç’ün süresi uzatılsın‑uzatılmasın” tartışmaları bir yana bırakılmalı, bundan nasıl yararlanırızın çareleri aranmalıdır.
Şunu da itiraf edeyim ki, bu satırları yazarken, yüreğim aklıma isyan halindedir.
………
Biz inanıyoruz ki, hariciyecilerimiz, Amerikanın ve Batının hatırını kollama yerine, Türk menfaatlerini takip etme hassasiyetini kazandıkları gün, Çekiç Güç gibi oldu bittilerle karşılaşmayacağız. Karşılaşsak bile zahiren aleyhimize olan bu tür oldu bittinin nasıl lehimize dönüştürüleceğinin yolları kısa zamanda bulunulacaktır.
Evet yeter ki, bu devleti idare edenler, teknokrat ve bürokratlarıyla, teknisyen ve stratejistleriyle bu milletten yana olsunlar; Türk menfaatlerini her şeyin üstünde tutsunlar…
O zamanlar da pek uzak değil. Buna emin olabilirsiniz.